Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '14

 
Kategori
Üniversitelinin Sesi
 

Diş Hekimliğini mi Kazandın? Oku Öyleyse!

Diş Hekimliğini mi Kazandın? Oku Öyleyse!
 

90'lı yılların sonu, bana jest yaptığını düşünüyor mu hala acaba? Üniversiteyi kazandığım yıllar yani... Bir abim hukuk okumuş (şu büyük olan saçlarından dolayı Müslüm'e benzeyen, bir önce ki yazımda belirttiğim. Lütfen tüm yazılarımı okuyun yoksa arada bağlantı kuramazsınız :))) öteki iktisat, ablam da tıp.. Eee altta kalmamak düşerdi bana da...

Kazanmıştım! Başarmış... Diş Hekimliği Fakültesi.... Öyle yazıyordu sonuç kağıdın da Allahım ne mutluluk!... Derken cümbür cemaat kayıt yaptırmaya gittik. Bende haklı bir gurur, bir havalara uçma hali... Fakülte sekreterliğinde ki adam şöyle bir süzdü beni, garip bir gülümseme yayıldı yüzüne, küçümser bir ifadeyle ; hadi bakalım dedi, sende al boyunun ölçüsünü.. Nasıl ? Anlamadım ? dedim. Homurdanarak bişeyler söyledi sonra.. Sonra ki  5 yıl da (ta bi 5 yıl da biterse) o fakültede ki herkes homurdayarak konuştuğu için mütemadiyen bunun da bir iletişim şekli olduğunu öğrenecektim. Evet genç üniversiteli; şimdi koltuğuna iyice yerleş, derin bir nefes al, kazandıysan Diş Hekimliğini oku bu yazıyı, bil başına gelecekleri....

Homurtulu kayıttan sonra, eline bir liste verirler, uzun bir alacaklar listesi; hiç duymadığın şeyler.... Bol, bol kaşığı, alçı bıçağı, ayna, presel, sond..... uzar liste... Nerde satılır ki bunlar hangi AVM de dersin, Diş Deposu der adam... Arkadaşların; insanların gittiği gözü gönlü açan yerlerde alışveriş yapacakken senin tüm paranı saçıp savuracağın yer genelde yıkık dökük pasajlar da bulunan bu diş depolarıdır artık..

Annen benim ki gibi sezgileri güçlü bir kadınsa; aklım sende kalacak kızım benim hiç gözüm tutmadı bu bölümü, bir daha mı girsen sınava der. Sen ve the other's (onlar seni annen kadar tanıyamaz ve üstüne titremezler) direnirsiniz ve kuğu gibi girdiğin bölümden çıkarken neye benzediğini yazının sonunda okuyacaksın, dur sabırsızlanma! Bir diş hekimliği öğrencisi için ilk kural; sabrı öğren...

İlk  gün hadi alçıdan ev yap derler; sert, bir alçı blogu yontup ev yapmaya çalışırsın pembe panjurları olan... Geleceğinle ilgili pembe düşlerin de yok olup gider o klinikte alçı tozları için de...

Sonra ki günler de zordur, hem güçlü, hem iradeli hem de başarı odaklı olman gerekir. İlk 3 yıl hasta almaz, gözlem yaparsın sadece,4. ve 5. sınıflarda hasta alacak olgunluğa, mesleki deneyime ulaşmışsındır artık ama ilkler zordur ya; bebekken ilk adımın, ilkokula başladığın ilk gün, ilk evden ayrılışın, ilk aşkın; ilk hastada öyledir, akılda kalır o hasta.....

Cerrahi stajındaysan eğer; katı kuralları olan, çok disiplinli, gözünün yaşına bakmayan bir yerdir, sanırsın her sabah Hitler'e tekmil veriyorsun... Aksilik bu ya ilk diş çekimleri de hep zordur. Herhalde mesleğin inceliklerini hemen kavrayasın diye böyledir. Üfürsen düşecek bir süt dişi gelse ya ne gezer,mübarek Japon yapıştırıcıyla yapıştırılmıştır sanki.. Bırakıp kaçmak istersin, hastanın ağzına girip kaybolmak ya da.. Asistan abinin gözüne bakarsın; abi;  ben çok çektim bu hayattan, sen çeksen şu dişi... Hadi başla der, yüzünde gram merhamet yoktur. Sonra anlarsın aslında ne iyilik etmiş sana.. Orda dursa dersin ; yakışmış da yerine ama nafile, çekmek zorundasın.. Dakikalar yıl olur, geçmez, uğraşır durursun diş dev olur Güliver gibi..

Kırılır sonra diş ; kontrolsüz güç, güç değildir, nerden bileceksin o yıllarda.. Her birini bir diyara saldığın parçaları asistan çıkarır; homurdana homurdana.. Hasta iyi ama.. Bu ilk tecrübe sana işin ustalıklarını da öğretmeye başlamıştır artık... Yeter ki ilk çekimi atlat...

Protez stajı; çilehane...Efendim yıllar öncesinden kalma bir hoca gelir, protez hocaları öyledir ben daha gencini görmedim; yine eline bir liste tutuşturur, yapman gereken protez sayısı.. İyi de bu kadar hastayı nerden bulacağım, gurbetteyim kimseyi tanımam dersin; müteharrikle (hareketli, takılıp çıkarılan demek ) başla der. Hoca eski olunca lisanı da eskidir, anla anlayabilirsen... Hastanın gelmesi çok önemlidir yoksa bitmez staj; yalvarırsın hastaya, yol masrafı, yeme -içme sendendir, üstüne bi de protez yaparsın.. Ne olur gel dersin, daha kurulacak köprülerim (diş eksikliğin de yapılan sabit protez) var hayallerimin üstüne, takılıp çıkarılır umutlarım var benim senin ağzına inşa edeceğim.. Gelirse ne ala!

Ortodonti stajı; şu çapraşıklıkların düzeltildiği.. O kllinikte ki asistanlar ve hocalar seninle pek ilgilenmezler Nasa üssü gibidir orası birazdan uzaya roket fırlatacaklar sanki, hep bir mühim adam edaları... Hepsi jan jandır, hiç gariban çocuğu yoktur içlerinde (niyeyse), garibanlar tel bükemez zaarım.. Halk çocuğuysan eğer o stajdakiler den anlayış bekleme sakın. Üst sınıfta olması gerekirken sınıfta kalmışlar candır o staj da herşeyi onlardan öğrenirsin..

Gelelim periotontoloji stajına; diş taşlarının temizlendiği... klinik ortamı fena değildir, hastaları meşhurdur buranın da bir teyze mesela; Hanım kızım kendim temizleyi vereyim dedim takılıyodu taş dilime elimde tığ, uğraşırken gozüme giriverdi, iyi de teyzeciğim bura diş, göze git(sen) dersin aman boşver gozü mözü inat ettim çıkarıvericem o taşı der..

Daha başka bir sürü staj var ya ben senin gözünü fazla korkutmayayım.. Kuğu gibi girdiğin okuldan kelaynak gibi mezun olursun işte...

Tüm zorluğuna rağmen güzel meslektir, zanaattir herşeyden önce sanattır hekimliğinin yanında ama başına gelecekleri bil de...

Hadi genç ünivesiteli kolay gele...

herkes kendi yoluna

bir hasta geldi

 

bana müsade...

            

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..