Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Müzik
 

Kırık kalpler durağında

Kırık kalpler durağında
 

Hoşgeldin, HOŞGELDİN, Hoşgeldin


Eninde sonunda gelecekti sesin, bekleyecek durumda değildim, aklımdaydı ama beklenen bir zaman değildi “şimdi” kavramı. Sen demişsin ki “5 yıl, 5 ay 27 gündür susuyordum.” Zaman görecelidir, belki daha uzun geldi ya da daha kısa hiç bilmiyorum ama iyi ki geldin be Candan. Ben bile farkında değildim bu kadar özlediğimin, bu kadar beklediğimin.” Unutama beni” de demişsin bak, unutulur muydun sen, elbette unutamamıştım, elbet sitem de vardı cümlelerimde.
Sakin, sessiz, senin için söylüyordum; "güllere de aşkolsun gene sen kokacaksan / fallara da aşkolsun gene sen çıkacaksan" Aşk olsun’du zaten seninle ilgili kurulabilecek cümlelerdeki en fena hislerin karşılığı.

Fransızca söylediğin şarkılarda söyleyebilir miydin ki “Belli etmeyiz ama / iki korkağız biz aslında / iki aşığız biz aslında” cümlesini. Desen de Fransızca bilmeyen beynimle değil, yüreğimle anlardım belki seni. Ve emin ol anlardım. Ben anlamasam yıldızlar gelir fısıldardı kulağıma: “Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili / Benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var.”

Leyla Mecnunu bulur ama sevdiği Kays’tır aslında. Aklı başında kalan bir kalptir istediği “Kırık Kalpler Durağı”’nda bekleyen. “gönül durgunlukları, hayat yorgunlukları/ şehir yalnızlıkları çeken bütün kalpler // kimini yakıp geçen aşklar incitmiş / kimini yanlış kararlar yıkıp geçmiş / kimine yakın dostu ihanet etmiş / kimi hayatın sillesini yemiş”

Aşkı bekliyordum zaten ansızın kırdın kapıyı çıkıp geldin işte. “İnsanız bir anlam ararız yaşamak için / ait oluruz sahip oluruz ya da olamayız” diyecek kadar gerçekçi işte. Aynayı getirip yüzümüze vuracak kadar umutkar ve umutsuz. Oluruz diyor ya herkes, “ya da olamayız” ihtimalini anımsatacak birileri lazımdı. Çünkü “Sakladım seni herkesten içimde büyüttüm / yüreğimdeki korkuları bir bir uyuttum / hayaller kurdum sımsıcak hepsini soğuttum / teslim oldum ben bu aşka, kendimi unuttum.”

“Türkü yine o türkü / sazlarda tel değişti / Yumruk yine o yumruk / bir varsa el değişti.” Geçip giden zamandı Candan, evet biliyorduk köprünün altından çok sular aktı ve nitekim net bir şekilde anlaşılıyor ki köprülerin altından geçen sulara rağmen, köprülerde zerre oynama yok yerinden, bir toz parçasını bile vermemiş yitip giden zamana. “kaç mıyım göç müyüm / hiç miyim suç muyum / ben kimim” diye sorduğunda.

Unutmuştuk aşktan yana ne varsa, sorularımızı sorgularımızı. “Çünkü sen bundan korkacak kadar özgür / ve korkup benden kaçacak kadar bencilsin” cümlesini söylerken itiraf edemiyorduk ki “ çünkü ben bundan korkacak kadar tutkun / ve korkup senden kaçacak kadar yorgunum” diye. Doğrularla sarılmıştı dört yanımız. Yollar vardı ve yollardan çıkmak ayıptı, günahtı, yasaktı. “yoldan çıkmış diyorlar / doğru bulmuyorlar / küçücük mutluluklara / engel oluyorlar.” Ama bilmiyorlar ki “mutluluk herkesin hakkı / yok ki bunun günahı /şu hayat neye yarar / Çıkmayacaksa tadı.” Geldin anlattın işte.

Ne iyi ettin de geldin be Candan, candan söylediklerinle canımızdandın zaten. Farketmesem de kendi canımı özler gibi özlemişim seni, sen canımdın, benim canımdın. Ne iyi ettin de geldin. Hoş geldin benim candanım, hoş geldin benim canım. Ne iyi ettin de geldin…

 
Toplam blog
: 6
: 13554
Kayıt tarihi
: 08.07.09
 
 

Erciyes Üniversitesi Elektronik Mühendisliği mezunu. Bir süre piyasada çalıştıktan sonra kendi şirke..