Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '16

 
Kategori
Güncel
 

Annelik durumu, duygusal marazlarla birbirine dolanmış karman çorman bir örgü gibi!

Annelik durumu, duygusal marazlarla birbirine dolanmış karman çorman bir örgü gibi!
 

Anne olmak, çocuk olmak, aile olmak deyince birbirine karışan pek çok şeyi fark etmek doğrusu insanın keyfini kaçırıyor!

Yakında anneler günü yaklaşıyor. Anneler günü de diğer kutlanan pek çok gün gibi ticari çarkın insanların duygusal bağlarını sömürmesine dayanan planının bir parçası! Bu günlerden bahsedecek değilim, anne kavramına bindirilen aşırılıklardan bahsetmek istiyorum ben.

Annelik durumu, abartılmış, yozlaştırılmış, üstüne pek çok şey bindirilmiş, duygusal marazlarla birbirine dolanmış karman çorman bir örgü gibi. Öyle ki sorgulanması bile nahoş karşılanıyor! Ben ise sorgulamayı asla bırakmayanlardan biriyim. Dolayısıyla düşünen her insanın da fark ettiği üzere toplumun değer yargıları anlayışın gerisinde kalabiliyor!

Bir insan için annesi ne ifade eder diye düşünmezden önce, bir çocuk için annesi ne ifade eder bir düşünelim bakalım. Hatta bebek ve annesi arasındaki bağdan başlayalım! Zira bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe, ergenlikten olgunluğa ve olgunluktan yaşlılığa insan ve annesi arasındaki bağ da şekillenir! Şekillenmesi, değişmesi gerekir! İnsanların sadece fiziksel olarak büyümediği, ruhsal olarak da büyüdüğü bir dünyayı ancak böyle hayal edebiliriz! Duygusal karmaşaların bindirdiği marazlardan korunmak için araya saygı ve nezaketin merkezde olduğu bir mesafe girmeli!

Bebek ve anne arasındaki bağın simbiyotik olduğu, birbirlerine fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları olduğu, birbirlerine bağlı ve bağımlı oldukları doğrudur. Bir yaşa kadar bebek insan annesinden sevgi, ilgi, koruyuculuk ve beslenmesi için gerekli gıdaları almak zorundadır. Anne de bunları vermek durumundadır. Bu gönüllü bir alışveriştir. Olmalıdır! 

Çocuk insan ve anne arasındaki bağı düşündüğümüzde, çocuğun karakter gelişimi esasen bebeklikten hatta bir başka görüşe göre anne karnına düştükten sonra başlıyor ancak biz çocukluk evresine bakalım.  Anne ve çocuk arasındaki ilişkinin bu evrede değişmesi gerekir. Çocuğun kendi kendini tanımasını sağlayacak yaklaşımlarla karşılaşması annenin hastalıklı değil sağlıklı bir ilgisi olması ile mümkün. Kendi fikirlerine saygı duyulduğunu, bir birey olarak kabul edildiğini, onaylandığını ve değer verildiğini çocuklukta hissetmesi gerekir. Karşılıklı bağlılık ve bağımlılık bu noktada da sürmektedir.

Çocukluktan ergenliğe geçişte bağlılık devam etmeli ama bağımlılık yavaş yavaş bırakılmalıdır. Kim olursa olsun başkalarına bağımlı olmak her insanın kendine ait dünyasındaki karmaşaları birbirine dolar. Genç insan, kendi hayatına yön vereceği bir zamanda ebeveynlerinin duygusal marazlı hallerini içselleştirip dünyaya kendi gözleriyle bakamaz olursa, ömür boyu sürecek bir efendi-sahip ilişkisine takılı kalabilir! Kendine biçtiği bu rolü tüm ilişkilerinde de tekrar edecektir! Bu tehlike herkes için her zaman vardı!

Böyle bir dönemi atlatamayan insanlar ergenlikten olgunluğa geçişi tamamlayamaz, acı içinde bir yaşama sürüklenirler. Anne sevgisi zavallı bir gereksinim duygusuyla yer değiştirir. Bağımlılığın verdiği etkilerle insanlar birbirini sömürmeye başlar. Başkaları tarafından sömürülen ve başkalarını sömürenler böylesi bir temelden yetişirler! Görünüşte adama benzerler ama yazık ki sadece fiziksel olarak büyümüşlerdir. Ruhsal büyümeyi geçişleri tamamlayamadıkları için başaramazlar!

Anne ve insan arasındaki ilişki benzersiz bir ilişki olabilir. Sevgisi bir başka olabilir. Hayatımızda yerleri özel olabilir. Tüm bunları anlıyorum ve kabul ediyorum. Ama anne olmak, aile olmak, baba olmak, çocuk olmak en nihayetinde insan olma durumunun farklı evreleridir. Bunu bu kadar büyütmeye, içine bir sürü şey yığmaya gerek yok! Gerçek ilişkilere evrilmeyen her ilişki aynı kötü sonla biter. Ve bence gerçek ilişki birbirlerinden farklı olan, bu farklılıkları kendi içinde yaşayabilen, aralarında yaşayabilen, birbirlerine değer veren, saygı ve sevginin birlikte büyüdüğü ilişkilerde doğabilir ve büyüyebilir!

Nitekim aileler kan bağı ile bağlı insanların birarada olduğu kısır ilişkiler yumağı değildir ve olmamalı da! Dostlarla, dostluklarla büyümeli! Nitekim dost olmayı becerememiş bir anne-çocuk, aile, v.s her türden ilişki kısırdır, kısır kalmıştır ve kısır etkiler bırakacaktır. İnsanlar birbirlerine yük olur böylelikle! Kavramların ardına sığınmış zavallı insanların yarattığı kısır dünyalar böyle kurulur!

Bir noktadan sonra kendi insanlığımız ile ayakta dururuz. Birbirlerine dolaşık ilişkilerle bağlı olanlar ayakta duramazlar. Birbirlerini özsel yaşam yollarının dışına sürükler ve sürüklenirler. Önlerine çıkan zorluklarla baş edemezler, kendileri olamazlar! Herkesin kendi olduğu, birbirine destek olduğu, sevgi, saygı, hoşgörü, anlayış ve dost olduğu ilişkilere gerek var. Anne ve insan arasındaki ilişki de böyle evrilmelidir!

Gelelim anneler gününe. Annelere, sevdiğimiz, düşündüğümüz insanlara hediye alalım almasına da büyük sermaye dedi diye değil! İçimizden geliyor diye alalım. İçimizden geleni ayırt etmeyi öğrendiğimiz yaşamlara evrilelim. İçimizden geleni bildiğimiz ve gelmeyeni yapmadığımız yaşamlara… Özgürlük burda başlar.

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..