Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Aldatmanın Altında Yatan Psikolojik Faktörler

Aldatmanın Altında Yatan Psikolojik Faktörler
 

Aldatmanın Psikolojisi


Gün geçtikçe gerek basında gerekse sosyal çevrede aldatma haberlerine sıkça rastlamaktayız. Aslında aldatmanın kökenini insanlığın varoluşuna kadar indirgemek mümkündür. Özellikle son zamanlarda aldatma ile ilgili bir çok aile, terapi hizmetlerinden faydalanmaktadır. Peki, ne oldu da aile kurumunu derinden sarsan aldatma konusu birden bire ön plana çıktı? Bu yazımda bu soruların cevabına değineceğim.

Aldatma denildiğinde bir kadın veya erkeğin birlikte olduğu insanın dışında başka birisiyle cinsel veya duygusal anlamda beraber olması biçiminde tanımlanabilmektedir. Fakat biz ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar aldatma konusunu bu kadar sığ açıdan ele almayıp bu davranışa sebep olan psikolojik ve çevresel etmenleri de incelemekteyiz.  

Sadakat ve aile bütünlüğü kavramlarını toplumsal değerler olarak ele almamız mümkündür. Bu toplumsal değerler değişik nedenlerden dolayı sekteye uğradığında bu değerlere verilen önem de azalmaktadır.

Öncelikle internet, televizyon, sosyal medya gibi teknolojinin kontrolsüz olarak bilinçaltımızı ve zamanımızı etkisi altına alması yaşama bakış açımızı ve önceliklerimizi etkilemektedir. En basitinden televizyon dizilerinde evli bireylerin filmlerde birbirlerini aldatma temalarına gayet normal bir davranışmış gibi yer verilmesi, kolayca boşanmanın normal bir davranış gibi gösterilmesi çocukluktan yetişkinliğe savunmasız bilinçaltımıza birer materyal olarak işlenmektedir.

Sosyal medyada sanal arkadaşlık ve mesajlaşma olanağının artmış olması aldatma davranışını kolaylaştıran bir faktör olarak ele alınabilmektedir.

Toplumda çoğunlukla sadece erkekler aldatır düşüncesi hakim olsa da araştırmalar kadın ve erkeklerin aldatma oranlarının birbirine oldukça yakın olduğunu göstermektedir. Fakat aldatmanın altında yatan sebepler incelendiğinde kadın ve erkeğin aynı nedenlerden olabileceği gibi farklı sebeplerle ilgili olabileceği de ortaya konmaktadır.

Araştırmalar bir erkeğin aldatma nedeni olarak daha çok cinsel anlamda mutluluk arayışı gösterilirken bir kadının aldatma sebebi olarak cinsellik son sıralarda yer almaktadır. Bunun yerine ilgisizlik, iletişimsizlik gibi faktörler kadınların aldatma nedenlerinde ön plana çıkmaktadır.

Fakat aldatmanın temelinde cinsel birliktelik olduğundan aldatılan taraf için büyük bir yetersizlik ve aşağılanma duygularına neden olabilmektedir.

Aldatmayı bir tür bağlanma sorunu olarak ele alabiliriz. Çünkü mutluluğu kendi eşinde bulamayan birey başka kişilere yönelmekte aradığı şeyin aslında orada da olmadığını düşünerek daha farklı kişilere yönelmektedir. Mutluluğun kaynağını kendisinin dışında başka yerlerde araması kişide zaman zaman pişmanlık ve vicdan mekanizmasını devreye sokmaktadır. Şayet aldatma alışkanlık halini almışsa o duygular da körelebilmektedir.

Kendini üstün görme duygusu olan Narsist kişiliğe sahip kişiler, kendini eşinden ve çevresindeki kişilerden üstün olduğunu düşündüğünden bu kişiler aldatmaya daha yatkındırlar.

Bazı kişiler eşiyle olan sorunlarını çözememekte aynı zamanda da çocuk faktöründen dolayı veya kurulu düzeninin bozulmasını istemediğinden hem evliliğini bitirememekte hem de aldatmaya devam etmektedirler. Bağımlı kişiliğe sahip bu bireylerde de daha çok yalnız kalma kaygısı ve özgüven problemi yaşayabilmektedir.

Erkekler eşlerinin hamilelik ve loğusalık dönemlerinde cinsel arzularını gidermek amacıyla aldatma davranışı sergileyebilmektedir.

