Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '18

 
Kategori
Bilim
 

Değişimi Yakala Hayatı Iskalama

Değişimi Yakala Hayatı Iskalama
 

Değişim Yönetimi


 
Değişim Yönetimi ; Dünyada yeni gelişen bir olgu gibi görünse de tarihi, insanlık kadar eskidir. 
İşte değişim yönetimi konusunu da anlamamızı sağlayacak medeniyet tarihimizden örnekler;
 
Tarihi değiştiren dönüm noktalarından biri: Tekerleğin icadı…
Genel kabul görmüş anlayışa göre ilk insanların tekerleği icat etmeleri sonucunda bu yenilik, toplum hayatını önemli ölçüde değiştirmiştir. İnsanlar göçebe toplumlar şeklinde avcılık ve toplayıcılık yaparken geçinme derdine düşünce, taşıma işleri de sorun olmaya başlamıştır. Sevk ve nakil işlerinin yapılması için çeşitli yollar denenmiştir. Hayvanların kullanılması ilk etapta etkili olmuştur. Tekerleğin keşfedilmesiyle, hayvanların da işleri kolaylaşmış ve sevk ve nakil işleri hızlanmıştır. Tekerleğin icadından sonra mesafe kavramında değişiklikler olmuştur. İnsanların mesafeleri daha kısa sürede alması, işlerin daha çabuk halledilmesi insan ve yük taşımacılığındaki gelişmeler, diğer teknik ilerlemelerin de önünü açmıştır. 
 
Tekerleğin icadını, yazı ve alfabenin icadı takip etti…
Arkeolojik bulgular neticesinde Sümerlere ait yazı sistemi “bilinen” en eski yazı sistemi olarak kabul edilir. Sümer rahipleri yazıyı yaşam alanları, tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacı ile kullanmışlardı. Bu kayıtları tutarken de bu işlemleri gerçekleştirenlerin isimlerini belirtme sıkıntısı doğmuştu. Bunun üzerine kişi isimlerinin heceleri nesne adlarına benzetilerek ilgili nesnenin resimleri çizildi. Kısa zamanda o nesnelerin işaretleri nesneyi değil, o nesnenin adındaki sesleri belirtmeye başladı. Bu şekilde, hecelerin seslerini simgeleyen işaretler kullanılarak kayıtlar tutuldu. Böylece zamanla günlük konuşmaların seslerini belirten işaretler ortaya çıkmış oldu.
 
Tarımın ve hayvancılığın ortaya çıkışı...
İnsanların  doğada  yaşayan  canlılarla  arasındaki  avcılık, toplayıcılık gibi doğal  ilişkinin; MÖ yaklaşık 10.000 yıl öncesinden başlayan ve "İlk Üretimciliğe Geçiş Evresi" olarak da adlandırılan  Neolitik Çağ'dan önce değişmeye başladığı düşünülür. Arkeolojik kazılardan elde edilen  bulgular, zamanımızdan  aşağı  yukarı  13.000  yıl  öncesinde  insanoğlunun  önce  bitkileri yetiştirmeye, sonra da kontrol altına aldığı hayvanları evcilleştirmeye başladığını gösterir. Tarımın ve hayvancılığın gelişim ve değişimi süreçleri insanoğlunun medeniyet sürecinde hep önemli bir mihenk taşı olmuştur.
 
Dünya tarihinin belki de en önemli tarihsel olayı: Kavimler göçü.
Asya'da Aral Gölü ile Hazar Denizi arasında yaşayan Hunların, 4. ve 6. yüzyıllar arasında Avrupa'ya giderken karşılarına çıkan barbar Avrupa kavimlerini yerlerinden etmesiyle sonuçlanan olaya tarihte “Kavimler Göçü” denilmektedir. Bu olay dünya tarihinin en önemli tarihsel olayı olarak kabul edilebilir. Kavimler göçü insanlık tarihi açısından bir çok değişimi de beraberinde getirmiş ve coğrafyalarını değiştiren kavimler yaşam tarzlarını, dinlerini, kültürlerini de önemli ölçüde değiştirmişlerdir.
 
