Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Küresel krizin Türkiye'ye etkileri ve çözüm yolları

Küresel krizin Türkiye'ye etkileri ve çözüm yolları
 

TÜRKİYE'DE ÇÖZÜMÜN ADI...


“Hamdolsun, biz iyiyiz; kriz bize işlemez!”

Ekonomi yönetimi “Hamdolsun!” edebiyatıyla götürülemiyor ne yazık ki!

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV’ın) araştırma sonuçları saptamasına göre ise, “kriz Türkiye’yi dört koldan vuracak.”

Kriz tehlike ve tehdidi, Başbakanlık koltuğuna oturtulmuş şahıs dışında herkes tarafından ciddiye alınıyor. Hatta küresel mali krizin yalımlarının daha şimdiden etkisiyle canı yanmaya başlayan kesimler feryada başladı bile.

“Kıyamet”: “Sıcak paranın bittiği derin uçurum”

Genelde küresel mali kriz değerlendirmelerinde en hafif sıfat “kıyamet” olmaktadır.

Türkiye bağlamında ise, “sıcak paranın bittiği uçurum” ifadesi yaygındır.

Bir kere Tayyip Erdoğan 6 yıldır iktidarını ayakta tutan temel unsurun sıcak para olduğunu bilmiyor mu?

Bal gibi biliyor.

Ama erkekliğe b… sürmek istemiyor…

Dış ticaret rakamlarını bilmiyor mu?

Üretim endekslerini bilmiyor mu?

Enerji kullanımı ve tüketimi rakamlarını bilmiyor mu?

İstikraz istatistiklerini bilmiyor mu?

Bal gibi biliyor ya da Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş sayıda istihdam ettiği danışmanları kulağına fısıldamıyor mu?

Bal gibi biliyor.

Ama karizmayı deldirmek istemiyor…

Sıcak para imparatorlarının (Hedge fonlarının) birçoğu batacak.

“Mali krizi en doğru tahmin eden kişi” unvanına sahip uluslar arası şahsiyet…

Ekonomi profesörü Michael Roubini 28 Ekim tarihli Vatan’ın aktardığına göre demiş ki:

—Birçok Hedge fonu batacak.

—Borsa düşüşleri hızlanacak ve en büyükler bir hafta kadar kapatılacak.

—Aslında çok daha kötüsü önümüzde bizi bekliyor. Bu nedenle krizin sonunu göremiyorum.

—İlerde devasa kurtarma paketleri çıkarılacak. Amerikan ekonomisi birkaç yıl boyunca sürecek bir durgunluk dönemine girecek.

Ancak “Hamdolsun!” bizim bu gibi bilimsel görüşlerle işimiz olamaz. Zira işimiz Allah’a kalmıştır!

“Çok büyük ve çok boyutlu bir kriz.”

Bir başka alandan bir başka uzman görüşü…

Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent, “çok büyük ve çok boyutlu, tüm üretim sektörlerine yansıyacak bir kriz” değerlendirmesi yapmaktadır. (29 Ekim 2008/ Hürriyet)

“Çok büyük ve çok boyutlu bir kriz. Herkesin beklentisi bunun tüm üretim sektörüne yansıyacağı. Henüz daralmanın sokağa yansımasını hissetmedik. Daha krizin ortasını bile geçmiş değiliz. Sadece ABD’de otomotiv, dayanıklı tüketim malları gibi sektörlerde talep daraldı. Henüz perakendecilikte, üretimde, dayanıksız tüketim mallarında büyük bir talep daralması hissetmedik. Onun için krizin geçmesine epey bir zaman var. 2009’u aşar.”

“Krizlerin anası”

ABD’li ekonomist Prof. Paul Krugman daha vahim bir ifade kullanıyor; “Bütün döviz krizlerinin anası…” (28 Ekim 2008/ Radikal)

“…Krizin merkezi şimdilik Amerikan mali sektörü. Ama gelişen piyasalarda sert inişlerden korkuluyor. Gelişen ekonomiler önümüzdeki dönemde ikinci deprem merkezi olacak. Bu ikinci merkezden gelişmiş dünyaya önemli bir hasar ve yıkıntı etkisi ulaşacak.”