Boşlukta veya depresyonda olan kadın veya erkek depresyon belirtisi olarak kendini mutsuz, özgüvensiz, değersiz hissedebilmekte ve aslında temel ihtiyaç olan sevgi, onaylanma, ilgilenilme, beğenilme gibi arzularını ise riskli bir davranış olan aldatma ile gidermeye çalışabilmektedir. Depresyondaki bireyler intihar, aldatma gibi riskli davranışlar sergileyebilmektedirler.

Aldatma vakalarında eşinin kendisini aldattığını öğrenen bunun üzerine intikam amaçlı olarak kendisinin de eşini aldattığını söyleyen kişilere de azımsanmayacak kadar fazla rastlanmaktadır. Bu tür aldatmayı ise sorunu çözümsüz hale getirmekte ve yanlışa yanlışla karşılık verme olarak değerlendirebiliriz.

Eşler arasındaki cinsel problemler ve uyumsuzluk, aile içi şiddet, monoton bir evlilik, çocukların büyüyerek evden ayrılması sonucu baskılanan problemlerin ortaya çıkması, ilişkiye verilen değerin azalması, aldatmaya neden olabilmektedir.

Aldatma konusuyla ilgili olarak aile terapilerine başvuran çiftlerde eşlerden birisi yapmış olduğu davranışı aldatma olarak görememekte ve gayet normal karşılamaktadır. Bu durumda aldatmanın adını koymak aile sınırlarını, kurallarını yeniden belirlemek gerekebilmektedir.

“Bir defadan bir şey olmaz”, “duygusal olmadığı sürece sorun yok”, “görüşmesinde sorun yok önemli olan sevmesin”, “konuşabilir fakat dokunmasın”  gibi açıklamalarla karşılaşılmaktadır. Örneğin sosyal medyada karşı cinsle duygusal içerikli bir mesajlaşmanın aldatma kategorisine girip girmediği eşer arasında tartışılarak netleştirilmeli ve kişinin yaşamış olduğu durumu nasıl algıladığı anlaşılmalıdır.

Aldatılan birey, aldatıldığını öğrendiğinde; kendini değersiz ve önemsiz hissetme, anlamsız bir suçluluk ve pişmanlık duygusu, kendini güçsüz ve çaresiz hissetme, öfke duygusu, umutsuzluk duygusu yaşayabilmekte hatta depresyona girebilmektedir.

Çocukluk çağında ailenin yetiştirme tarzı, yaşanılan sosyal çevre, bireyin evliliğe yüklemiş olduğu anlam ve evlilikten beklentileri, küçük yaşlarda sürekli bakıcının değiştirilmesi ya da annenin dışında farklı farklı kişilerce çocuğa bakılması gibi faktörler gelecekte aldatma davranışı sergileyecek bireyde önemli etkiler oluşturmaktadır.

Bir erkek çocuğun büyütülürken erkek cinsel rolüne aşırı önem atfedilmesi bilinçaltı materyali olarak gelecekte “bir erkek istediği kadınla birlikte olabilir!” “erkek adam aldatır!” düşüncesiyle hareket etmesine sebep olarak aldatmaya yatkın bir birey halini alabilir. Sünnet törenlerinin abartılı ve aşırıya kaçılarak yapılması da bu bahsetmiş olduğum bilinçaltı materyali olarak değerlendirebiliriz.

Sonuç olarak aile bir bütündür, aile bireylerine bir takım sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumluluklar ve aile sınırları sağlıklı ve saydam bir iletişim ile iyi belirlenmelidir. Eğer aldatıldıysanız ve aile bütünlüğünüzü korumaya kararlıysanız sorumluluklar karşılıklı olarak paylaşılmalı ve sadece aldatan kişiye tüm sorumluluk yüklenmeden çözüm arayışına gidilmelidir.

Aldatılma sonucunda kendinizi suçlamanızın bir anlamı olmayacaktır. Elinizde olmayan ve sizin dışınızda gerçekleşen bir olaydan siz ne kadar sorumlusunuz?

Şayet aldatma mevzusunu alışkanlık haline getirdiyseniz ve bu durumdan memnun değilseniz mutlaka aile terapistinizden destek almalısınız.

Aldatma konusunu ve buna bağlı oluşacak aile içi çatışmalarınızı çocuklarınıza yansıtmamaya gayret gösterin. Aksi takdirde çocuklar da bu durumdan etkilenecek ve davranışsal problemler gerçekleşecektir.

Ömer AKTÜRK
Uzm.Psikolojik Danışman
Aile Terapisti-Bursa

 

 
Toplam blog
: 9
: 415
Kayıt tarihi
: 30.09.17
 
 

Lisans ve Yüksek Lisansını Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında tamamlayan Ömer AKTÜRK, Bursa..