Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '08

     
    Kategori
    Edebiyat
     

    ... Bir Ayvalık...

    ... Bir Ayvalık...
     

    adalara doğru bir Ayvalık akşamına bakış


    Nal sesleri, iyotlu esen rüzgar, kızılca batan güneş,
    terleyen ellerim arasında ellerin,
    bir Ayvalık
    akşamı
    ve
    sen
    Bir fayton gezintisi. Havada insanın derisine yapışan iyotlu bir esinti. Yan yana oturuyoruz. Feri, yıldızlardan ziyade gözlerini, açıp kapatarak, yıllardır suskunken henüz konuşmaya başlamışçasına aralıksız konuşuyorsun. Her zaman öyleydi; daha ziyade zevk veriyor, dinlemek bu kez. Farkına varmasam da mutluluğum yüzüme; yüzümden de gözlerine aksetmiş, olmalı. Heyecanlıyım! Heyecanlısın! Beyaz, beli dar, parçalı bir gömlek var üzerinde. Kırmızı oyalı bir desen, gömleğinin sol göğsünde. En üst iki düğmesini iliklememiş olsan da boğazına doğru genişleyip, sivrilen yakaların, kolalı… Esen rüzgâra ve faytonun hızına rağmen aşağı doğru daralan bir aralık şeklinde sabit tutuyor. Gece mavisi, denim bir pantolon sarıyor, bacaklarını. Gömleğinin etek ucu, inip; belini örtüyor. En alt düğmesini de iliklememişsin gömleğinin, darlığını genişletiyor. Arasından taşlı tokası gözüküyor, yine beyaz deri kemerinin. Bacak bacak üzerine atmışsın… O sevimli ayaklarına, burnu sivri, yüksek ince topuklu, deriden bağcıklarını bileklerine doladığın, açık, beyaz ayakkabılar geçirmişsin. Saçlarını dalga dalga yapmışsın. Başının üzerine yerleştirdiğin güneş gözlüklerin topluyor, zülüflerini başının iki yanında. Ay parçası yüzün daha da belirginleşmiş. Gözlüklerinden sıyrılmayı becerebilen saçların, rüzgârla havada dalgalanıyor. Bana bakıyorsun… Aksi esen rüzgâr, başının sağ yanından dalgalanan, gözlüğünün esaretindeki zülüflerini, yüzüne vuruyor. Sağ elinle yüzünden çekiyor, parmakların arasında bir anlığına dolandırıp, tekrar rüzgâra salıyorsun. Tırnakların, eskisi gibi uzun değil. Kesmişsin ve vişneçürüğü ojenden vazgeçmişsin. … Hiç huyum değildir; tenimi bir başkasınınkine birleştirmek. Ama neden bilmiyorum; sol elinin başparmağını, kavrıyorum sol elimle ve sağ elim üstünde, sağ dizimin üzerinde tutuyorum… Tutuveriyor, buluyorum kendimi! Ellerim her zamanki gibi terliyor olsa da. Konuşmayı kesmiyorsun; elini tutmamdan ve ellerimin terlemesinden rahatsız olmadan, konuşuyorsun. Son durak, reçine kokularının iyot kokusuyla meşru seviştiği, zifaf odasıdır, Çamlık. Fayton, duruyor yolun sağında. Doğruluyoruz, yavaşça inmeni bekliyorum, ayakların yere basıncaya kadar elini bırakmadan. Faytoncu, dizginleri gevşetip, sol elini bacaklarının arasından salıyor, hafifçe arkasına dönüp; akşam saatinde iyi bir iş olmanın memnuniyetiyle olsa gerek, yumuşak bir ifadeyle yüzüme bakıyor. İyice doğruluyorum; üzerime yapışan dar pantolonun cebinden, nal sesleri, iyotlu akşam yeli, anlattıkların ve terleyen ellerime rağmen tuttuğum ellerinin eşliğinde sürdüğümüz sefanın ederini çıkartmak için. Faytoncu, uzatmak istemez kesinlikte ve emin ifadeyle;
    “Akşam sefası” diyor. Anlamıyorum! Kaşlarımı, bir anlığına birbirine yakınlaştırıp, başımı hafifçe aşağı doğru eğerken sağ kaşımı kaldırıyorum, anlamadığımı belli etmek için.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 314
    Kayıt tarihi
    : 15.06.08
     
     

    Tahsil; lise mezunu. Statü; işçi İlgi alanları; müzik(dinlemek), edebiyat(okumak ve yazmak ki o yü..