Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '18

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Bırakın Çocuğunuz Şair Yazar Sanatçı Olsun

Bırakın Çocuğunuz Şair Yazar Sanatçı Olsun
 

Ah Edebiyat öylemiydi ya


“Büyüyünce ne olacaksın “ çocukluğumun en popüler sorusudur. Evimizin medar-ı iftiharı ablam bu soruya toplumun genelinde kabul görmüş meslekleri sıralardı .”Doktor yada hakim, savcı “ sıra bana gelince “şair, ressam aslında şarkıcıda olmak istiyorum” derdim. Babam ağzının içinde mırıldanırdı “Düzgün bir meslek söylese şaşardım”… Sanatçı olmanın nesi kötüydü ki ,sanat demek özgürlük demekti benim için.

   Sanatçı ruhluydum ben, mesai saatleri arasına sıkışmış bir hayat yaşamak istemiyordum. Günlük hayatta işime yaramayacak beni sıkan derslere çok fazla çalışmazdım, sınırdan geçecek kadar.

          Kimya dersinde hocaya “Soygazlar soylu bir aileden geldikleri için mi bu ismi almışlar?” diye sordum bir gün. ”Böyle fikir uçuşmaları nerden geliyor aklına çok merak ediyorum “demişti.

          Bir de Mendelin Bezelyeleri vardı biyoloji dersinde. Sarı ve yeşil tohumlu bezelyeler.. Çaprazlar dururduk birbiriyle. Hâlbuki ne renk olurlarsa olsunlar sonuçta havuç ve patatesle türlünün içine giriyorlardı.

Ahh Edebiyat öylemiydi ya… Bir divan şiirleri vardı tek bir beyitinden sayfalarca anlam çıkarırdık..

          Beni candan usandırdı,cefadan yar usanmaz mı,
          Felekler yandı ahımdan muradım şem’i yanmaz mı…


          Geceyi en iyi tasvir eden şair derdi edebiyat hocam Ahmet Haşim için. Onun o Merdiven şiiri hafızamdadır hala..

          Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
          Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
          Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak..


          En sevdiğim şair Orhan Veli ve onun “Beni bu havalar mahvetti” şiiridir. Baharın büyüsüne kapılıp eve ekmek ve tuz götürmeyi unutan ve bunu dert etmeyen güzel insan..

          Bütün edebiyat sınavlarından 100 alırdım Fizik kimya ve matematikten ise 45-50 ..Şiirler kompozisyonlar yazardım sürekli hatta bir ara terk eden sevgiliyi döndürme garantili aşk mektupları yazmaya başlamıştım. Mektup 5 lira, Mektup+şiir 7,5 lira..

          Çok ta başarılıyım bu konuda.. Öyle duygu yüklü mektuplar ki yazan ben olmasam kendime aşık olacağım neredeyse. Günlük asgari beş mektup yazıyorum kazancım da yerinde. Ne zaman mavi gözlü kızla kahverengi gözlü kızın mektuplarını karıştırdım o vakit bitti ticari hayatım..

          Aslında çok ta üzülmedim, daha büyük çapta sesimi duyurmak istiyordum ki bir gün sınıfın kapısı çaldı ve nöbetçi öğrenci Liselerarası şiir yarışması olduğunu ve katılmak isteyenlerin yarına kadar şiirlerini getirmeleri gerektiğini söyledi.

          Ertesi gün matematik sınavım var ama kimin umurunda, şiiri yetiştirmeliyim. Beş kıta yazdım gece yarısına kadar..Redifler kafiyeler havada uçuşuyor ve edebiyat hocama götürdüm.

          Aradan bir hafta geçti yine sınıfın kapısı çaldı nöbetçi öğrenci müdür beyin beni çağırdığını söyledi, yarışmayı falan unutmuşuz tabi. Bütün sınıf hoca da dahil yüzüme bakıyordu “Yine ne vukuat işledi” diyen gözlerle fakat işin komik tarafı bende onlar gibi düşünüyordum..

          Koridorda kuyruğu kıstırmış kedi gibi ağır ağır yürürken “Şu para karşılığı yazdığım aşk mektupları işimi patladı acaba” diyorum kendi kendime.. Çünkü yakın zamanda ki en büyük vukuatım oydu..

          Kapıyı çaldım içeri girdim müdür beyi ilk kez zoraki de olsa tebessüm ederken görüyordum “Aferin kızım..Şiir yarışmasında İl birincisi olmuşsun” dedi.”Yarın tören var Valilik binasında beyaz ütülü gömleğinle ve boyanmış ayakkabılarınla geleceksin”

          Allahım sevinçten kanguru gibi ikişer ikişer zıplayarak çıkıyorum okulun merdivenlerinden.. Eve geldim babama sürpriz yapcam ama yarın hediyemi alınca söyleyeceğim yarışmayı kazandığımı.

          Annem hayatta olsa ne çok sevinirdi diye düşünüyorum bir taraftan sepetten çıkardığım gömleğimi becerebildiğim kadar ütülerken. Ayakkabılarımı boyadım, kalbim pır pır çarparak uykuya dalmışım..

          Ertesi sabah erkenden kalktım giyindim okula geldim, Müdür Beyle birlikte Valilik binasına geldik ve tören başladı. Elimde şiiri yazdığım beyaz kağıtla birlikte kürsüye çıktım şiirimi okudum, Vali bey yanıma geldi tebrik etti ve içinde çok kaliteli bir dolmakalem olan kurdela ile süslü kutuyu uzattı alkışlar başladı. O an gözümün önünden film şeritleri bir ileri bir geri geçiyor, on yıl sonra şiir kitaplarımı imzalarken görüyorum kendimi o filmin karelerinde… Ne büyük gurur..

          Öğleni zor ettim, okul çıkışı kızlar birbirine beni gösteriyor “Buymuş birinci” diyorlar, havam binbeşyüz..

          Eve geldim babam salonda her zaman olduğu gibi gazetesi elinde köşe yazılarına dalmış “Baba “ dedim “Biliyor musun ben şiir yarışmasında birinci oldum? Hem de bütün okulların arasında.” Gazetesini araladı yüzüme baktı ve “Sınavlarına çalışmayıp şiir mi yazıyorsun? İşin gücün haytalık. Sanki ABLAN GİBİ matematikten 100 almışsın” dedi.

Vay be.. Bütün okulları ve o okullarda yarışmaya katılan öğrencileri arkamda bırakıp birinci olmuştum ama ABLAN GİBİ etabında bir türlü level atlayamıyor her defasında Game over oluyordum.

Babamın çok güzel  elyazısı vardı aslında bir bilseydi daha güzel yazması için o kalemi ona hediye edeceğimi..

Kolum kanadım kırılmıştı, çıkaramadım bile çantamdan o süslü kutuyu. Yemek yemedim o gece. Babam çok iyi yemek yapamazdı zaten. Erkenden yatağıma gittim, yorganı kafama çekip bütün gece içimi çeke çeke ağladım.

Ertesi sabah kalem kutusunu çantamdan çıkardım ve okulun önünden geçen büyük su kanalına attım .

O günden sonra da bir daha hiç şiir yazmadım…

                                                

 
Toplam blog
: 15
: 99
Kayıt tarihi
: 01.07.18
 
 

Sosyoloji eğitimi aldı.. Uğur Mumcu Vakfında Yaratıcı Yazarlık Eğitimi aldı.Sanatım Dergisi ve Kı..