Hz. Muhammed’in (SAV) doğması ve İslam'ın ortaya çıkışı...
İslamiyet 7. yüzyılda Hz. Muhammed (SAV) aracılığıyla Mekke ve Medine şehirlerinde din olarak kabul edilmiştir. Hz. Muhammed’in (SAV) ölümünden sonra İslam Devleti’nin başına Dört Halife geçmiştir. Yüce Dinimizin Arap Yarımadası’nda yayılma süreci de bu dönemden sonra başlamıştır. Emeviler döneminde İspanya’ya kadar uzanan İslamiyet, dünya tarihi açısından büyük değişimler ortaya çıkarmıştır.
 
İstanbul’un fethi, Bizans’ın da sonu oldu...
Hristiyanlığın ana merkezi olan İstanbul’un düşmesi, Hristiyan alemi açısından da büyük sonuçlara yol açtı. Bunun en önemli örneği, Bizans İmparatorluğu’nun sona ermesi oldu. Bir çağın kapanıp başka bir çağın başlaması olarak da yankı bulan bu büyük fetih sonucunda insanlık tarihi bir kırılmaya uğramış ve bir çok sonuç ortaya çıkmıştır. Medeniyet tarihi açısından irdelenmesi gereken bu olay hem Türk Milleti hem de diğer milletlerin hayatlarında büyük değişimlere sebep olmuştur.
 
Denizciliğin gelişimi ile beraber diğer kıtalara yolculuklar başladı...
Bundan çok önce Endonezya'da ilk denizci toplulukları ortaya çıktı. Bu denizciler, okyanusa açılabilecek gemiler inşa ederek birçok yeni keşif yaptılar. Bu keşiflerin yanı sıra balıkçılık ve ticaret de gelişti. Keşiflerin sonucunda insanın yaşam tarzında ve becerilerinde eşi görülmedik bir değişim başladı. Bu değişim ve Avusturalya’nın keşfi, yeni göç yollarını da ortaya çıkardı. Medeniyetimiz okyanusları aşabileceğine olan inançla gelişime gebe bir sürece girdi.
 
Buharlı makinenin icadı ve sanayi devrimi...
17’ci yüzyılda James Watt İskoçya'da ısı enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren modern buhar makinesini icat etti. Buhar makinesinden önce üretimde en çok insan gücü kullanılıyordu. İnsan gücünün sınırlı olması sebebiyle daha çok üretmek için daha çok insan gerekiyordu. Buharlı makinelerin değişik sektörlerde kullanılmaya başlaması, sanayi devrimi denilen makineleşme sürecini başlattı ve insanlık tarihi bir icat ile yeniden değişmeye başladı.
 
Benzinle çalışan ilk otomobilin üretilmesi...
Yukarıda tekerleğin icadı, insanlık için en önemli gelişmelerden biri demiştik. Benzinle çalışan otomobil ise bu icadı çok ilerilere taşıdı. Ulaşım çok daha kolay hale geldi ve insan gücü devreden çıkmış oldu. Benz tarafından ilk içten yanmalı ve benzinli otomobil yapıldı. Bu büyük yenilikle birlikte toplum hayatımızda binek olarak atlar yerini arabalara terk ederken, yakıt ihtiyacı ve yakıt savaşları insanlık gündeminde hep ön planda yer almaya başladı. Benzinli motorlu araçların ardından dizel motorlu araçların icadı bunu takip etti. Akabinde ise teknolojinin bu alanda da gelişmesi ilk arabalardan günümüze bir çok yenilikleri de hayatımıza kattı. 
 
