Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '15

     
    Kategori
    Deneme
     

    Karaman’ın koyunu, Sarıkız ve koca öküz

    Karaman’ın koyunu, Sarıkız ve koca öküz
     

    Karaman’ın Koyunu , Sarıkız ve Koca Öküz


    Sevgili Abiciğim,
     
    Nasılsın iyi misin? İyi olmanı Allahtan dileriz. Sen askere gittiğinden beri hep aklımızdasın. Sana ulaşabileceğimiz bir telefon numarası göndermişsin diğer mektubunda; ama ne zaman arasak, ya içtimada ya da eğitimde diyorlar; ama yine de bir nebze olsun mektuplarınla hasret gideriyoruz. Anam ise sayamadım, kaç defa mektubunu okuttu. Başlığı bile on kez okumak zorunda kaldım. Her of ana! deyişimde: ‘’Ana olmadın ki hasretlik nedir bilesin’’ diye söyleniyor. Geçen mektubunda orada da havaların soğuduğunu yazmışsın. Ananım içi üşüdü senden sonra. Babamsa Maltepe’sini alıp bir köşeye oturdu. Ne düşünür, ne hisseder; hiç anlatmaz bilirsin. Bazen, yüzünden iç geçirdiğini görürüm; ama hemen o eski halini takınır. Bıyıkları bir o kadar daha uzadı. Bir de o meret yok mu? Bıyıklarını sapsarı yaptı. Anam, o sigara kokusuna nasıl dayanır hiç anlamam. Babam, son zamanlarda kahveye de pek uğramaz oldu. Bir garip bakıyor dağlara, taşlara. Anamı sorarsan her zamanki gibi akşama kadar koşturuyor. Anam benim! Hep söylenir durur. Sen gittikten sonra da daha da söylenir oldu. Anamın senin her mektubundan sonra içine düşen ateşi, ana olmasam da duyarım, hissederim. Gizli gizli bir köşeye çekilir ağlar. Babamın ‘’avrat yine başladın zırlamaya ‘’ deyişiyle hep aynı yalan: ‘’Bey gözüme ocağın dumanı kaçtı da.’’
     
     
    Köyümüzü sorarsan hep bildiğin gibi, gün geçmiyor ki köyde bir kavga haberi olmasın. Kimi yol için, kimi su için. Bunları anlatıp da canını sıkmayayım. En son havadis ise Ayşe teyzemin -büyük Ayşe teyzenin- kızı, sevdiği oğlana kaçtı. Abicim, hiç sorma! Annesi, babası perişan oldu. Ahmet amcam ,’’benim artık böyle bir kızım yok’’ dedikçe; Ayşe teyzemin çaresizliği bütün köyü ağlatır oldu. Ağlatır dediğime bakma yine de sen köylük yerdir bilirsin, içten içe oh oldu sana o kızın gözleri göz değildi diyen mi, anasının kızı ne olacak diyen mi, kuyruk sallamasaydı diyen mi; ama Ayşe teyzemin yüzüne hep bir ağlar görünürler. Yine biraz canını sıktım galiba; ama ne yapayım burada dertleşecek pek kimse kalmadı. Kimi, şehre göç etti kimi, başka memlekete. Babam, bazen ‘’şu bizim oğlan gelse de biz de bir hal çaresine baksak’’ diyor ya! Buralar, bizi ne aç kor ne de doyurur. Abicim, sen çok seversin, az daha unutacaktım. Sana sarıkızdan bahsetmedim. Bu yıl bir buzağısı daha oldu. Bir görsen anam onu elleriyle besledi. Her buzağıyı sevişinde ‘’Memedim’’ diye seviyor. Sarıkız da bir kurumlu ki sanırsın kraliçe. Elbet gururlanacak kolay mı bir buzağı daha getirmek. Anam, Sarıkız’ı her görüşünde:‘ ’Allah senden razı olsun kızım’’ diyerek gözlerinden öper. ‘’Bizi hiç çaresiz bırakmadın, katığımızı da verdin; işimize de koştun’ ‘diyerek Sarıkız’a her sarıldığında Sarıkız da iyice anama sokulur. Senin yokluğunda anama yarenlik yapar.
     
    Hep buralardan söz ettik seni sormadık.
     
    Geçen mektubunda param var demişsin; ama hiç birimiz inanmadık Ne gönderebildik ki ne kalsın. Babam ‘’o sıpa aç kalır yine bir şey demez’’ diyor. Anamsa katığı biran önce pazara indirmenin derdinde sana bir şeyler yollayacaklar.
     
