Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Blog
 

Kader, Mehdilik ve yoruma kapalı yazılar

Kader, Mehdilik ve yoruma kapalı yazılar
 

Yaklaşık üç buçuk yıldır, blog yazanlara fazla bulaşmadan, editörlerimizi ve blogerlerimizi üzmeden, kırmadan, kızdırmadan, kendi görüşlerimi bu sütünlarda aktarmaya çalışyorum.

Her vesileyle ifade ettiğim gibi, kanaatimizi oluşturan fikirler zihnimizde, hayatımız boyunca edindiğimiz bilgilerle yavaş yavaş oluşmaktadır. Bir anlamda buna “yılların birikimi” diyebiliriz.

Hepimizin dağarcığında eğri doğru pek çok fikir vardır. Hiçbirimizin sadece doğru fikre veya sadece yanlış fikre sahip olduğunu iddia edemeyiz. Doğru ve yanlış zaten göreceli bir kavram olduğu için, fikirlerin doğruluğu ve yanlışlığı, bakış açısına gore de değişebilir.

Fikir teatileri, -eğer yeterince yararlanılabilirse-, insanın yanlışlarını düzeltmeye de yarar. Tabii böyle bir niyetiniz varsa…

*****

Milliyet Blog bu anlamda her zaman bize takdir ettiğimiz bir ortam sumaktadır. Bu imkândan faydalanarak, hepimiz görüşlerimizi burada aktarmaya çalışıyoruz.

Kimimiz iks partisini destekliyor olabiliriz, kimimiz farklı bir siyasi kanaat taşıyor olabiliriz. Kimimiz bir sanatı veya sanatçıyı, diğerinden fazla benimseyebiliriz. Bir renge tutkun olabilir, kendimizi taraf veya taraftar ilan edebiliriz.

Bunlar kişisel tercihlerimizdir ve bu kanaatlerimizi başkalarıyla paylaşıp, bu konuda böyle düşündüğümüzü deklare edebiliriz. Ama hiçbir zaman “en doğrusu ve tek doğrusu budur” gibi bir dayatma yapamayız.

Hele bilimsel konularda ve bu arada “din” gibi özel konularda görüş bildirmek doğal olduğu kadar, yanlış bilgilerimizi başkalarına dayatmak da, çok tehlikeli ve o derecede yanlış bir tutumdur.

Bu cümleden olarak, Blog idaresi çok yerinde bir kararla, yazılara “yorum yazma” imkânı tanımış. Aslında bunun anlamı, yazıda eksik kalan yönler, değişik bakış açısıyla farklı yorumlanabilecek konular varsa, bunun tamamlanması, okuyanlar tarafından bu eksikliklerin giderilmesine fırsat verilmesidir.

Her ne kadar bizim arkadaşlarımızdan çoğu, yorum kutusunu, “eline sağlık, harika olmuş” gibi övgü cümleleriyle ya da kızdıkları yazılar için hakaret cümleleriyle doldurmayı tercih ediyorlarsa da, ben yazılarıma gelen ciddi tenkitlerden, artı bilgilendirmelerden ve farklı bakış açılarını yansıtan açıklamalardan son derece memnunum.

Kendim de okuduğum yazılara, katkısı olacağını inandığım bir husus varsa uzun uzun yorum yazmaktan hiç kaçınmam.

*****

Son olarak “Kader” konusunda yazılmış bir bloga yorum yazdım. Burada maalesef kader çok yanlış işlenmiş ve “Allah her şeyi takdir etmiştir, sen ne yaparsan yap kader değişmez” şeklinde izah edilerek tarihte kaderi bu şekilde algılayan bir mezhebin görüşü, “din” gibi, Allah’ın emri gibi sunulmuştu.

Siyah harflerle, “her şey Allah’ın iradesiyle gerçekleşir, insanların bunda bir etkisi olmaz” denerek, sınır da çizilmişti.

Oysa dini bilgisi olan-olmayan herkes bilir ki, insanlar yaptıkları iyiliklerin mükâfatını görecekleri gibi, yaptıkları kötülüklerin cezasını da çekecekler.

Eğer her şey kaderde yazdığı için olsaydı, yaptığımız işlerde bizim irademiz olmadığı için, ne iyiliğe mükâfatı hak ederdik, ne de kötülük için ceza çekerdik, değil mi?