Peki ya günümüzde...
Şimdilerde hibrit ve elektrikli araç teknolojisi ile haşır neşir olan medeniyetimiz belki de bundan çok kısa bir süre sonra drone teknolojisi ile hava ulaşımını da günlük yaşantımıza katacaktır. Yapay zeka teknolojisi, biyo-mekanik canlılar vb. gelişimlerle insanlık tarihi ve medeniyeti nasıl bir gelişim ve değişim gösterecek bunu zamanla göreceğiz.
Bir tırtılın rüyası kelebek olmaktır, kelebeğin rüyası ise hayal bile edilemez... Ama bu rüya tırtıl iken kurduğu düşte başlamıştır bile. 
Değişim hayatın içinde var olan, içinde yaşadığımız dünyada her an baş başa olduğumuz bir olgudur. 
Değişimi yöneten insanlar ise bu özellikleriyle; hayatta daha başarılı olan, vizyoner bakış açıları ile krizlerden fırsatlar oluşturabilen, lider vasıflı kişilerdir. 
Yukarıda sayılan büyük gelişim ve değişimleri tarihsel süreçte insanlar veya toplumlar yönetmişlerdir. Bu gelişim ve değişim süreçlerinde insanlık; kadim medeniyetini basamak basamak geliştirerek, insanlık tarihi denilen ortak hafızamızda sürekli yükseltmiştir. 
 
İnovasyon, "yeni ve değişik bir şey yapmak" anlamındaki Latince "innovare" kökünden türetilmiştir . Türkçe karşılığı olarak kullanılan “yenilenme” anlamına gelen, yeni moda bir kelimedir. 
Tekamül, kelime anlamı olarak " olgunlaşma, gelişme, evrim" gibi anlamlara gelmektedir. Gelişerek değişmek anlamını da karşılayan kadim bir kelimedir. 
Her iki kelimenin birbirlerine benzer yönleri bulunmaktadır. İnovasyon kelimesi; var olan bir nesnenin veya olgunun yenilenmesi ile değişmesi anlamını karşılamaktadır. Tekamül ise var olan bir nesnenin veya olgunun olgunlaşma süreci ve gelişerek başka evrilmesi anlamını sağlamaktadır.Görülmektedir ki her iki kelimenin de birbirini benzer şekilde tamamlayan anlamları bulunmaktadır.
Gelişmek ve değişmek söz konusu olduğunda, ona direnen hiçbir varlık değişime direnç savaşını kazanamayacaktır. 
Çünkü eşyanın tabiatında değişime ve gelişmeye meyil vardır.
Peki hayatı doğru okumak için neler yapmalıyız;
İnsanın çevresinde olan bitenleri gözlemlemesi sayesinde birçok konuda bilgi sahibi olacağı bilinebilir. Bu gözlemler insana kişi-olay ve olay-zaman gibi konularda daha derin düşünme olanağı sağlayacaktır. Bakmak ile görmek arasında fark vardır. Çevresine sadece bakmayan, aynı zamanda görmeye çalışan, değerlendirmeler ve çıkarımlar yapan bir insanın vereceği kararlardaki kesinlik ve doğruluk oranı diğerlerine göre daha yüksek olacaktır. Hayatı doğru okumak çok önemlidir. Hayatı doğru okumak için iyi bir gözlemci olmak gerekir. Gözlem yeteneğini ise geliştirmek için umuma açık mekanlarda sadece izleyerek kişi bu yeteneğini geliştirebilir. Boş zamanlarında bir parkta insan hareketlerini gözlemleyen, bir kıraathanede oturup insanlar hakkında kendi kendine çıkarım yapan, vb. insanda gözlem yeteneği zamanla gelişecektir. Gözlem yeteneği iyi bir insan ise hayatı doğru okuyacak ve vereceği kararlarda, insanlarla ilişkilerinde, yapacağı iş ve işlemlerde daha az yanılma payı ile daha başarılı olacaktır.
 
'Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir' 
Evren üzerinde her varlık değişime uğrar. Buradaki sihirli kelime ise zamandır. Zaman, değişim sürecinde aktif bir şekilde sürecin sonuçlanmasına kadar duruma eşlik eder. Örneğin Büyük Patlama ( Big-Bang ) Teorisinde; Yaratılan evrendeki maddelerin, kimyacılar tarafından yapılan analizleri sonucunda evrenin yaşının yaklaşık sekiz milyar yıl olduğu düşünülmektedir. Bu sekiz milyar yıl süresi zarfında ise büyük patlamadan sonra evrende her noktada gelişerek değişen bir durum görülmektedir. 
 
Evrendeki her varlığın değişime meyli sonucunda eşya, tabiat, varlıklar, vb., doğaları gereği değişir veya dönüşür. Bu süreç her varlık için farklı zamanda gerçekleşir. 
 
