Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

Ayet mi bunlar

Ayet mi bunlar
 

Doğu Karadenizli Hüseyin Demir diye dünya tatlısı bir arkadaşım var. Nasıl anlatayım her zaman aklınıza gelmeyecek mevzuda tartışılacak konu bulur tartışma başlatır.

Siz tutuğunuz partinin muhalifi partiyi tuttuğunu söyler, sizin tuttuğunuz takımın ezeli rakip takımı tuttuğunu iddia eder ve tartışmayı başlatıverir.

Siz ak deyin, o şey ak olsa da kara der ve mevzuata giriverir hemencecik.

Siz bir sürü gayret sarf eder durursunuz anlattıkça anlatırsınız boşuna çabalar anlatmaya çalışırsınız.

Eninde sonunda konuşma içerisinden bir soru yakalar tekrar sil baştan yaparsınız.

Yorulursunuz yaşlı işe yaramaz hissedersiniz kendinizi ama o her seferinde adeta gençleşir dinçleşir. Adeta beslenir bu durumdan.

Bir süre sonra kaçarsınız konuşmalardan ve ondan.

Bu arkadaş gibi bir sürü model var etrafımızda örneklerle çoğaltabiliriz.

İşte böyle biri ile karşılaştığınızda nedir burada eksiklik diye düşünüp konunun üzerine gidip kendinize açıklamalısınız.

Düşünsenize böyle bir iş arkadaşınız var ve 40 yıl birlikte çalışacaksınız.

Bu tür arkadaşlar tamamen bilmedikleri konuda bilgilenmek için araştırıp okuyan insanları anlatmaya sevk etmek amacı ile onları konuşmaya çekmek anlatmaya mecbur hissettirerek öğrenirler. Duyumsal zeka ile beslenirler. Anlatmaya endeksli o kadar bilmiş vardır ki, adeta beslenerek öğrenirler gelişirler. Sonrada araştırmalarıma göre diye birde anlatırlarda.

Bu Hüseyin kardeşim son zamanlarda gündeme gelen ‘İstiklal marşı ve Ey Türk Gençliği hitabesi ayet mi? ‘tartışmasına beni zorladı.

Artık onun eğitmeni gibi davranıyorum. Konuşur iken ne yapması gerektiğini bunu gerçekten bilmediği fikri olmadığı için sorduğunu hissettirerek anlatıyorum.

Ayet nedir Hüseyin diye önce soruyorum.

O ne demek Allahın kelamı (sözleri).

Ayetler yani Allahın söylemleri gerçekten değişmez ve çelişmez mi?

Haşa, tövbe de değişir mi? tövbe yahu!...

Nuh tufanından sonra Nuh’un gemisi karaya gelince üzüm ektiğini üzümden şarap ettiğini içtiğini yazar kutsal kitaplarda. Hıristiyanlar şarabı kutsamak maksatlı kullanırlar.

Yani şarap bir nevi Tevrat ve İncil’e göre kutsal bir şeydir.

Allahın peygamberlerine inanmayı dinimiz emreder. Emreder de kutsal Kuranımız değişmemiştir ama ne hikmetse birbirinin camilerine girmeyen düşmanca mezhepler cemaatler nedir çok konuşulmalı.

O zaman Allahın kelamında değişiklik oluyor mu? Demeliyiz? Ya da hiçbir şey demeyelim.

Tabii ki kanunlar değişir tartışılır konuşulur zamana yeniden uyarlanır.

Demokrasi çok sesliliktir her şey konuşulmalı tartışılmalı zaten bütün bunlar da buradan çıkıyor değil mi? Ben de tartışma taraftarıyım.

Ama şunu da sormadan edemiyorum kendime her şeyi konuşabilir miyiz? Biz böyle bir toplum muyuz? Yoksa her toplumun konuşulanları konuşulamayanları var mıdır?

Biz neleri konuşabiliriz neleri konuşmamalıyız?

