Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '09

 
Kategori
Spor
 

El Turco Classico

El Turco Classico
 

Derbilerin derbisi


Fenerbahçe’nin son dakika golüyle yenilmesi Galatasaray takımının iştahını o kadar kabartmış ki ilk 30 dakikada Trabzonspor darmadağın olabilirdi. Kimse Trabzon iyi oynadı demesin. Trabzonspor savumada o kadar kötüydü ki, yedikleri 4 gol de birbirinin kopyası. Hatta Galatasaray’a verdikleri pozisyonlar bile aynı. Oysa iyi oynayan bir takımın şablon gibi 4 gol yemesiyle mağlubiyeti haketmemenin uzaktan yakından alakası yok. Elbette savunma zaafiyeti sürüyor Galatasaray’ın. Bunun bence en büyük sebebi, sistemin hücum futboluna yatkın olması. Ayrıca, Keita, Kewell, Arda gibi yıldızların koşmaktan, mücadele etmekten hoşlanmaması da savunma direncini azaltıyor sarı-kırmızılıların.

Bakın, Ayhan ve Mustafa Sarp’ın yorulmaya yüz tuttuğu dakikalarda geçtiğimiz iki senenin yıldızlarından Barış Özbek’in oyuna girmesi ile yükselen orta saha gücü 2-2 giden maçı bir anda 4-2 Galatasaray’ın lehine çevirdi. Şimdi, Trabzon maçından sıyrılıp derbi öncesi Galatasaray’ı analiz edelim.

    Leo Franco bu maçta Galatasaray’a geldiğinden beri en kötü maçını oynadı diyebiliriz. Üç golde de hatasının olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar kalede güven veren Franco, Kadıköy’den önceki son lig maçında yüreklere su serpemedi. Hakan Balta’nın formsuzluğu Galatasaray’ın solunda sinyal veriyor. Fenerbahçe maçında Colin Kazım ve Gökhan Gönül gibi iki hızlı ve güçlü oyuncuya karşı işi çok zor olacaktır Hakan’ın. Arda çok iyi değildi ama yine yıldız oyuncu karakterini sahaya yansıtmayı başardı. Attığı goldeki fırsatçılığının yanı sıra maç boyunca savunmada göstermeye çalıştığı gayret takdire değer. Keita bu takımın en önemli ismi. Her hareketi olay. Fuleleri, topu saklaması, çalımları, ani süratlenip ani durabilmesi, sürpriz pas ve şutları ile Fenerbahçe’nin en çok korkması gereken oyuncu konumunda Galatasaray’da. Yıldızlaşacağı bir Kadıköy galibiyeti ile Prekazi, Kosecki, Souness gibi unutulmazlar arasına girebilir. Kewell hep topun kendisine gelmesini bekliyor, gidip top alma, mücadele etme özellikleri olmayan bir oyuncu. Ancak topla özellikle ikinci direkte inanılmaz etkili. Ayrıca büyük maçları da büyük oyuyor Avusturalyalı. Sorumuluk alıyor, düzgün şutları ile gol bulmakta zorlanmıyor. Yerden düzgün vurduğunda, topu kurtaracak kaleci Türkiye’de yok. Arka direkte vurduğu sürpriz kafa şutları da rakipleri için ölümcül olabiliyor. Ancak, Fenerbahçe maçında etki alanı geniş bir sağbek Gökhan Gönül’e karşı çıkaracağı oyun konusunda soru işaretlerim var. Trabzon maçında Keita farkını sahada hissetmemize rağmen maçın gizli kahramanı Baros oldu aslında. Zor posizyonda kafaya yükselip Arda’ya yaptığı asist çok cesurcaydı. Bir kaç dakika sonra da attığı gol ile maçı 1 gol 1 asist ile tamamlayamayı başardı Çek golcü. Bilica ve Lugano gibi mücadeleci iki stoperin arasında tüm gücünü kullanacaktır. Bu da yorulmasına sebep olabilir. Ancak, Fenerbahçe savunmasının en büyük zaafı araya atılan topların tam Baros’a göre olduğunu söyleyebiliriz. Artık açıkca görüldü ki Ayhan-Mustafa Sarp ikilisi 60ıncı dakikadan sonra yorgunluğa yenik düşüyor. Rijkaard’ın bu zaafı iyi görüp Kadıköy’de skor ne olursa olsun, son yarım saatte Trabzon maçında yaptığı gibi orta sahayı Barış ile güçlendirmesi lazım. Yoksa, skora göre Fenerbahçe farka gidebilir. Servet-Gökhan Zan ikilisi futbol kariyerleri bitene kadar Galatasaraylı taraftarları korkutmaya devam edecekler anlaşılan. Servet’in insan üstü mücadelesi, Fenerbahçe maçında savunmanın en büyük kozu olacaktır. Ancak Gökhan Zan’ın top kontrolü ve dengesiz savunma tarzı saatli bomba gibi sahanın ortasında duruyor.

Şimdi biraz da Fenerbahçe açısından derbiyi değerlendirmekte fayda var.