Değişime direnç göstermek;
Değişim doğanın ve hayatın karşı konulmaz kurallarından biridir. Doğa ve hayat her geçen zaman diliminde değişir ve gelişir. Değişime direnç gösteren canlılar ise doğal seleksiyona uğrar, yani elenerek yok olurlar. 
 
Doğa kanunlarının hayat kanunlarıyla benzerliği vardır. İnsan hayatını şekillendiren bu kanunlar aslında doğa kanunlarından ayrı düşünülemez kurallardır. Doğa kanunlarındaki gibi hayat bizi sürekli olarak değişime zorlar. Biz istekli olalım ya da olmayalım etrafımızda olanaklar, ortam, kişiler, ilişkilerimiz vb. sürekli değişir. 
 
Bu değişime ayak uyduran insanlar ise hayatı doğru okuyan ve değişime direnç göstermeyen kişilerdir.
Mevcudu korumaya çalışan, değişime direnç gösteren insanlar ise yaygın tanımıyla 'statükoyu' koruyan kimselerdir. Statükocu tavırları nedeniyle değişime direnen ve kendilerini geliştirmeyen kişiler, genel olarak hayatı doğru okuyamamaları sebebiyle toplum hayatında geri kalırlar. İş hayatında veya sosyal yaşamda statükocu insanlar dış dünyaya kapalı bu tavırlarıyla iletişim konusunda da sıkıntılar yaşarlar. İletişim gelişen dünyamızın sihirli olgularından biridir. İletişim sihirlidir; bu sihri ancak doğru kanaldan doğru bir frekansla iletişim kuran kişiler yakalayabilir. Değişime direnen ve statükoyu hayatlarında merkeze alan kişilerde iletişim konusunda da sorunlar görülmektedir.
 
İnsanın değişen koşullara uyum göstermesi bir zorunlu gerekliliktir. Değişime uyum gösteremeyenler kaybederler. Çoğu insan yaşadığı çevreyi, içinde bulunduğu durumu hiç değişmeyecekmiş gibi görür, değişen koşullara uyum göstermek yerine mevcudu (statükoyu) korumaya çalışır. Değişime direnir.
 
Değişime direnç gösteren, statükocu insanların böyle davranmalarının ardında farklı sebepler olabilir;
Mevcut durumdaki pozitif çıkarımların kaybolacağı korkusu,
Başarısız olma kaygısı,
Bilinmeyen bir olguya karşı korku,
Kendini güvende tutma davranışı,
Alışkanlıklardan vazgeçmenin zorluğu,
Değişim hakkında bilgi eksikliği,
Vizyoner bir bakış açısı olmaması,
Dar görüşlülük, 
Daha önceki tecrübelerden elde edilen olumsuz kişisel yaşantılar,
Kendine duyulan güven eksikliği,
Değişimi yönetenlere ve uygulayanlara güven duymama.
 
Her bir değişim konusu, insan hayatında bir alışkanlıktan vazgeçilmesi demek olduğundan insanlar bu konuda her zaman tereddüt içindedir. İnsanlar alışkanlıkları konusunda genellikle mevcudu devam ettirmeyi yeğlerler. Değişim konusunda korku hissederler. Bu korkunun altında yatan farklı sebepler olabilir. Bu konuda; insanın değişim hususunda bilgi eksikliği, kendini bu konuda yetersiz hissetmesi, kabiliyetlerine güvenmemesi gibi sebepler düşünülebilir. 
 
Değişimi yönetebilmek için önce bu hususun arkasındaki direncin nedenlerini anlamak gerekir. 
Alışkanlıklarımız bizi yöneten temel faktörlerdir. İnsanlar, hayatlarına yön veren alışkanlıkların değiştirilmesi konusunda genellikle mevcudu koruyan bir tutum sergilerler.
 
Değişim insanların güvenlikle ilgili duygularını tehdit eder. Değişimin getireceği belirsizlikler insanlarda kaos duygusu oluşturur. Bunun yanında düzen ise güven veren bir olgudur. Bu sebepten dolayı insanlar düzeni kaosa tercih ederek değişim yanlısı olmayabilirler. Hayatlarındaki değişimler neticesinde oluşacak kaos ortamlarından ürkerek mevcudu devam etmeyi seçebilirler. 
 
