Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '10

     
    Kategori
    Öykü
     

    Gung ve olumlu olmak (+)

    Gung ve olumlu olmak (+)
     

    !Gerçek Gung değildir!


    Bir koşu gidip küçük balıkçı teknesine atladı Gung. O kadar mutluydu ki yolda şarkılar söyleyip duruyordu. Kürek çevirmekten kolları yorulmuş olan babasına gidip sarıldı. Gözleri ağlamaklıydı küçük kızın. Babasına bakarak:

    - Keşke annem de burda olsaydı. Keşke sevincime ortak olsaydı ve ortaokula başlayışımı görseydi dedi.

    Babası cevap vermedi, gözleri dolmuştu. Gung konuyu kapatma gereği duyarak :

    - Ama sen varsın , bana yeter, sakın bırakma beni babacım dedi.

    Babası kızının minik ellerini avuçlarının içine alarak :

    - Korkma kızım seni asla bırakmam ama senden bir şey istiyorum okuyup öğretmen olacak kendini bu sefaletten kurtaracaksın. Yarının ne getireceği belli olmaz dedi.

    - Sanki bir gün beni bırakacakmış gibi konuşuyorsun dedi Gung.

    Babası küçük kızın ellerini daha sıkı tutarak:

    - Hayır, kızım seni bırakmayacağım dedi.

    Derken adaya vardıklarını fark ettiler. Gung'un neşesi yerine gelmişti. Sevinçle tekneden indi. Win öğretmen onları karşıladı. Gung hemen sınıfa koştu. Küçük kulübeleri onarılmış boyanmıştı. Tayland'ın küçük bir köyünde böyle okul bulmak zordu. Fakat Win öğretmen geldikten sonra her şey değişmiş, okulları yenilenmiş ve kitapları olmuştu. Küçük kız sınıfa girer girmez arkadaşları geldi ve oyun oynamaya başladılar. Dışarıda ise Win öğretmen ile Gung'un babası konuşuyordu. Babası:

    - Kızımın okuyup sizin gibi öğretmen olmasını istiyorum dedi ve ekledi. Yarın balık tutmak için soğuk denizlere açılacağım, geri dönmezsem kızıma sahip çıkın.

    Derken arkasını döndü ve gitti. Gung pencereden el sallarken ters giden bir şeylerin olduğunu fark etti. Ama bunu fazla önemsemedi. İki gün sonra ise önemsemediği için çok pişman olmuştu. Babasını iki gündür göremiyor , öğretmeni Win'in evinde kalıyordu. Babam sözünü tutmadı diye düşündü küçük kız. Sevgi gününe bir gün kalmıştı. ( Sevgi günü : Tayland'ta kutlanır ve üç gün sürer. ) Ama küçük kız çok üzgündü. Annesini çok küçük yaşta kaybetmişti , şimdi de babası bırakmıştı onu. Gözyaşlarını silerek Win öğretmenin yanına gitti Gung. Birlikte küçük okullarına gittiler. Ve sınıfı süslemeye başladılar. Herkes sınıfı süslerken , balık resimleri çizerken Gung bir köşeye oturmuş mavi derinliklere dalmış gidiyordu. Win öğretmen bu kadar yeterli diyerek ders işlemeye başladı. Çocuklar sıkılarak da olsa sıralarına oturup kitaplarını okumaya başladılar. Küçük Gung kitabını okur gibi yapıyor fakat babasını düşünüyordu. Win öğretmen bu durumu fark etmişti fakat ona kızmıyor aksine üzülüyordu. Ders esnasında bir bayan içeri girdi. Alımlı ve şık görünümlü bir bayandı bu. Buralardan olmadığı belliydi. Win öğretmenin yanına giderek bir şeyler konuştular. Turist bayan durmadan bir şeyler anlatıyor ve Gung'a bakıyorlardı. Gung bu durumdan raatsız oldu ve merakına daha fazla karşı koyamayarak yanlarına gitti ve Win öğretmene kitaptan soru soruyor gibi yaparak bu turist bayana yakından baktı. Yakından daha güzel gözüküyordu. Turist bayan küçük kıza baktı ve gözleri doldu. Ağlayacak gibi olan turisti Win öğretmen dışarı çıkarttı. Gung camdan onları seyrediyordu. Turist bayan fenalaşıyor , ağlıyor , bayılıyor fakat ayılınca tekrar anlatmaya devam ediyordu. Sınıftaki çocuklar bağrışıp oynaşıp duruyorlardı. Gung da onlara katıldı. Ertesi gün sevgi günü için hazırlıklar yapıldı. Her tarafa güller asıldı, gül yaprakları saçıldı ve gül kokuları sıkıldı. Her yerde sevgi vardı. Bugün sevgi günüydü. Akşam olmuş eylence başlamıştı. Herkes eyleniyor fakat küçük Gung bir köşede oturmuş ağlıyordu. Win öğretmen yanına gelerek:

    - Neden üzgünsün Gung? Dedi.

    - Babamı özlüyorum diye karşılık verdi küçük kız.

    - Ama annen burada dedi Win öğretmen.

    Gung şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi. Annesinin öldüğünü söylerken ağlamadan edemedi. Win öğretmen :

    - İstersen anneni çağırayım , o anlatsın sana olan biteni dedi.

    Ve Gung'un cevabını beklemeden gitti. 10 dakika sonra geldiler. Win öğretmen ve yanındaki turist bayan , Gung'a bakıyorlardı. Küçük kız şaşkındı.

    - Annem nerede diye lafa atladı minik kız.

    - Buradayım tatlım dedi turist bayan. Ve her şeyi anlatmaya başladı.

    - Benim öldüğümü sanıyor olabilirsin. Birkaç güne kadar ben de senin yaşamadığını sanıyordum. Dört gün önce baban aradı ve yaşadığını söyledi. Kulaklarıma inanamadım tıpkı şuan gözlerime inanamadığım gibi. Kendisinin bir geziye çıkacağını ve geri dönmeye bileceğini söyledi dedi genç bayan.

    Gung şaşkındı , ne diyeceğini , ne yapacağını , nasıl davranacağını bilmiyordu. Ağlamaklı bir ifadeyle:

    - Peki babam dedi.

    Elleri titriyordu minik kızın . Bayan Gung'a sarılarak:

    - Hayat sana acımasız bir oyun oynadı o kadar dedi.

    Gung gözyaşlarını saklamaya çalışarak:

    - Hayır! Hayat anne sevgisini de yaşamamı istiyor dedi.

    Ve annesinin boynuna sarıldı. Küçük kız o günden sonra annesinin yanında yaşadı. Babası geri dönmedi ama minik kız onu kalbinde yaşattı. Hiç üzülmedi, ağlamadı. Çünkü biliyordu ki babasıyla cennette karşılaşacaktı. Annesi küçük kıza okuma imkanı sundu ve Gung bu imkanı çok iyi değerlendirerek tıpkı babasının da istediği gibi öğretmen oldu. Bir okulda minik Gunglar yetiştirdi. Öğretti öğretirken öğrendi. Küçükken kaybettiği fakat bulamadığı sevgiyi öğrendi. Babasını hiç unutmadı. Babası geri dönmedi ama büyük yürekli küçük kız onu hep yaşattı.

    İşte böyle sevgili dostlar. Önümüze engeller çıkabilir. Engelsiz hayatın tadı olmaz zaten. O engelleri aşabilmek büyük bir erdemdir. Hayatta hiç birşeyin bizi üzmesine izin vermemeliyiz. Hayata olumlu bakmalı binevi Polyannacılık oynamalıyız...

     
    Toplam blog
    : 1
    : 535
    Kayıt tarihi
    : 28.10.10
     
     

    1997 doğumluyum. 14 yaşında olduğuma bakmayın. İçimde müthiş bir yazma aşkı var. Tekirdağ'da yaşıyor..