Bir gün toplulukta konuşur iken konu çift cinsiyetli ve eşcinsellere geldiğinde arkadaşım çok ciddi bir soru sordu. Sizce ülkemizde ne kadar eş cinsel var biliyor musunuz?

Herkes birbirine baktı cevap veremedik. Kem küm ettik.

Arkadaş size iddia ediyorum ve ciddi araştırmalara dayalı her dört kişiden biri gibi çok ciddi bir orantı attı ortaya.

Saydık tam dokuz kişiyiz yani içimizde iki adet... Baya güldük şakalaştık ama bu ciddi konu konuşuluyor mu? Toplumumuzda, biz toplumca burada mıyız?

Bazı Avrupalı toplumlarda erkeğin eşinin çok güzel olduğu söylenmesi o kişiye gurur verir. Hatta daha ilerisi ör: Eşinin çok güzel kalçaları var çok şanslısın denilmesi teşekkür ile karşılık görür.

Böylesi bir konuyu biz toplumca erkekçe konuşabilir miyiz? Çok zor değil mi?

Toplumu bir arada tutan trafikte kırmızı yeşil ışık gibi toplumun değişmezleri vardır.

Hadi değiştirin ışıkların yerini akşamdan sabaha neler oluyor hep birlikte görelim.

Bunun sonu yoktur ve bu konu bir safsatadır. Toplumu uyutma yöntemidir asıl amacı.

Neden mi? Demokrasi bu her şey konuşulmalı diye bir şey yoktur yani.

Asıl bizler bu kadar özelleştirme yapıldı ve yıllardır ekonomi, ihracatımız ithalatımızın yarısı civarında olmasına rağmen artı veriyor. Bu nasıl oluyor? Başka bir örnek ülke var mı? Ekmediğimiz tarlalardan niçin para alıyoruz. İhraç ettiğimiz malların yüzde sekseni ithal iş adamlarımız dünyaya borçlu sattıkça satıyoruz. Ekonomi iyiyse 2B yasasını neden çıkarıyoruz. Bankalarımızın yüzde 60’ı yabancılaştı. İşsizlik aldı başını gidiyor kalemle çare aranıyor. Muhtaç insan sayısı hızla artıyor. Dünyanın kalkınmış diyeceğimiz ülkeleri krizdeyken biz bir zamanların Yunanistan’ı gibi bulutlardayız. Acaba bu kriz söylevini kendilerine göç olmasın diye mi yaptırıyorlar? Ülkede hızla artan zenci sayısı ve dışarıdan düşük ücretli çalışacaklara tanınan yasal kolaylıklar ne amaçlar taşımakta.

Okullarda tablet eğitimi ne eğitime ne katkı sunacak. O çeken öğrenci sayısı azalacak mı? Yoksa daha kolay insanlar fişlenecek mi? Niçin Avrupa’nın en fazla antideprasan hap kullanan ülkesiyiz? Sigara alamayanlar artık ithal tütün sarıyor.

Binlerce kişi millet vekil, gazeteci, asker hapiste yatıyor. Asker bitti gibi ama MİT sorgulanamıyor. Ana muhalefet liderinin dokunulmazlığı kaldırılmaya çalışılıyor.

Konuşan soran üniversite öğrencilerin hakları bir, bir gasp edilip içeri tıkılırken bu tartışmalarla neden kafa karıştırılıyor. İstiklal şehitlerimizin kanları ile yazılan gururu, andımız, marşımız, mirasımız kimlere batıyor... Hangi akıllı hangi akılla tartışıyor tartışmaya açıyor. Evet, ayet değil bunlar ama kanla yazılan kanla silinir ülke buraya mı itiliyor.

Bizim Hüseyin Demir’in ağzını bıçak açmıyor. Başını eğiyor ve adam gibi kalkıp gidiyor.

 


10–02–2012


ERCAN YÜKSEL


 

 
Toplam blog
: 6
: 516
Kayıt tarihi
: 30.01.12
 
 

1958 Devrek doğumluyum. Emekliyim. Haberci ve Doruk67 gazetelerinde bir süre köşe yazarlığı yaptı..