Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '17

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Ah bizim akılsız kız

Ah bizim akılsız kız
 

Bu gün sizlere birçoğumuzun birebir olmasa da yaşadığımız, ya da yakınlarımızdan, dostlarımızdan dinlediğimiz bir hikâyeyi anlatmak istiyorum.

Kızın eteklerinde ziller çalmaya başlamıştır. Telefon elden düşmez olmuş, hayat pespembe görünmeye başlamıştır. Ebeveyn durumu fark etmiştir. Büyük haberin geleceği anı beklemekteler. Bir akşam kız genelde anneye açılır. Bir oğlanı seviyordur ve onunla evlenmeye kararlıdır. Evde bir telaş başlar. Damat adayını bir görmek tanımak isterler.

Damat adayı bir akşam yemeğine davet edilir. Anne daha çok oğlanın duygusal yanlarını tetkik ederken baba hissettirmeden sorguya çeker. Kimdir, kimin nesidir, tahsili işi nedir? En önemlisi de ailesi kimlerdir? Damat adayı gittiğinde evde biraz şaşkınlık, biraz şüphe hâkimdir. Anne aradığı o sıcaklığı pek bulamamış, baba sorgu sırasında aldığı cevaplara pek güvenememiştir. Kız sabırsız, telaşlı soruyu patlatır.

-Nasıl buldunuz, muhteşem değil mi?

Anne ve baba bu soruya kesin olmayan ama kızı da incitmeyecek bir cevap bulmanın sıkıntısını çekerken akıllarından geçen cümle “Aşkın gözü kör” olur.

Sabah ilk iş baba aldığı bilgilerle damat ailesini ve de en önemlisi damat adayının kendisini araştırır. Sonuçlar pek de iç açıcı değildir. Daha ilk anda birkaç yalan ortaya çıkar. Birkaç görüşme sonrası annenin de içi soğur. Her ikisine göre de bu damat adayı kızlarını üzecektir.

Kıza münasip bir dille anlatırlar. Ancak o da ne. Kız tutturur.

-Biz birbirimizi seviyoruz ve çok mutlu olacağız, siz bizim mutluluğumuzu engellemeye çalışıyorsunuz.

Anne ve baba ne kadar anlatsalar da dinlemez bizim kız. Çare yoktur. İşi Allaha havale edip düğün hazırlıkları başlanır. Sıradan bir işçi ailesi için düğünün ne demek olduğunu herkes bilir. Yıllarca ödenecek borçlara girilir, düğün olur.

Ebeveyn zoraki gülümsemeyi düğün salonunun kapısına asıp evlerine döndüklerinde şaşkın, üzgün, yıkılmıştır. İnşallah deyip Allaha havale etmek isterler ama olmaz. Kız kendi kızlarıdır. Akılsız kız ağzı iyi laf yapan, tek ayak üzerinde on yalan söyleyen bu oğlana inanmıştır bir kez. Ne dedilerse inanmamış, inadına daha da çok sarılmıştır. Oysa biraz da kendi araştırsa gerçeği kesin görecekti.

Cicim ayları kısa bir sürede geçip gider. Bir çocuk olduğunda ebeveyn biraz ümitlense de hiçbir şey değişmeyecektir. Çocuklar iki, üç olur. Kız birçok olumsuz davranışı görmeye başlasa da geçer, beni seviyor diye ses çıkarmaz. Ta ki iş gece sabaha karşı eve gelmeler, kim olduğu bilinmeyen arkadaşlar ortaya çıkana kadar. En son darbe de ihanettir. Bir kaçamak deyip geçiştirmek ister damat bey.

Daha düğün için yapılan masrafların taksitleri bitmemiştir ama evlilik bitmiştir. Bu sefer boşanma masrafları, üzüntüleri, ruhsal bunalımları gelir.

Şimdi bizim kız evdedir ama üç de çocukla. Yıkılmış, pişman, hayata güveni kalmamış bir vaziyette.

Sizlere bu hikâyeyi neden mi anlattım? Bilmem referandum sonuçlarını düşünüyordum da birden aklıma geliverdi.

İzmir 20.04.2017

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..