Değişim hususlarında yeterince bilgi sahibi olan, bunun sonucunda kaos değil yeni bir düzen oluşacağını bilen, güven telkin edilmiş bireyler ise değişime adapta olacak ve sistemin istendik parçaları haline geleceklerdir. Burada asıl maharet değişimi yöneten kişilerin bu insanları değişim konusunda bilgilendirmesi ve süreçle ilgili dönütlü çalışarak kaos ortamı, belirsizlik, panik vb. oluşmadan düzenin sağlanmasıdır. Değişimi yönetecek kişilerin bu konuda bilgi sahibi olmaları esastır. 
 
Değişimi yönetmek için etkili bir iletişim gerekir. İletişimi yöneterek değişim süreçlerinde değişimin yapılacağı yerde başarı sağlanabilir. Değişim nerede yapılıyorsa yapılsın bir sistemde, ailede, toplumda, şirkette vb. insanları değişimin her kademesinden haberdar etmek, bilgilendirmek, onların bilgi edinme hakkına saygı göstermek, iletişim kanallarını her zaman açık tutmak, olası tepkileri ve sorunları içtenlikle dinlemek, sorunları anlamaya çalışmak ve samimi, gerçek, dürüst ve yalın bir iletişim ortamı yaratmak gerekir. Direncin azalması, değişimin kabul görmesi için etkili ve sürekli bir iletişim şarttır.
 
Değişim yapılacak yerde değişime olan direnci azaltmak için değişimden etkilenecek olan insanları mümkün mertebe değişimin bütün süreçlerine dâhil etmek birinci kuraldır. İçerisinde bulunacakları bir süreç dahiline insanlar değişimin bir parçası olarak hareket edecekler ve sonuç olumlu olacaktır. Katılımı yükseltmek direnci düşüren en faydalı yöntemdir. Katılım sayesinde değişimin sahiplenilmesi kolaylaşır. Katılım arttıkça insanların kendilerini değişimin amaçlarına adapte etmeleri kolaylaşır. Değişimin parçası olan herkes daha az endişe duyar ve değişimi daha kolay kabullenir.
 
Değişim yönetiminin vazgeçilmezi olan iletişimin, açık ve net bir şekilde ve doğasındaki iki yönlülük kaidesi ile birlikte kullanılması, kişilerin değişim süreçlerine katılmaları, sonucun olumlu olmasını sağlayacaktır. 
 
Değişim yöneticisi kişi, değişim sürecini yöneten liderdir. 
Liderlerin genel özellikleri konusunun önemine değinerek değişimi yöneten kişilerde olması gereken özellikleri sıralayabiliriz;
 
Vizyoner olması.
Sebatlı ve fedakar olması
İnançlı, kararlı ve tutarlı olması
Örnek teşkil etmesi
Güvenmesi /Güvenilir olması / Takipçilerinin güvenini kazanmış olması
Motive etmesi
İlham vermesi
Gelişim odaklı olması
Adalet duygusunun olması
Mütevazı olması
Aktif dinleyici olması
Açık iletişim kurması
İnsanlara karşı duyarlı ve nazik olması
Yenilikçi olması
Hızlı ve etkin karar vermesi
Esnek olabilmesi
Hız (zamanı etkin kullanması)
Sinerjik takım kurabilmesi
Bilgi sahibi olması
 
Değişim yöneticisi kişi, lider bu süreçte değişimi oluşturarak güç dengelerini de değiştirir. Kural olarak her değişim sonucunda bazıları ellerindeki gücü kaybederken bazıları daha güçlü olurlar. Değişimden kişisel olarak zarar görecek olanlar, doğal olarak değişime karşı çıkıp direnirler. İnsanın gücünü, gelirini ve pozisyonunun kaybetme korkusu değişime direnci artırır.
 
