Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '18

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Devir Tasarruf Devri

Devir Tasarruf Devri
 

 
Geçen hafta bilgisayarım bozuldu. Haliyle ilk yaptığım şey internet sitelerinin kampanyalı bilgisayar fiyatlarını araştırmak oldu.  9 taksit avantajı bana ‘her ay şu kadarcık ödeyeceğim, ne olacak ki?’ diye düşündürtse de, ailemden kopup yeni  yeni sorumluluk almaya başladığım 30’lu yaşlarımın başında ortaya çıkan iç sesim “dur biraz kızım bekle” dedi.  Duygusal hayatımda aldığım kararlarda pek işe yaramayan iç sesimi bu kez dinledim, bekledim. Bu bekleyiş, annemin evini kurcalarken bulduğum ve şuan sizlere bu satırları yazabildiğim mini külüstüre ulaştırdı beni. Külüstür dediğime bakmayın, daha fazla para harcayıp full paket aldığımız ve ihtiyacımız dışı özelliklerini kullanmayı bile denemediğimiz hemcinsleriyle aynı görevi görüyor.
 
İhtiyacımı gerçekten karşılıyor mu? –Evet. Öyleyse, daha fazlasına ihtiyaç duyacağım zamana kadar kullanabilirim, yenisini almaya gerek yok. Devir tasarruf devri.
 
Seneler önce kredi işi yaparken,  o zamanki patronum insan ilişkilerimin kuvvetli olduğunu gözlemlediğini ve bu özelliğim sayesinde şirketin yılbaşı organizasyonunu çok iyi yönetebileceğimi düşündüğünü söylemişti (Çok zekice bir gaz verme şekli değil mi?) .Ne yalan söyleyeyim gazı almıştım, zam zamanım yakındı ve sorumluluğum dışı bir işi de yapabileceğimi ispat etme isteğimle beraber gözlerimde dolar işaretleri çıkmıştı. Bana bir bütçe verildi. Bütçeyi iyi yönettiğimi düşünüp birkaç gün sonra elimde kağıtlarla yanına gittiğimde ilk aldığım tepki “çok indirim olmamış, daha fazla iste.” oldu. İndirim istedim, yaptılar ve tekrar gittim;
 
“Misafirlerimize ikram edeceğimiz kanepe fiyatları çok yüksek kalmış, tekrar indirim iste” dedi. Utana sıkıla organizasyonu yapacağımız yeri tekrar aradım ve yine indirimi kaptım. Neredeyse ilk aldığım fiyattan %25 indirimli fiyat almıştım son haliyle. (Ben olsam çulsuz sanmasınlar diye ilk aldığım fiyatı kabul ederdim mesela o zamanlar) Yine beğenmeyecek korkusuyla stres içinde geçirdiğim birkaç gün bana hayatımın geri kalanını olumlu yönde değiştirecek çok değerli bir eğitim vermişti. Pazarlık yapabilmeyi öğrenmiştim.
 
20’li yaşlarımın başlarında etiketleri incelemeden çılgınlar gibi alışveriş yapan, her tatilimden önce bavuluma ihtiyacım olmayan kıyafetleri de belki giyerim diye doldurup boş yere yük taşıyan, kuaförümü adeta maaşa bağlayan şapşik bir kızdım. 
 
Oturduğumuz yerden sipariş verebileceğimiz sisteme yeni geçilmişti o yıllarda. Mutluluğun, zenginlikte olduğunu gösteren show dünyası bize elektronik, moda, ev eşyası vb. şeylerin en iyisine sahip olanları izletiyordu. Bizlerde haklı olarak etkilenip  içimizdeki boşluğu akılsız tüketimle yaptığımız, cüzdan boşaltmalarla doldurabileceğimizi düşünüyorduk. Çok fazla para harcayabilirsiniz, çok güzel bir ev araba sahibi de olabilirsiniz ama bu çok mutlu olduğunuz anlamına gelmez. İstemenin sonu yok… 
 
Bugün neredeyse hepimizin sahip olduğu sosyal medya hesaplarımızda birbirimizle yarışırcasına mutlu ve iyi hallerimizi sergiliyoruz. Sinemaya gidiyoruz biletler çekiliyor hemen, yürüyüşe gidiyoruz hemen bir fotoğraf, yeni aldığımız ayakkabıyı gösterme peşindeyiz doğa ananın yanındayken bile...
 
Çok isterdim ama bir minimalist olmak yaradılışıma ters. Ama farkındayım en azından gitgide dibe çöküşümüzün, değiştirmeye çalışıyorum, uymamayı deniyorum. Kendimi (ruhumu) kaybetmemek için direnmeye çalışıyorum bu düzene.
 
Nazım üstat konuyu benden daha güzel kaleme almış seneler önce. Yazımın bu bölümünde ona bırakıyorum kalemi;
 
“Basit yaşayacaksın. Basit
Mesela susayınca su içecek kadar basit…
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme tek bir cümle gibi…
Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu.
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını, bakışların bile anlatabilecek kendini.
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken
Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada, parmakların en kıymetli çatalın.
Yine, aynı  parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda doğru basılmış bir ‘fa diyez’in mutluluğunu
‘Bilmiyorum’ diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak ‘onu da’ bilemeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek, bir ‘istemiyorum’ diyebilemeye,
Küçük bir not defteri olacak ‘bilgini’ en hızlı ‘sayan’.
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit…
Nazım Hikmet Ran”
 
Işıklar içinde uyu güzel yüzlü şair…
 
 
Toplam blog
: 15
: 340
Kayıt tarihi
: 10.09.18
 
 

Gizem's Diary ..