Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '08

 
Kategori
Yolculuk
 

Eskişehir- Kathmandu (2). Yola çıkış ve İran

Eskişehir- Kathmandu (2). Yola çıkış ve İran
 

gürbulak sınır kapısı


Uzun yıllardır hayalini kurduğum, okuduğum, araştırdığım, ne zaman nasıl giderim diye düşündüğüm, ara sıra umudumu kaybettiğim ama hiç vazgeçmediğim ve sonunda aylardır hazırlandığım yolculuğa artık başlıyordum…

Önümdeki 40 gün boyunca kaplumbağa misali sırtımda taşıyacağım çantamı mümkün olduğunca az eşya ile yükledim. Yola çıkmak için gerekli olabilecek ilaçlar ve kişisel temizlik malzemeleri dışında minimum şekilde ihtiyaçlarımı karşılayacak çok az kıyafet, birkaç kitap, Pakistan ve Hindistan vizeleri alinmiş pasaportum ve 700-800 dolar yeterliydi.

Evet, rota boyunca geçeceğimiz 4 ülke var. İran için vize gerekmiyor, Nepal ise sınır girişinde 30 dolar karşılığında hemen sorunsuzca vizeyi veriyor. O yüzden sadece Ankara’ da ki Hindistan ve Pakistan konsolosluklarına giderek vize almak gerekiyor..

Hindistan vizesi için başvurmaya gittiğimde Shengen ve ABD vize başvurularından alışık olduğum üzere elimde bir ton evrakla dolu bir dosya vardı. Banka cüzdanları, vergi tabelası fotokopisi, oda kayıt belgeleri, oradan buradan alinmiş kağıtlar vs. vs… bunları görünce camekanın arkasındaki Hintli nin gözleri büyüdü ve yüzüne bir gülümseme yayıldı.! Arkasından benimkine tabii!

Çevremde birçok insan işin ciddiye bindiğini görünce farklı tepkiler verdi; ‘gidemezsin zor’, ‘gitme sakin çok tehlikeli’ diyenler olduğu gibi ‘keşke bende gelebilsem’ diye iç geçirenler de ‘deli misin, niye uçağa binip gitmiyorsun ?’ veya ‘ tatil dediğin deniz kenarında kumsalda yatarak geçirilir ‘ diyenler de vardı !!!

Bir eylül sabahı Doğu ekspresi ne binerek yola çıktık. Ertesi gün Erzurum' a vardık. Kısa bir şehir turu, Yakutiye medresesi, Lalapaşa camii, çifte minareli medreseyi gezdikten sonra Doğubeyazıt otobüsüne bindik.. Şehre yaklaşırken dümdüz bir ovanın ortasında beliren sipsivri Ağrı dağının görüntüsü etkileyiciydi.

Bulutsuz masmavi bir gökyüzünün ortasında karlarla kaplı zirvesini görebildiğim için şanslı olduğumu sonradan öğrendim. Hava akımlarının etkisiyle çoğu zaman zirve bulutlarla kaplı olurmuş.

Sabah buradan erken ayrılıp sınıra gideceğimiz için gün batmadan İsak Paşa sarayını görmemiz gerek. Alelacele bir otel bulup çantaları koyduktan sonra şehir merkezine 7 km . olan saraya çıkıyoruz. Günbatımından önce oraya varıyoruz ama kapı kilitli. Görevlisi mesai saati dolduğu için gitmiş.Olsun biz de günbatımında arkasında kızıl bir fon oluşan sarayın fotoğraflarını çekiyoruz. Eşsiz manzaranın keyfini çıkarıyoruz..

Yemekten sonra Doğubeyazıt sokaklarında dolaşıp en az kırk yıllık bir kahvehanede çay içip buranın Erzurum a göre çok daha sıcak bir havası olduğuna karar verdik. İnsanlar konuksever ve canayakın, sokakta yürürken kimse yabancı olduğumuz için bizi dik dik süzmedi. Çarşısında dolaşırken kendimi bir sayfiye kasabasındaymış gibi hissettim. Etraf şaşılacak kadar çok internet kafe, pastane, çay evi ve lokantayla dolu ve görüntüleri batıda görmeye alıştığımız benzerlerinden farksız.

Sabah Doğubeyazıt’tan Gürbulak a giden minibüslere binip yarim saate sinir kapısına ulaştık. Kısa bir yürüyüşten sonra kontrol noktasına ulaşıp hem Türk hem de İran kontrollerinden sorunsuzca geçtik.

Hayatımda ilk defa bir ülke sınırını yürüyerek geçtim…İnsan düşünmeden edemiyor, coğrafya ayni coğrafya , insanlar ayni insanlar, soluduğun hava az önce soluduğun, arkandan gelen rüzgarın getirdiği hava. Ama araya çekilmiş tel örgüleri geçip ayrı bir dünyaya giriyorsun…

İran tarafında gümrükten çıkar çıkmaz etrafımızı beş on adam çeviriyor. Ayaklı döviz büfeleri ve taksiciler. hepsi güzel Türkçe konuşuyor. 1 dolar = 900 Tümen e paramızı değiştirdik.

Aslına İran in para birimi Tümen değil. İran da halk paradan sıfır atma konusunda devletten önce davranmış! Resmi para birimi ‘Riyal’. Yani aslında 1 dolar eşittir 9000 riyal ama halk bu paranın onda biri değerinde bir para birimi üretmiş, paradan bir sıfır atmış ve adını tümen koymuş.!!! Alışverişlerde para olarak riyal veriliyor ama hesabi Tümen üzerinden yapılıyor. Herhangi bir şeyin fiyatını sorduğunuzda örneğin satıcı üçbin tümen olduğunu söylerse 30 bin riyal ödemelisiniz! Marketlerdeki etiketlerde ve banka gibi resmi kurumlarda para hesapları Riyal üzerinden yapılıyor ama halk bu paraya Tümen demeye devam ediyor!