    Alex, Alex, Alex. Fenerbahçe’nin sahadaki herşeyi. Gününde olduğunda kendisini durduracak bir savunma yok. Bu nedenle derbide oynamaması Galatasaray için büyük avantaj olur. Ancak daha büyük avantaj, sakat sakat oynayıp sahada gezinmesi olacaktır. Guiza’nın büyük maçlarda özverili oynadığı bir gerçek. Dengesiz Galatasaray savunması arasında pozisyon bulacaktır. Gol atması muhtemel bir isim derbide. Roberto Carlos, Wederson ikilisinin karşısında Keita-Sabri ikilisi olacak ve çok çetin bir mücadele geçecek o kanatta. Maçın anahtarı bu kanadı kimin daha iyi kullanacağında gizli belki de. Gökhan Gönül- Kazım sağ kanadına karşılık Kewell-Hakan Balta olacak Galatasaray’da. fenerbahçe lehine olan bu eşleşmede, sarı-lacivertliler bu kanadı etkili kullanır, Guiza’yı ileride bu bölgeden ortalarla besleyebilirse tehlikeli pozisyonların doğması muhtemeldir. Volkan, derbileri seven bir kaleci. Maça iyi başlarsa, iyi götüren bir yapısı var. İlk dakikalarda Galatasaray’ın daha ofansif oynayacağını düşünüyorum. Volkan’ın ilk yarım saatte bir kaç iyi kurtarışı maçın genelindeki havasını olumlu etkileyecektir. Emre-Christian ikilisi ile Sarp-Ayhan arasında çok büyük fark yok. Farkı yaratan Emre’nin eski takımına karşı hırsla mücadelesi olacak. Sert ve agresif futbol Emre’yi sahada çok hata yapan bir yapıya büründürüyor. Dolayısıyla, sarı-kırmızılılar Emre’yi ilk dakikalarda presle yıpratabilirse orta sahada bir avantaj yakalayabilirler. Lugano-Bilica ikilisi çok uyumlu olmasalar da geride oyunu iyi bloke edebilen, yıpratıcı, savunmayı kaleye yakın kurmayı seven bir ikili. Güçlü fizikleri ile, fiziksel olarak nispeten zayıf Kewell, Arda gibi isimleri durdurmayı başarabilirler.

Gelelim diğer unsurlara:

    Galatasaray’ın Kadıköy sicili facia. Psikolojisi de öyle. Her Galatasaraylı taraftar bu maçın Kadıköy’deki dönüm maçı olduğunu düşünecek. Ancak geçen sezon, büyük favori olarak geldiği Saraçoğlu’nda kendi kalesine gol atan, 1-1 iken bariz golü sayılmayan, Selçuk’un kaval kemiğine çarpıp gol olan pozisyonlar yaşayan ve Alex’in olmadığı bir Fenerbahçe’ye bile 4-1 mağlup olan Galatasaray’ı bu maçta da 55 bin çılgın taraftar ve Bükreş deplasmanı ne olursa olsun aşırı motive bir Fenerbahçeli futbolcu grubu bekliyor. Fenerbahçe, Galatasaray’a karşı derbilerdeki psikolojik üstünlüğünü o kadar iyi kullanıyor ki, bunu hiç bir futbol mantığı ile açıklayamıyorum. Ancak yine de bu üstünlüğü “nasılolsa yeneriz” havasına getirmek ve mücadele etmemek Fenerbahçe için Kadıköy’deki 9 senelik seriye son vermek demek de olabilir. İki Bükreş takımı, Dinamo ve Steua derbinin kaderini çizecekler. Bu noktada nispeten avantajlı olan Galatasaray çünkü deplasmana gitmeyecek. Fenerbahçe’yi Bükreş’te çok sert bir deplasman bekliyor. Buradan yorgunm dönecek sarı lacivertliler, derbide fizik olarak beklentinin altında kalabilirler. Nitekim Galatasaray’da zor bir Avrupa gecesi yaşayacak Sami Yen’de. Ancak skor avantajını erken bulurlar ise, sarı kırmızılıların maçı forse edeceklerini düşünmüyorum. Fenerbahçe maçı, Dinamo maçından öne geçecektir. Fenerbahçe’nin saha içi organizasyonu Galatasaray’dan biraz daha iyi görünüyor. Ancak en büyük handikapları Alex’e bağımlılıkları. Galatasaray nispeten daha “futbolcu bağımsız” mücadele edebiliyor iken, Alex olmaksızın Fenerbahçe’nin adeta “aklı gidiyor”. Bu anlamda, Alex’in derbide oynayıp/oynamaması derbiyi %100 etkileyecektir. Tüm bu değerlendirmelerin ışığında Fenerbahçe’yi bir adım önde görüyorum derbide. Ancak Avrupa dönüşü her iki takım da yorgun olacağından ilk yarı skoru bulabilen taraf, maçı kazanmaya daha yakın görünüyor.

Savunmada feci hatalar yapılmaz ise (ki Galatasaray savunmasının bu maçı her maçtan daha dikkatli oynayacağını düşünüyorum) öyle iddia edildiği gibi tarihi farklar olmayacaktır. Bol gollü ve stresi yüksek bir maç olacağı kanaatindeyim. Bir Galatasaraylı olarak ise, Kadıköy’den bir galibiyetin zamanının geldiğini ve bu maçın “kaderin zincirini” kırmak için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Çünkü, dengeler Fenerbahçe lehine görünse de bu derbi Avrupa maçlarının gölgesinde farklılaşabilir. Ancak ligin gidişatı üzerinde olumlu/olumsuz bir etki yapması en azından matematiksel olarak mümkün değil.

 
Toplam blog
: 11
: 902
Kayıt tarihi
: 13.04.09
 
 

Gezmeyi, okumayı, eğlenmeyi, gülmeyi-güldürmeyi, düşünmeyi-düşündürmeyi seviyorum... Edebiyatla ara..