Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Iki dirhem bir tatil

Siz bilmezsiniz belki ama gurbetçilerin en büyük çelişkilerinden biri sınırlı tatil günlerinin nasıl planlanacağıdır: aile ve vatan özlemi için Türkiye’ye mi gitsek yoksa yeni ülkeler mi keşfetsek? Bir önerim var. Aile bireylerinizle üçüncü bir ülkede buluşun…örneğin Fas.

Neden mi? Türkiye ve Avrupa’ya hemen hemen aynı uzaklıkta, her daim güneşli, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz ve ucuz. Fas’ın para birimi Dirhem. ‘İki dirhem bir çekirdek’ deyimini duymuşsunuzdur. Ben hep merak ederdim ne anlama geliyor diye. Fas ziyareti vesilesiyle onu da araştırıp ögrendim: Efendim eskiden, Osmanlı’nın bir altın lirası, iki dirhem ve bir cekirdek ağırlığındaymış...O yüzden güzel giyinmiş kişiye altın yakıştırması ile iltifat edilegelmiş.

Mart’ın son haftası halamla Kasablanka’da buluştuk. O İstanbul’dan bir paket turla geldi, ben de Londra’dan tura katıldım. Genelde yanlız gezmenin özgürlüğünü tercih ederim. Ama bir hafta boyunca bütün ulaşım, konaklama ve yemek organizasyonunun başkaları tarafından yapılmış olması bana halamla daha çok zaman geçirme fırsatı verdi. Üstelik paket turda diğer Türklerin varlığı Türkiye özlemimi de az olsun giderdi.

Fas bir kraliyet. Çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu 29 milyon kadar nüfus Arap, Berber ve melezlerden oluşuyor. Yüzölçümü neredeyse Türkiye kadar ama ülkenin hemen hemen yarısı Sahra Çölü olduğu için nüfus kuzeyde yoğunlaşmış. 1912-1956 yılları arasında Fas’a egemen olan Fransızlardan geriye şehir mimarisi, geniş bulvarlar ve Fransızca’nın ikinci dil olarak kullanılması kalmış.

Turumuz ‘Kraliyet şehirleri’ni kapsıyordu, yani: eski sarayların olduğu Rabat, Meknes, Fes ve Marakeş. Turun kraliyet şehir olmasa da Kasablanka’da başlamasının sebebi ulaşım olanakları. Kasablanka Fas ekonomisinin merkezi ve en büyük havaalanına sahip. Fransız döneminden kalma, artık biraz bakımsız da olsa, çok güzel bir mimarisi var, ama aynı adı taşıyan filmdeki romantizmden hiçbir iz yok. Zaten film de Hollywood’da çekilmiş…

Rabat’ın eski şehri (Arapça’da medina) güzel ama gerisini ve Meknes’i görmeseniz de olur bence. Rabat’la Fes arasındaki Mulla İdris küçük bir şehir. İçinden değil de uzaktan dağ tepesine konmuş görüntüsü çok güzel. Fes ve Marakeş ise vazgeçilmez.

Fes’in medinası UNESCO tarafından Dünya Miras Alanı (World Heritage Site) ilan edilmiş. Bazı sokaklar iki kişinin yan yana yürüyemeyeceği kadar dar. Şehrin kurulduğu 9. – 12. yy’lardan beri mimarisi ve el sanatları korunmuş (her damı donatan TV ve uydu antenleri hariç) ve bunların Andalüs İmparatorluğu zamanından gelen İspanyol mimari ve seramik sanatı üzerindeki etkilerini açıkça görmek mümkün.

Marakeş’in en büyük ve eski meydanı, Cemaa el Fna da bir Dünya Miras Alanı. Eskiden idamların gerçekleştiği bu meydan şimdi cıvıl cıvıl hayat dolu. Gündüz tenteli kuruyemişçiler ve portakal suyu tezgahları ve sağa sola koşuşturan Faslılardan başka pek birşey olmayan alan geceleri bir bayram yerine dönüyor: Fas mutfağının tüm çeşitliliğini sunan onlarca seyyar restoran, falcılar, muskacılar, aktarlar, yılan oynatıcılar, müzisyenler, köçekler ve daha neler neler.

Medina’ların gündüz en hareketli kesimleri ‘souk’lar – yani anlayacağınız Kapalı Çarşılar. İçlerinde kaybolmamak mümkün değil. Dükkanlardan saçılan renk, koku ve ses karmaşası insanı şaşkına çeviriyor…’bakmak bedava, almaya gerek yok’ diyorlar da bir dükkana girmeye görün, pazarlık yapmamak ve birşey almadan çıkmak imkansız. Türkiye’de de pazarlık yapılır ama biz Faslıların yanında amatör kalıyoruz bu konuda. Doğrusu önce eğlendiren bu pazarlık ‘sporu’ ve genelde çok kibar olan Faslıların pazarlık sırasındaki kabalıkları sonradan yordu beni.

Fas’ın Türkiye’ye benzeyen yanları Kapalı Çarşılar ve pazarlıkla bitmiyor. Hemen her köşe başında sırf erkeklerin gittigi bir kahvehane var…ama onların kahvehaneleri, belki de Fransızlar’ın etkisiyle, daha ferah. Kadınlar da genelde bizde olduğu gibi mütevazi giyimli başörtülü ya da örtüsüz. Aslında Faslıların tam olarak ne giydiğini görmek zor. Kadın erkek hemen herkes hala ayak bileklerine kadar uzanan, uzun kollu ve kapişonlu jellaba denen geleneksel Fas pardesüsünü giyiyor. Kışın sıcak yazın serin tutan kumaşlardan yapılan rengarenk jellabaların hala kullanılıyor olması güzel. Peçeli kadınları sadece Cemaa el Fna’daki sokak satıcıları ve falcılar arasında gördüm...sanırım onlar da tanınmamak için yüzlerini kapatmışlardı.

Şehir gezip, alışveriş yapmak istemiyorsanız, Fas size Berberi köyleri, meralar, dağlar, göller, kumsallar, çöl ve hatta kışın kayak imkanı bile sunuyor. Biz planlamadan, en yeşil mevisimde gitmişiz. Toplam 1000km’nin üstünde yol katettik bir hafta içinde ve bunun hemen hepsinde kir çiçekleri ile kaplı tarlalar, tomurcuklar içinde meyve bahçeleri ve Rif ve Atlas dağlarını seyrettik. Bu kadar çeşit ve renkli kır çiçeğini bir arada görmemiştim. İngiltere’nin gri kışının sonunda en iyi ilaçtı bu renklilik.

Yakın, güneşli, yeşil, tarihi, ucuz ve vizesiz bir tatil. Hem de aynı şeylerin tekrarlandığı sayısız konu komşu ziyaretinden öte sevilenlerle hasret giderme fırsatı…Daha ne bekliyorsunuz, ya Türkiye’deki ailenize ya da gurbetteki akrabalarınıza bir email gonderin hemen?!

 
Toplam blog
: 2
: 1376
Kayıt tarihi
: 15.06.06
 
 

15 yıldır Londra'da yaşıyorum. Seyahat ve yazmayı çok sevdiğimi bilen canım halam Milliyet'in bu gir..