Hedge fonların (sıcak paranın) ayakta tuttuğu iktidar, gene bunlar tarafından yıkılmaktadır.

Hedge fonlarının 1996 yılında planladığı ve 2001 yılında iktidara getirdiği Haçlı gericilik, 6 yıldır Türkiye’nin yağmalanması ve inek gibi sağılması anlamında “yüksek faiz düşük kur” politikalarıyla ayakta durabilmiş; kaderini ve geleceğini tamamen kendini iktidara getiren dış dinamiklere bağlamıştır.

“Yüksek faiz-düşük kur sistemi” sürdürüldüğü sürece sıcak paranın gelmeye devam edeceği öngörüsü doğrultusunda krizin bu noktadan patlamayacağı görüşünü çürütürcesine yılbaşından bu yana küresel çapta yaygınlaşmış bulunan Hedge fonları, küresel mali kriz nedeniyle kendi başının derdine düşmüş, toparlanmaya çalışmakta; bundan dolayı da özellikle gelişen piyasalardan tasını tarağını toplayıp kaçmaktadır. Haçlı iktidarın temel dinamiği olan Hedge fonlar (sıcak para), Amerikan kaynaklı mali kriz nedeniyle kendi can derdine, kendi varlık derdine düşmüş, Türkiye’yi hızla terk etmektedir.

“Kriz Türkiye’yi dört koldan vuracak”

Ekim ayının ortasından itibaren ülkedeki sıcak para miktarı 59, 5 milyar dolara kadar gerilemiş durumdadır. Geçen yıl Türkiye’deki sıcak para hacmi 107–110 milyar dolara tırmanmıştı. Hedge fonların çıkışı tabii ki, rahat bir şekilde olmamakta, sancılı olmakta, döviz ve faiz oranlarının yukarıya fırlamasını, borsadaki yarı yarıya, 57 binlerden 23 binlere çöküşü de beraberinde getirdi. Anadolu Haber Ajansının geçtiği bir haberde, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Küresel Kriz Çalışma Grubu’nca hazırlanan “2007–08 Küresel Finans Krizi ve Türkiye: Etkiler ve Öneriler” raporu, krizin “Türkiye’yi dört koldan vuracağı” iddiasında. (09 Kasım 2008, gazeteler)

“Cari açığın finanse edilememesi krizin temel nedeni”

Antalya'nın Belek beldesinde Toprak Mahsulleri Ofisi, TOBB ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonunca (TUSAF) düzenlenen Buğday ve Ekmek Kongre ve Sergisinde açılış konuşması yapan Rifat Hisarcıklıoğlu, “krizin giderek büyüdüğünü” belirtti. Hisarcıklıoğlu, dünyanın küresel iklim kuraklığı ile beraber mali kuraklık da yaşadığını belirtti. Hisarcıklıoğlu, ''Küresel finans krizi er ya da geç sona erecektir ama küresel iklim krizi giderek büyümektedir, sonu da gözükmemektedir. Dün insanoğlu olarak doğayı tüketiyorduk şimdi bu sorumsuzluğun bedeli olarak doğa bizim hayatımızı tüketmektedir'' diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, ''Biz de büyük tarımsal projelerin tamamlanmasında yabancı yatırımcılardan yararlanmalıyız. Türkiye tarım konusunda stratejik duruma gelmeli ve tarım üssüne dönüşmelidir'' dedi. Türkiye'nin küresel kriz ortamına, büyüme temposunun düştüğü, dış cari açık ve özel sektörün dış borçlarının arttığı bir dönemde yakalandığını öne süren Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: ''Türkiye gelişmiş ülkelerin yakalandığı krize 2001'de yakalanmıştı. Bu krizde bizim farkımız, 4–5 yılda bir krizle karşılaştığımız için daha tecrübeliyiz. Küresel krizin etkileri elbette olacak. Cari açık ve finansal sıkıntı olacak. Vergi gelirleri azalacak. Finansmanda, dış ticarette ve turizmde sıkıntı yaşanacak. Türkiye cari açığını Osmanlı'dan bu yana finanse edemedi. Cari açığı finanse edemediği zamanlarda da kriz yaşadı.'' (7 Kasım 2008/AA-Gazeteler)

Elektrik tüketimine bakmıyor mu Başbakan?

