Erdoğan'ın atı

Başbakan Erdoğan, artık hülyalarını saklamıyor. Onu alkışlayanlar var elbet. Bazıları, onun bu açık sözlülüğüne pek değer veriyor; ama eğer hülyalar için bir adım atılırsa, Türkiye’yi bekleyen felaket çok yakındır. Çünkü Erdoğan, kendisini tarihin yüklediği bir sorumluluğu yerine getiren bir insan olarak görüyor.

Bütün dinlerde ve ideolojilerde belli bir noktaya gelmiş liderler, kendilerini bir misyon, bir görevli, bir peygamber olarak böyle sunarlar zaten. Bu dili çok iyi tanırım ve anlarım. Bu  dilin ve dininin karşıt versiyonu, sosyalizm ‘dini’dir. Biz de zamanında tarihin akışının bizi er geç başarıya ulaştığıracağına inanmış fanatiklerdik.1980’lerin sonunda sosyalist sistemin yıkılışı, bazılarımızın aklını başına getirdi; ama hepimizin değil!

Türkiye, haklı olarak Esad'ın zulmünden kaçarak Türkiye'ye sığınan mültecilere kucak açtı. Konuya değinen Başbakan, “Bize bunları seyretmek yakışır mı? Biz zulümden kaçan bu kardeşlerimize açık kapı politikamızla kapımızı açtık. Bu millete yakışanı yaptık. Tarih bize böyle bir sorumluluk yüklüyor. Onun için açtık. Bu millete yakışanı yaptık” diye konuştu.? Dumlupınar'daki şehitlerin, Domaniç'teki Osmanlı'yı kuran ruhun anlayışıyla hareket ettiklerini anlatan Erdoğan, muhalefetin “Sizin Gazze'de ne işiniz var? Siz Suriye ile neden ilgileniyorsunuz? Lübnan, Kosova, Irak, Azerbaycan, Afganistan, Myanmar ve Somali'den size ne” dediğini belirtti. “Biz 7 milyarlık bu dünyanın içinde yaşıyoruz. Bizim görevimiz nedir, bunu çok iyi biliriz. Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz, her yerle biz de ilgileniriz ama bunlar televizyon ekranındaki ecdadımızı zannediyorum o 'Muhteşem Yüzyıl' belgeselindeki gibi tanıyor. Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni tanımadık. Biz öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda o gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmeniz, anlamamız lazım. Ve ben o dizilerin yönetmenlerini de o televizyonun sahiplerini de milletimizin huzurunda kınıyorum. Ve bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyorum. Böyle bir anlayış olamaz.” (25 Kasım 2012, Kütahya Zafer Havalimanını açışında yaptığı konuşmadan)

Burada üzerinde düşünülecek, tartışılacak pek çok nokta var. Bir padişahın ömrünün 30 yılının at sırtında geçtiğini nasıl kanıtlayabiliriz? Hangi taripçi bunu ispatlayabilir? Burada , emperyalist emelleri kendini göstermiyor mu? Siz eğer tarihsel emellerinizi, yani emperyalist zihniyetinizi ortaya koyarsanız, size karşı olan paritiler ve gruplar harakete geçer.Artık atlarımız, atalarımızın gittiği yere kadar gidemez. Bir kere zaman değişti, yollar değişti, araçlar değişti. Sen , atalarının gittiği yerlere gitmeye kalkarsan başkaları da aynı haktan yararlanacaktır. Öyle değil mi?