İlker Başbuğ ve Darbe Teşebbüsü

Genel Kurmay Başkanlığı yapmış birisinin darbe teşebbüsü ve örgüt yöneticiliği ile suçlanması kulaklara çok tuhaf geliyor. Dünyanın en güçlü ordularından birinin başında bulunan bir kişinin uzun yıllar son derece disiplinli bir şekilde çalışarak elde ettiği böylesine güçlü bir itibarı ve saygınlığı kendisini terör örgütü yöneticiliğine indirerek harcayabilmesi çok zor bir ihtimal. Böyle bir durum gerçekten var olsaydı bu kişi elinde bütün yetkiler varken zaten darbe yapmaz mıydı?

İlker Başbuğ, kuvvet komutanlarına meclisi kuşatma emri vermiş olsaydı ve önceden alınan bir ihbar ya da kuvvet komutanlarının bir tanesinin karşı çıkması ile bu emir engellenmiş olsaydı bu durum tam anlamıyla darbeye teşebbüs olurdu ancak bugünkü durum bu örnekten çok farklıdır.

İnternet Andıcı yüzünden suçlu bulunabilir, bu durumda siyasete müdahale etmek ya da hükümeti yıpratmaya çalışmak ile suçlanamaz mıydı?

Diyelim ki, orduda çok ciddi bir temizlik var ve çok katı hükümler ile askerin bundan sonra siyasetin tamamen dışında kalması için böyle yapılıyor, öyleyse neden 28 Şubat sürecinin yetkilileri ve ondan öteye şimdiye kadar gerçekleşmiş en kanlı gerçek bir darbe olan 12 Eylül döneminin yetkilileri yargılanmıyor?

Hukuk herkes içindir, hukuku keyfi uygulamaya başlarsak bir kere bundan sonra her yetkiyi ele alan, hakimler ve savcılar kendi çıkarları için keyfi kararlar vermeye başlarlar. Hukukun bittiği yerde uygarlık biter.

Daha çok demokrasi için geçmişten gelen intikam duygularının esiri olmamak ve toplum vicdanında yara açmamak gerekiyor.

Davaların en hızlı şekilde doğru neticeler ile vicdanlarda şüphe bırakmayacak gibi sonuçlandırılmasını dileriz.