Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '11

 
Kategori
Sinema
 

A Torinoi lo (The Turin horse) (Torino atı)

A Torinoi lo (The Turin horse) (Torino atı)
 

The Turin horse


Ne kadar zaman geçti sinemaya gitmeyeli hatırlamıyorum. Bugün gittim. 13. Uluslararası Eskişehir Film Festivali sayesinde. Hem de güzel bir salona. Cinebonus'a. 

İtiraf etmeliyim ki salona girip, yerime oturunca karşımda gördüğüm perdenin büyüklüğünden korktum. Benim bilgisayarımın ekranından kaç kat büyük olduğunu bilemiyorum. Bunca yıl sinemaya gitmessem, bilgisayar ekranına takılır kalırsam, olacağı buydu. Utandım kendimden. 

Film biletleri festival dolayısı ile öğrenci veya tam farketmeksizin sadece 3 Türk Lirasıydı. Büyük oranda bu nedenle salon doldu. Büyük oranda bu nedenin verdiği rahatlık ve özgüvenle insanlar salonu, film yarıya gelmeden boşaltmaya başladı. Filmi terk etmeyi kendilerine yediremeyen sinema öğrencileri de vardı. Zevk alarak izleyen de. 

Filme dönecek olursam, Macaristan yapımı bir drama. Filmde, Friedrich Wilhelm Nietzsche'nin adı ve görüşleri de az yada çok (kişiye göre) yer bulmuştu. Nietzsche'nin Torino'da bulunduğu bir dönemde karşılaştığı bir at ve atın sahibinin acı dolu ve sıradan görünen hikayesi anlatıldı. 

İzlediğim onca filmin içinde, hem en çok sessizlikle geçen, hem de en çok şey anlatan, en çok düşünmeye teşvik eden ve bu düşünme zamanını kişiye fazlasıyla sunan bir filmdi. 

Konuşmadan da çok rahat anlaştıkları, paylaştıkları belli olan bir baba ve kız. Başka kimse yok. Karşılarında bir televizyon varmış gibi umutsuzca uçsuz bucaksız fırtınalı topraklara bakan iki insan. Televizyondakilere özenen ama onlar gibi olamayacaklarını da bilen iki sakin insan gibi. 

Geçmişten bugüne kadar milyonlarca insanın yaptığı şeyleri görmek, bazılarına sıkıntı verebilir. Fakat pek çok insana muhteşem bir üzüntü verecektir. Hiç şüphem yok. Sadece duygu ve düşünceleri aynı anda kullanmak, bu zevki tatmaya yetecektir. 

Bir filmin, seyircisini kendi seçtiğine bir kez daha şahit oldum. Film sabırlı ve düşünen insanları seçiyordu. Tıpkı dünya gibi diye düşündüm bir kez daha. 

Kabul ediyorum. Film dünya kadar yavaştı. Fakat dünya yaşanmaya değerse bu film de izlenmeye değer. 

Yalnız başına izlemeni tavsiye ederim. Filmin sonuna kadar sabredebilirsen, sonunda gördüklerin seni çok üzebilir. Filmin sonundaki sahneyi, filmde ilk kez, son bölümde görmemiş olacaksın ama yine de bu kez farklı gelecek. Bitmişliği göreceksin. Hatta gerçek gözyaşları dökebilirsin. Senin bedeninde, duygusallık ve düşünsellik aynı yerde, aynı anda yatıyorsa eğer... 

Bütün bu anlattıklarıma hemen aldanma. Hayal kırıklığına uğramanı istemem. 

Emre Jr Öztoprak 

 
Toplam blog
: 2
: 708
Kayıt tarihi
: 17.01.11
 
 

Ben yazarım. Yazar değilim. Ben yazarım, pek çok insan okumaz. Ben yazarım, pek çok insan yazdığı..