    Böyle başlardı eskiden mektuplar. Biz de eskiye gönderme yapıp bir mektup yazmak istedik. Amacımız ne köy romantizmi ne de Anadolu edebiyatı yapmak. Olsa olsa bir hatırlamaktı geçmişi. Sahi ne çok şey değişti. Mektup tarih oldu nerdeyse. Postacı var ama eskisi gibi mektup dağıtmıyor artık. Eskiden mektubum gelecek diye sevinenler, bugün postacıyı gördü mü kaçacak yer arıyor. Çünkü getirdiği ya banka ekstresi ya da icra takibi….
     
    Abicim, mektubuma burada son verirken ellerinden hasretle ellerinden öperim. Anamın, babamın herkeslerin selamları var. Sen bizi hiç düşünme. Allah hepimize bir kolaylığını verir. Allahaısmarladık.
     
    Diye de biterdi mektuplar. Ama biz mektubumuzu bitirmeyelim bir şiirle tamamlayalım. Selam eder büyüklerin ellerinden küçüklerin de gözlerinden öperiz.
     
    İsyanlı Sükût 
    Gitmişti makama arz-ı hâl için
    ‘Bey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    Bir azar yedi ki oldu o biçim..
    ‘Şey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
    Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı…
    Bir baktı konağa alttan yukarı
    ‘Vay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    Çekti ayakları kahveye vardı
    Açtı tabakasın, sigara sardı
    Daldı.. Neden sonra garsonu gördü
    ‘Çay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    İçmedi, masada unuttu çayı
    Kalktı ki garsona vere parayı
    Uzattı çakmağı ve sigarayı
    ‘Say’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
    Sandım can evime döktüler ateş
    Sordum: ‘memleketin neresi gardaş? ‘
    ‘Köy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
    Ağzına küfürler doldu zehirden
    Salladı dilini.. Vazgeçti birden,
    ‘Oy’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    Abdurrahim Karakoç
    Meraklısına Notlar:*
     
    *Attila İlhan
     
    Not 1:Bu Yazı, kesinlikle bir fabl değildir
     
    Not 2:Bu devirde mektup mu yazılır dediğinizi duyuyorum. Zaten yazılmıyor
     
    Not 3:Sarıkız’ın hikâyesi burada bitmedi.
     
    Not 4:Sarıkız. Yapma değil doğal sarışındır. Ayrıca hemen sarışınlar aptal olur gibi aptalca bir yorum yapmayın.
     
    Not 5:Başlıkta geçtiği halde koca öküze değinmedik. Öküz, yine öküzlüğünü yaptı. Sarıkız’ı yalnız bıraktı bu yüzden biz de onu es geçtik.
     
    Not 6:Koca öküz nitelemesi Anadolu’da çok yaygındır. Bazen Sarıkız’ın kocası, bazen evde tembel tembel yatan evin oğlu, bazen de işe yaramaz görünen kocadır. Yani şu bizim öküz dendiğinde hemen kimse üzerine alınmasın.
     
    Not 7:Başlıkta geçmesine rağmen koyundan da söz edemedik. Karaman’ın koyunu yine etmişti oyunu. Yine koyun diye her yere yazmanın da TCK ‘ya göre suç teşkil edeceğini düşündük.
     
    5237 sayılı TCK m.215: “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”. Madde Gerekçesi: Madde metninde, suçu veya suçluyu övme suçu tanımı yapılmıştır. Buna göre suçun oluşması için, failin işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmesi gerekmektedir. İşlenmiş olan bir suçun failinin veya kanuna uymayan kişiliğini, sırf suç işlemesi sebebiyle övme hali de cezalandırılmaktadır. Suç işlemiş olan kişinin övülmesi halinde, aslında bu kişi aracılığıyla işlenmiş olan suç övülmektedir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 215. maddesi, suçu ve suçluyu övme fi-illerini “Kamu Barışına Karşı suçlar” kapsamında suç olarak tanımlamıştır. Bu hükmün, şu an yürürlükte olmayan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki karşılığı 312. maddenin birinci fıkrasıdır.
     
    Son not: Bu yazıdaki bütün kahramanlar gerçeküstüdür. Zaten gerçek diye bir şey de yoktur.
     
    Toplam blog
    : 1
    : 237
    Kayıt tarihi
    : 06.03.15
     
     

    http://www.sosyalkitap.net Sosyal Kitap Kurucusu Edebiyat Öğretmeni Sosyoloji Öğrenci..