*****

Kader konusu çok ilginç bir konudur. Tarih boyunca her konuda olduğu gibi bu konuda da akla gelebilecek hemen her şey söylenmiştir. Kimileri insanı rüzgarın önünde sürüklenen kuru bir yaprak gibi kabul ederek ona hiçbir hürriyet tanımamışlar, kimileri de insanın kendisyle ilgili verdiği kararların tamamının kendi iradesiyle gerçekleştiğini iddia etmişlerdir.

Yazıda ifade edilen görüş, bizim gibi yazı yazı yazan bir müellifin görüşüdür. Biz de istersek kaderi böyle anlayıp bu yorumu benimseyebiliriz. Ama kaderin böyle anlaşılması gerektiğini iddia edemeyiz.

Bu konuya açıklık getirmek üzere yazıya uzunca bir yorum yazdım. Derdimi ancak 5 kutuda ifade edebildim. Ancak kısa bir sure sonra yazı yoruma kapatıldı.

Kanaatlerimizi belirtmekte, bugüne kadar savunulan fikirlerden istediğimizi tercih etmekte özgür olmamıza rağmen, bir fikri “en doğrusu budur” diye empoze etmek doğru bir davranış değildir.

Konuyla ilgili yeterli bilgisi olmayanlar, o konuda eksik bilgi sahibi olacaklar, dolayısıyla yanlış bir kanaate varacaklardır. Kimsenin buna hakkı yok.

*****

Zaman zaman bazı arkadaşlarımız, arkasında duramayacakları ya da yeterince savunamayacakları konularda yazılarını yoruma kapatmayı tercih ederlerken, yakın zamanda aramıza katılan bir arkadaşımız, bütün yazılarını yoruma kapatmış bulunuyor biliyorsunuz.

Genellikle “Mehdilik” üzerine yazılar yazan bu arkadaşımız ilk yazısında, İslâmî bir dayanağı olmayan bu konuda, bazı müelliflerin kitaplarını, “Hadis” diye bize kaynak olarak göstermişti.

Ben de bunun yanlış olduğunu, sözü edilen kaynakların hadis olmadığını yorum olarak yazdım. Herhalde böyle bir tepki beklemiyordu ki, yazıyı yoruma kapattı ve bir daha da hiçbir yazısını yoruma açmadı.

Ben burada “iyiniyet” kavramına ters düşen bir uygulamanın yapıldığını görüyorum ve bunu Blog yönetimine ve diğer yazar arkadaşlara şikâyet edip arkadaşımızın bu tutumunu kınıyorum.

Mehdilik anlayışı mantık olarak da kabullenilmesi zor bir konu. Kendisi buna inanıyor olabilir. Bizi inandırmaya da çalışabilir. Ama olmayan hadislerle bizi kandıramaz ve en önemlisi de İslâm peygamberine böyle bir isnadda bulunamaz.

Ben bu arkadaşımızın bu tavrından sonra yazılarını okumayarak ilgisiz kalmayı tercih ettim. Fakat son olarak yazılarda kaynak olarak gösterdiği yetmezmiş gibi, “Hz. Mehdi’yi daha iyi tanımamıza vesile olacak hadisler” başlığıyla bir blog daha yazınca, bu açıklamayı yapmak ve Blog yönetimine bu yanlışlığı anlatmak farz oldu.

Mehdi konusu yüzyıllardır bazıları tarafından konuşulan, tartışılan, dinî bir hükmü ve aklî bir dayanağı olmayan bir konudur.

Rivayete gore, kıyamete yakın bir zamanda “Mehdi” diye biri gelecek, herkesi hidayete kavuşturacakmış… Bizim bildiğimiz son peygamber Hz. Muhammed’dir. Ondan sonra artık peygamber gelmeyecektir.

Peki Hz. Muhammed bile herkesi hidayete erdiremezken, ondan daha güçlü bu yiğit kim ola ki, herkesi hidayete erdirsin?!...

Rivayete ve bu arkadaşın iddiasına göre Mehdi, şu anda yaşayan, hepinizin tanıdığı bir kişiymiş… İddia bu… Sizce ortalıkta hiç bu özelliklere sahip biri var mı?

Ben bu konuda daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Kişilik bozuklukları bazan insanların kendilerini farklı şekilde algılamalarına sebep olabilir. Allah şifalar versin. Ona diyecek bir şeyim yok.

Ancak bu kadar bariz bir durumda, yazılanların tartışılamaması bile, bu arkadaşımızın işaret ettiği kişinin Mehdi olamayacağını anlatıyor.

Yoksa herkesi hidayete erdirecek manevi güce sahip olduğu iddia edilen birinin, şuradaki blog yazarlarından bile çekinmesinin başka türlü izahı olabilir mi?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..