Bu karışık duruma alışmam 2-3 gün sürdü!

Sınırın öteki yani Bazargan. Amacımız buradan Tebriz e gitmek. Otobüs saatine daha çok vakit olduğunu öğrenince bir taksiciyle anlaşıyoruz. Bizi 300 km. ötedeki Tebriz e toplam 15bin tümene götürecek. Yani yaklaşık 3 saatlik yol için taksiye sadece 16 dolar vereceğiz!

Eskişehir de evimden otogara giderken o kadar veriyorum !

Doğu o tarafa attığım her adımda beni şaşırtmaya devam edecek.

Beni şaşırtan başka bir nokta ise sınırın bizim tarafında halk kendi arasında Kürtçe konuşurken , İran tarafına geçer geçmez taksicisinden , büfecisine herkesin Türkçe konuşuyor olması.

Şöförümüz Ali abi, Meshed li bir Azeri türkü. Peykan marka arabası var, hız göstergesi çalışmıyor ve bangır bangır İbrahim Tatlıses dinliyor. Özcan Deniz i de çok severmiş. Kendisi emekli bir Farsca öğretmeni. ‘Önce Türküm sonra İranlı’ diyor. Şu anda üniversiteye giden çocukları okula başlayana kadar sadece Türkçe konuşurlarmış, Farsçayı ilkokulda öğrenmişler.

Ali abi İslam devrimi olduğu sırada üniversite öğrencisiymiş.o zamanlar hevesle (kendi deyişi) namaz kıldığını ama devrimin baskısıyla olaydan soğuduğunu İslam’ın zorla değil sevdirilerek yapılması gerektiğini söylüyor.Bu tur baskıların günümüzde bayağı azaldığını da belirtiyor.

Merak edip sordum ; 20 yıllık öğretmenler 250-300 dolar civarı kazanıyorlarmış

Öğlenden sonra Tebriz e varıp Firdevsi caddesinde bir otele yerleşiyoruz. Kalacak yer ararken öğrendim ki ‘hamamlı’ oda duşu tuvaleti içine olan oda demek! Azeri aksanı ile de olsa bu şehirde de Türkçe konuşarak her işimizi halledebileceğimizi anlıyoruz.

Akşamüstü sokakta dolaşırken daha sonra İran da alışacağımız bir durum başımıza geldi.

Özellikle gençler hemen yanımıza yanaşıp İngilizce veya Türkçe laf atıyor ve sohbet etmeye başlıyorlar. Çok samimi davranıyorlar ve hemen bir küçük kağıda cep telefonlarını yazıp veriyorlar.İlk akşamüstü sokakta dolaştığımız 2 saat içinde dört ayrı kişi yanımıza gelip dakikalarca konuştu.

Başta bu durumdan şüphelenip, rahatsız olmadım dersem yalan olur.Türkiye' de böyle biri durup dururken yanınıza yanaşırsa ya bir şey satmaya çalışıyordur ya da bir şekilde para sızdırmaya… Ama burada insanların bunu aşırı konukseverlikten veya rejim baskısıyla diş dünyaya kapalı bir hayat sürmenin etkisiyle yaptığını anladım. Tüm İran seyahati boyunca hiç kimse bu şekilde yanaşıp bir şey satmaya veya dilenmeye çalışmadı.

Şehirde mutlaka görülmesi gereken inanılmaz büyüklükte bir kapalıçarşı var. 13.yy dan kalma tarihi çarşı dan zamanın gezgin ve tüccarlarından Marko Polo nun alışveriş duraklarındanmış. Çarşının içinde iki saati aşkın dolaştık, henüz dörtte birini gezdiğimizi söylediler! Dünyanın en büyük kapalıçarşılarından biriymiş. Bizim İstanbul’dakinden farkı, burası turistik değil, halkın alışveriş yaptığı bir yer. Etlerini kancaya asmış kasaptan, kuyumcuya, kuruyemişçilerden baharatçılara, kırtasiyeden, nargilecisi, kelle paçacısı… Her tür esnaf var. Halı satıcılarının olduğu bir sokakta ipekten tablo gibi dokunmuş halılar, kilimler gördüm. Gerçekten çok güzeldi. Müthiş bir el işçiliği.bu tür kilimler ortalama 2500 dolara satılıyormuş.

Tebriz’de sokaklarda birçok çayhane var. Bunlar sadece erkeklerin gidebildiği nargile ve çay içilen uzun mermer masalı yerler. Bir tanesi çok özel çünkü o kadar tarihi ki zamanında Marko Polo burada çay içermiş. Mekan kısa bir dönem hariç o tarihlerden beri açık kalmış.

‘Bağıstan’ adlı bu çayhanede aksamlarımızı geçiriyor, konuksever ve kültürlü Tebriz halkıyla sohbet ediyorduk. Tanıştığımız herkes Türkleri çok seviyor ve bize özeniyorlar. Ortak söyledikleri şey neft (petrol) yüzünden ülkenin gelişemediği. ‘‘Sizde neft olmadığı için kafanızı kullanıp çalışmak zorundaydınız ve sanayinizi geliştirdiniz. Bizde ise neft ten nasıl olsa hazır para geliyor diye tüm ülke yan gelip yatıyor ve hiçbirşey gelişmiyor’’

Dışarıdan böyle görünüyor demek ki !

 
Toplam blog
: 18
: 1135
Kayıt tarihi
: 03.07.07
 
 

Diş Hekimiyim. Sebebini bilmiyorum; küçük bir çocukken motosiklet kullanmak, dünyayı gezmek bir d..