Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

En güçlü duygu, güven

Kodak firmasının kurucusu Eastman, basit bir film makinesi ile 1935'li yıllarda Afrika’daki vahşi hayvanların fotoğraflarını çok yakından çeker ve daha sonra bunları evinde yakın dostlarına gösterir. Hayvanların bu kadar yakından filme alınmış olmasının heyecanıyla içlerinden birisi dayanamaz; “Aziz dostum, bu işi nasıl becerdin?” diye sorar. O da cevaben; “Yanıma güvendiğim bir avcı aldım. Makinenin 10 metre kadar önüne hayalî bir çizgi çizdim. Avcıya, ben film çekerken herhangi bir hayvan bu çizgiyi geçme teşebbüsünde bulunursa derhal vur, dedim” der. İzleyiciler şaşırır ve hep bir ağızdan; ‘insan bu kadar tehlikeli bir işe nasıl teşebbüs edebilir, ya avcı vurmasaydı?’ diye sorduklarında, “Dostlarım, hayatta başarılı olmak istiyorsanız, birlikte çalıştığınız insanlara güvenmeyi öğrenmelisiniz” der.

Günlük hayatta temas içinde olduğumuz değişik kişiler vardır. Kimisiyle ticarî ilişki, kimisiyle birlikte çalışma, kimisiyle sadece selâmlaşıp geçme veya ayak üstü bir konuşma şeklinde sürer bu münasebetlerimiz. Bazı kimselerle ise dertlerimizi, sevinç, endişe ve hasretlerimizi paylaşırız. Hayat onlarla daha tatlı, daha mânâlı hâle gelir. İç dünyamızı açabildiğimiz bu insanlar doğrularımızı ve yanlışlarımızı, iyi ve kötü yönlerimizi dostça söylerler yüzümüze karşı. Hayallerimizi, isteklerimizi, daha doğrusu kendimizi gerçekleştiririz onlar sayesinde. Ve onların yanında “gerçek ben” oluruz. Dostluğu, arkadaşlığı, kardeşliği, sırdaşlığı onlarla yaşarız. Gerçek dostluk ve arkadaşlıklar yılların geçmesiyle, insanların birbirini tanıması ve tartmasıyla, güven duygusuyla kurulur. Güveni sarsmadan bu güzel münasebetleri hayat boyu sürdürmek gerçekten zordur. Güven sarsılınca bütün ilişkiler bir anda yıkılır; yere düşen cam misali paramparça olur. Çünkü emniyet hissi insanları birbirine bağlayan, alâkalarını geliştiren bir yapıştırıcıdır. Eşler arasında, çocuklarla ebeveyn arasında, işverenle çalışanlar, yönetilenlerle yöneticiler arasında, devlet ile fertler arasında ve kurumlar arasında güven olmadığı zaman hiçbir iş iyi gitmez. Bu durumda insan potansiyelini kullanamaz, güzel duygularını sergileyemez, yapabileceklerini yapamaz, yenilikleri deneyemez, ilişkiler mekanikleşir, hayat robotlaşır, maddî-manevî kazanç yolları kapanır. Güven duygusu olmayan bir aile düşünün; anne-baba birbirine, çocuklar ebeveyne güvenmiyor, aynı çatı altında olmalarına rağmen kimse niyetini, yapacaklarını çeşitli endişelerle açıkça söyleyemiyor. Orada ailenin hangi ferdinin düşüncesi, sevinci, acısı veya derdi paylaşılır? Kim gerçek duygusunu açıklar ve kim dürüst olur? Bu ailede olsa olsa, utanca boğulmuş, kendine güveni olmayan, sevgiden mahrum çocuklar; birbirini yiyip bitiren, kendi menfaati için diğerini istismar eden, kızgın, bunalmış, yorgun eşler olur.

Duygu ve düşüncelerini, ideallerini, hayallerini, güçlü ve zayıf yanlarını açıkça ortaya koyabilme ve bundan zarar görmeme güvencesine sahip fertlerden oluşan bir ailede ise bunların tam tersi olur. Orada anlayış, sevgi, hoşgörü ve şefkat esintileri hâkimdir; acılar, sevinçler, endişeler hep birlikte paylaşılır; hayâl ve özlemler birlikte gerçekleştirilmeye çalışılır.

Güven duygusunun hâkim olduğu güzel günleri yaşamak ümidiyle…

 
Toplam blog
: 7
: 1555
Kayıt tarihi
: 20.09.08
 
 

22 yıldır, İstanbul’da yaşıyorum. İlgi alanım bireysel gelişim. Sosyal sorumluluk adına buradayım ve..