İnsanların dünyayı algılamalarına ve dünya görüşlerine göre de  değişime tepkileri farklılık gösterebilir. Bazı insanlar daha tutucu ve korumacı bir kişiliğe sahiptirler ve yapıları gereği değişime herkesten daha fazla temkinli yaklaşırlar, değişimi sevmezler. Bazılarının kişilikleri ve karakterleri ise değişime açıktır. Bu insanlar prensip olarak değişimi sever ve benimserler. Değişim yöneticisinin insan faktörü konusunda duyarlı olması ve bu özellikleri de değerlendirmesi süreci başarıya götürecektir.
 
Sadece bireysel psikolojik faktörler değil, bir topluluğa veya bir topluma hâkim olan kültür de insanların değişime karşı tutumlarını belirler. Kimi kültürler daha değişim odaklı, kimi kültürler ise daha tutucudurlar. Bazı toplumlar değişimi kucaklarken bazıları değişime kapalı olurlar. Benzer şekilde, iş hayatı boyunca birçok kere köklü değişim yaşamış ve bu değişimlere uyum sağlamayı becermiş insanlar yeni bir değişim karşısında daha rahat bir tavır alırken hiç değişim yaşamamış insanlar çok daha fazla tedirginlik duyarlar.
 
Değişimi yöneticisinin bu konudaki başarısını belirleyen en önemli unsur, insanlara yaklaşımında empatiyi kullanmasıdır. Değişimin insanları hangi nedenlerle etkilediğini anlamak bu süreçte çok önemlidir. İnsanların yerine kendisini koyarak değerlendirme yapmak, değişim yönticisini başarıya götürecektir. Değişime direnç gösteren insanlara içtenlikle destek olmak, onlara yardım etmek iyi yönetilen değişim ile kötü yönetilen değişim arasındaki en önemli farktır.  Direnç gösterenleri görmezlikten gelmek ya da cezalandırmak direnci ortadan kaldırmayacağı gibi paniği de artırabilir. Böyle bir yaklaşım dirençleri nispeten az olan insanları da değişime karşı tepkisel bir duruma sokar.
 
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Değişim hayatın değişmez kuralıdır. Değişim sürekli ve kaçınılmazdır. İnsanların, şirketlerin, sistemlerin dedeğişimi benimsemesi, hayatın değişim üzerine kurulu olduğu bilinciyle davranması gerekir. 
Değişim yöneticisi kişi, lider değişim zamanını doğru hesaplayıp, doğru zamanda doğru bir şekilde süreci başlatırsa başarılı bir değişim sürecini yöneterek istenilen sonuca ulaşacaktır. Değişim ihtiyacını geç fark etmek, kaybetmek demektir. Değişim,  eğer doğru zamanda olursa işe yarar ve başarılı olur. Eğer zamanlama kaçırılırsa değişimin bir kıymeti kalmaz. İş işten geçtikten sonra yapılan değişimin hiç bir etkisi olmaz.
 
Her değişimin önündeki en büyük engel, zihinlerdeki dirençtir. Değişimi yöneten her liderin en önemli görevi insanların zihniyetindeki bu direnci sağlıklı bir şekilde yönetmek ve değişimin yolunu açmaktır.  Direnç ortadan kalkmadan değişimi gerçekleştirmek mümkün olmaz.
 
Değişim olgusundan yola çıkarak insanlık hayatındaki önemli gelişim ve değişimler ışığında konuyu anlatmaya çalıştık. 
İnsan ve toplum; tekamül / inovasyon üzerine girişeceği yeni yol ve yöntemlerle medeniyet tarihimize önemli katkılar sunmaya devam edecektir. Bize düşen değişimi yöneterek bunu gerek insan olarak kendi hayatımızda gerekse toplumsal açıdan katma değere dönüştürebilmektir. 
Değişimin doğanın bir gerçeği olduğu gerçeğiyle; değişime direnç göstermeden durumu yönetebilen, krizleri fırsata çevirebilen, lider vasıflarıyla hayata bakan ve empati yaparak doğru zamanda - doğru işi yapan kişiler veya toplumlar geleceğin bilgi çağında başarılı olacaklardır.
 
Ahmet YALKIN
yalkin66@gmail.com
 
 
Toplam blog
: 7
: 331
Kayıt tarihi
: 10.03.18
 
 

Sosyolojiye göre X kuşağının son temsilcilerindenim. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Kays..