Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Anayasa Referandumunda neden hayır demeliyiz - 1

Anayasa Referandumunda neden hayır demeliyiz - 1
 

Hukuk devletlerinde sizin gibi düşünmeyen insana katlanmak vardır ve esastır. Demokrasi denen şey çoğunluğun azınlığa tahakkümü değildir. Bunun neden böyle olduğu konusunda sayısız örnekler verilebilir. Sigara yasağını örnek alalım. Eskiden şehirlerarası otobüslerde sigara içilirdi. Otobüsün içi sigara dumanıyla dolardı. Böylece otobüse binip bir kentten bir kente yolculuk yapan bir kişi, istese de istemese de sigara içmek zorunda kalırdı. Böyle bir şey hiçbir zaman olmadı fakat diyelim ki sigara içmeyi otobüste oyladık ve içmek isteyenler daha çok çıktı. Oyları çok olduğu için sigara içenlerin otobüste sigara içme hakları var mıdır? Yoktur. Çünkü otobüste yaşlılar, çocuklar, nasıl oy kullanacağını bilmeyen bebekler vardır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bir devlettir. Burada kişisel haklar yazıya dökülmüştür ve yöneticilerin kişisel niyetlerine göre değil, yazılı kurallara göre davranılır. Benim bildiğim kadarıyla devletin birbirinden ayrı üç yönetim odak noktası vardır. Yasama, Yürütme ve Yargı. Yazılı kuralları yani yasaları milletin seçtiği meclisler yapar. Cumhurbaşkanının onayından geçer. Anayasa Mahkemesi çıkan yasanın başka yasalarla çelişip çelişmediğine bakar. Bakanlar kurulu yasaları yürütmekle sorumludur. Yargı da yasalara uyulup uyulmadığını denetler. Yani milletin seçtiği meclis istedi diye yukarıda sigara örneğinde olduğu gibi her şey yasa olamaz. Çünkü her insanın bu dünyada yaşama hakkı vardır. Bu yüzden insanların haklarını koruması için demokrasilerde güçler parçalara bölünmüştür. Çünkü günün birinde millet tarafından seçildiğini iddia eden bir kesim istediği her şeyi yapabileceğini düşünebilir. Anayasamızda, güçler parçalar arasında dengeli olarak dağıtılmaya çalışılmıştır öyle ki bir taraf zıvanadan çıkmaya kalkarsa diğer taraf onu frenleyebilir.

12 Eylül askeri darbe konusuna gelelim. Aslında bu askeri darbe bugünkü yönetimin başa gelmesine kaynak olmuştur. Şu anda 12 Eylül askeri darbesine karşı ‘Evet’ isteyen iktidar aslında 12 Eylül sonrası yapılanan anayasa değişikliğini destekleyici ve devam ettirici değişiklikler istemektedir. Askeri darbe devlet içindeki güçler dengesini bozmuştur. 12 Eylül 2010’da yapılacak referandumda ‘evet’ sonucu çıkması halinde güçler dengesi daha da bozulacaktır. Şu anda yarı bağımsız olan yargı iktidara bağlanacaktır. Yani yönetim denetimsiz kalacaktır. Denetlenmeyen bir yönetim istediğini yapabilir. İstediğini asar, istediğini keser, istediği yerden yol geçirir. İstediğne istediği kadar maaş öder. İstediğini işten çıkarır, istediğini işe alır. Kimse hakkını savunamaz. Çünkü artık ortada hak ditye bir şey kalmamıştır. Her şey yöneticinin iki dudağı arasındadır.

Denebilir ki şimdiye kadar böyle miydi? Değildi. Ama hiç olmazsa haklar yasalarda vardı ve insanlar zor da olsa mahkemelerde haklarını savunabilirlerdi. Gerçekte bu hakların daha geliştirilmesi daha yerleştirilmesi gerekirken, referandumda ‘evet’ sonucu çıkarsa tam tersi olacak. İnsan haklarına ne kadar çok değer verilirse ülkemiz o kadar daha çok demokratik olur. Hak, adalet sözle olmaz. Yazılı olmak zorundadır. Bir gün yönetici olan ‘ben herkese adil davranacağım’ diyebilir. Böyle de yapabilir. Ama daha sonra gelen bir yönetim herhengi bir yazılı şey olmadığı için tam tersini yapabilir. Yazılı adalet en doğrusudur ve yazılı adalet insanlar arasında eşitlik ilkesine dayanmak zorundadır.

Anayasamız şimdiki haliyle hiçbir dil, din, ırk, cinsiyet ayırımını kabul etmez. Laiklik ilkesi vardır. Din devlet işlerine karışamaz. Şimdi yönetim referandumda ‘evet’ çıktıktan sonra ben devlette laiklik istemiyorum dese ve yasayı değiştirmek istese değiştirebilir. Onu denetleyecek kimse de olmaz. Halbuki laikliğin kaldırılması kişiler arasında dini açıdan fark gözetmek anlamına gelir. Yönetim ‘kadınlar erkeklerden daha az ücret alacak’ dese buna kimse itiraz edemez. Hiçbir kadın hakkını mahkemede arayamaz. ‘Emeklilik yaşı 80 olacak’ dese yine kimse itiraz edemez. İçki, sigara içmek tümden yasak dese, kadınlar genel yerlerde denize girmeyecek dese, otobüslerde haremlik selamlık olacak dese, giderek bütün kadınlar başını örtecek, pantolon, ayak bileğinin üstünde etek giymeyecek dese, bütün mslümanlar namaz kılacak, namaz saatlerinde dükkanlar kapanacak dese, genel alanlarda fotoğraf çekmek yasak dese, sakız çiğnemek yasak dese, hiç kimse itiraz edemez. Çünkü anayasa böyle yapılmıştır ve onu denetleyecek yapılar ortadan kalkmıştır. Bunun da adı artık demokrasi olmaz. Bu paragrafta verdiğim örnekler ne yapılmak istendiğini göstermektedir. Ancak günün birinde bunun tam tersi de işleyebilir. Ülke büyük çalkantılar içine girer.

Şurası da bir gerçektir: İnsanlar baskıyı sevmez. Bir süre için katlanmış gibi görünür, ama sonra mutlaka bir yerden patlar. Bu patlama genellikle insanlar bastırılmış olduğu için düzensiz olur. Çok yıkıma sebep olur. Ülkede istikrar isteniyorsa, demokrasi ve hukuk devleti isteniyorsa hukukun üstünlüğü ve güçlerin paylaşılması ilkesi kabul edilmelidir. Referandumda hayır demek bu yüzden çok önemli ve gereklidir.

18. Ağustos.2010

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..