Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Emekli olmak ya da olmamak

Emekli olmak ya da olmamak
 

Tarihe bir atasözü de benden olsun; ata sayılırım artık, ne de olsa emekliyim: ''Erken emekli olup da devleti başına bela edeceğine, 65 yaşına kadar emekli olmayarak sen devletin başına bela ol.''

Benim çalıştığım resmi kurumda bir çalışan var idi; 65'ine yaklaşmıştı. İşe gelir biraz çalışır, biraz uyuklar, biraz sağda-solda oyalanırdı. Amirleri ve kurum yönetimi emekli olsun da yerine daha genç, dinamik, daha çok iş görecek birini alalım diye can atarlardı. O zamanlar yerde yurtda durmayıp atom karınca gibi çalışan, durmadan ilave sorumlulukların altına giren, aldığı her işi bibnir özveri gerekse bile en iyi yapan, yaptıkçada alkışlanan, poh pohlanan ben çok kızmıştım bu tembel amcaya..  Adamcağızı şimdi takdir ediyorum, daha iyi anlıyorum.

Şu kadar yılım doldu, yaşım da kurtarıyor, bu kurumda yıllardır çalışıyorum, sonu yok, artık çekip gideyim, şundan bundan laf işitip duruyorum, her gün yeni yeni icatlar, yönetmelikler çıkarıyorlar emekli olayım, biraz maaşım azalır, ama yol parası olmaz idare ederim  diyenlerdenmisiniz? Külliyen hata edenlerdensiniz demektir. Bir uğraşınız yok ise, ek geliriniz yok ise yandınız, hayatınız kaydı demektir; stresin alasına, bunalımın psikiyatrikliğine, yoksulluğun-mahrumiyetin tam ortasına ve böylece hastalıkların kucağına düştünüz demektir. Bu vaziyete gelmeden, düşmeden bana inanarak veya öngörerek, yada eşten-dosttan sorarak işinize devam edenseniz ne ala; yok benim kafam duvara dank etmeden ben inanmam diyenseniz geçmiş olsun...

Devletin emekli maaşının süründürdüğünü, geçinmeye yetmediğini anlamak için çok değil, iki yıl geçmesi yeterlidir. Bu süreden sonra bakıyorsunuz ki; çalışanın aldığı ile size verilen arasındaki fark git gide büyüyor; çalışan bile ağlıyorki sen emekli, ölmeyipte ne yapasın. Devlet-hükümet emeklinin göğsüne bir kara bela gibi çöküyor, nefesini kesip yaşamını daraltıyor, yani tam bir bela. Dolmuşa binip kardeşine gidip gelsen yol parası canını yakıyor, bu kardeşe gitmede nerden çıktıysa dedirtiyor.

Sadece maaş azalması değil, çevre, eş-dost hepsi azalıyor; çalışırken adam yerine koyuyorlar: Yahu falanca kurumda, birgün işimiz düşer diye bey diyenler, emekli olduğunu duyunca suyu alınmış limon kabuğu muamelesi yapıyorlar. Hastaneye, postaneye, şuraya-buraya işin düştüğünde şurada çalışıyorum dediğinde gördüğün ilginin binde birini bile göremiyorsun emekliyim deyince.

Daha da yazsam 347 sayfalık bir roman çıkar, ama demek istediğim anlaşıldı sanıyor ve emekli olmayı düşünen arkadaşıma diyorum ki; yerinde zorlanmaya başladıysan, bıktıysan, gözden düştüysen dilekçe ver yerini değiştir, ama 65 yaşına kadar emekli olma, olma ki; devlet senin başına karabela olacağına sen onun başına bela olasın(yukarıda ikinci paragrafta sözünü ettiğim amca gibi).

Hani hayal edilir ya; emekli olurum, yurdumu gezerim, yer-içer dinlenirim, sahilleri, tabiatı dolaşırım. Birisini bile yapamazsın. Tek şey yapabilirsin (ücretsizdir): Camiye git, namazını kıl, dua et ve en yakın parka gidip kendin gibi insanlarla çene çal..

Tuzun kuruysa, uğraşın var ise, bağın-bahçen, köyün-kömbeğin, yazlığın-güzlüğün, kirada evin, bankada paran; o durumda birgün bile durma, ol emeklini..

 
Toplam blog
: 30
: 1285
Kayıt tarihi
: 11.11.11
 
 

İyi-kötü, kendimize göre bir Fırat idik, ama artık okyanusa karıştık, emekli memurum. Dünyada..