Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '15

 
Kategori
Anılar
 

Düştü yaprağımız - Babaannemin ardından-17Ekim2014

Düştü yaprağımız - Babaannemin ardından-17Ekim2014
 

Bu sabah bir ruhun daha bedenine veda ettiği günün sabahı... Kim bilir nicesinin içinde biri daha. Boşuna dememişler ateş düştüğü yeri yakar diye, nitekim o ateş bizim evimize de düştü...

Nedendir bilmem ölülerden korkardım, korkmak da deüil belki de ama hissiyatını tahmin edemeyeceğimden olsa gerek çekinirdim. Hiç ölü de görmemiştim gerçi o ana kadar... 

Sabah annemin sesleriyle fırladım yataktan, babam bir taraftan, kardeşim bir taraftan. "Elleri sıcak baksana." deyip duruyordu annem; bir ümitle.... Gİttim yanına kadar, ayaklarına ellerine dokundum, ellerime ağzına götürdüm.Nefes yoktu. Aslında bunları yapmama bile gerek yoktu. Gözlerinin feri gitmiş, açık ve sabit, ağzı açık donmuş kalmıştı; akşam bıraktığımız gibi. Birşey yapamayaşın verdiği tarifsiz acı yerleşti." Babaannem!" dedim. Dakikalarca suratına baktım, saçlarına dokundum. Evet korkmadım ve korkacak hiçbir şey olmadığını o an anladım. O pamuk ipliği kopmuştu ve yeniden düğümlenmesi imkansızdı.

Amcamlar,halamlar,doktor, ambulans derken cenaze aracını bekledik.Arka bahçeye kaçtım görmemek için."Tak" diye bir ses; tabut kapandı.Giderken arkasından bakabildim sadece. Yıkanıp son kez beyaza büründükten sonra naaşı camiye geldi. " Hakkınızı helal ediyor musunuz?" Nasıl etmem. Yeşil bir örtünün altında yine ellerde "son yolculuk" dedikleri yolculuğuna koyuldu.

Mezarlıkta, son günlerinde duvara bakarak, ellerini uzatıp  "Mustafa Aga" diye sayıkladığı rahmetli dedeme kavuşuyordu sonunda. Mezara indirilirken uzaktan baktım; sadece on yaşında bir çocuk gibi kalmıştı vücudu. SAnki sadece kefeni indiriyorlardı aşağı...

Ettiğim duaların arasına düşünceler virgül koyuyordu o an."Bu kadar!" dedim. İster yirmi, ister 90 yıl yaşa, herşey bu kadar! Hiçbir şeye değmiyor. Yalan dünya diyen boşuna dememiş.

Dedemin mezarının üzerinden toprak atacak kadaar dalan ve ağlayan babamla, diğerleri iki dakika bile sürmeden mezarı kapattı. Sonra dualar.. Allah'ın vaad ettiği cennetin kapısına varabilmesi için, ruhunun huzuru için dualar...

Ve akşam ezanından sonra evde herkes toplanmış. Ruhuna değsin diye dağıtılan yemekler, yine dualar...

Amcamların bahçesindeyim. Müstakil bir evin Çiçeklerle dolu bahçesi...Oturdum. Rüzgar esiyor. Önümde uzayan üç-dört tane ağaç...Bir sigara yaktım. Yapraklar yerde dönüyor. Rüzgar estikçe dallar birbirine değip yine uzaklaşıyor. Çat diye bir yaprak düştü o an ağaçtan. bir an irkildim. Gözüm ona takıldı. "Biz de..." dedim, biz de... Tam da bu ağaç gibiyiz. Vakti gelince biri düşüyor. Ağaç küçükken büyüyor, dallarının hepsi bir köke bağlı ama hepsi birbirinden bağımsız... Bir yaprak düşüyor, bir yenisi türüyor. Her dal bir dal daha veriyor zamanla. O bağımsız dallar rüzgar estikçe birbirine yaklaşıyor, rüzgar kesilince yine ayrılıyor. Kurumuş, düşmüş bir yaprağın da pek bir geçerliliği olmuyor doğada, ya toprağa karışıyor ya da ömrü bir süpürgenin bir küreğin ucunda... Sonbahara özlem duyanlarsa saklar bir defterin arasında...

Etrafı izledim durdum yine.... Bir sigara daha yaktım. Dua biteli daha yarım saat olmuştu halbuki, içeriden bilmem kimin kızı, bilmem kimin oğlu diye başlayan cümleler duydum. Dua bitti ya yaşasın dedikodu, yaşasın eğlence... Ölüye de saygı olur, matemine de saygı duyulur. Benim öğrendiğim de içimden gelen de buydu...

Ölüm hayatı hatırlatır aslında, yaşadığınız hayatın son perdesini. Ama biz insanoğlu bir gün ağlar, üzülür, ikinci gün unuturuz. Bir gün bile düşünüp, sabredemeyenlerimiz varken. Anlayacağız Anlayacağız biz insanoğlu da...;

Topraktan var olup toprağa giderken

Hayat denilen mekanın seyrine dalarken

Gerçek bir gün vuracak tam yüzümüze

Ama birileri bizim ardımızdan ağlarken....

 

Babaannem için...
 

PINAR GELDİ

 
Toplam blog
: 5
: 305
Kayıt tarihi
: 01.11.13
 
 

Hayatın bana yüklediği ne varsa ben O'yum. Evladım, ablayım, sevgiliyim, arkadaşım bazen kimisine..