Üretim hacmindeki düşüş kriz işareti değil midir?

Sektörlerde stoklar büyümektedir. İç piyasa daralmakta, ihracat siparişleri azalmaktadır. Peki ya yatırımların kısılması?

Ve en son olarak, enerji kullanım oranlarındaki düşüşler…

2006’da yüzde 8, 3, 2007’de yüzde 8, 9 oranında artan elektrik tüketimi bu yıl Eylül itibariyle yüzde 2, 4 olarak cereyan etmiştir.

Bu rakamlar iktidar sahiplerine bir şey ifade etmiyor mu? Üretimde başta gelen işaretlerden biri sayılan elektrik tüketimi konusundaki TÜİK rakamları kulaklara küpe olmalıdır. Sanayi üretimindeki daralmayı gitgide azalan elektrik tüketimi onaylamaktadır.

Sanayi üretiminde rekor düşüş

10 Kasım Cumhuriyet Portalında belirtildiği gibi, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 Eylül Ayı Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarını açıkladı. Türkiye'nin sanayi üretimi Eylül ayında, 2007 yılının aynı ayına kıyasla yüzde 5, 5 oranında azaldı. Sanayinin alt sektörleri düzeyinde 2008 yılı Eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre madencilik sektörü endeksi yüzde 4, 3 azaldı. İmalat sanayi sektörü endeksinde yüzde 6, 4 düşüş gözlendi.

Radikal’in 11 Kasım tarihli sayısındaki sanayi ve alt sektörleri istatistikleri incelenirse daha somut bir anlayış geliştirilebilir. “İmalat sanayisinin alt sektörleri itibarıyla bakıldığında kâğıt ve kâğıt ürünleri (yüzde 1, 2), büro, muhasebe, bilgi işlem makineleri (yüzde 3, 7), elektrikli makine cihazları (yüzde 1, 4), mobilya (yüzde 5, 3) sektörü dışındaki tüm alt sektörlerde üretim düşüşü yaşandı. İmalat sanayisinin alt kollarında en fazla üretim düşüşü yüzde 29, 2 ile tütün ürünleri imalatında oldu. Eylülde üretim düşüşü deri işleme bavul, çanta sektöründe yüzde 23, 8, radyo, televizyon haberleşme cihazları imalatında yüzde 19, 4 oldu. Tekstil ürünlerinde üretim yüzde 17, 6, giyim eşyasında ise yüzde 15, 6 oranında düştü. İhracatta önemli bir paya sahip olan ana metal sanayisinde üretim yüzde 4, 5 düşerken, metal eşya sanayisindeki üretim düşüşü yüzde 11, 6’ya ulaştı. İhracatta en büyük paya sahip olan taşıt araçları ve karoseri imalatı yüzde 1, 7, diğer ulaşım araçları imalatı ise yüzde 7, 4 oranında azaldı. Üretim düşüşü tıbbi, hassas ve optik alet imalatında yüzde 13, 9, kimyasal ürünlerde yüzde 11, 1 oldu.”

Görüldüğü gibi, şimdiye kadar aritmetik düşmanlığı yapan TÜİK rakamlarında bile durum hiç de iç açıcı gözükmemektedir.

“Türkiye ekonomisi yaz aylarında resesyona (durgunluğa) girmiş durumda”

Üçüncü çeyrekte sanayi üretimini inceleyen Asaf Savaş Akat, Eylüldeki toplam sanayi üretiminin yüzde 5, 5, imalat sanayisi üretiminin ise yüzde 6, 4 azaldığı gerçeğinden hareketle “Türkiye ekonomisi yaz aylarından itibaren resesyona girmiştir.” teşhisini koymakta ve “üçüncü çeyrekte eksi büyüme kaçınılmaz duruyor.” diye eklemektedir. (Vatan/11.11.08)

İşte tüm dünyanın kabusu olan resesyon girdabının Türkiye’yi kavradığı saptamasını yapıyor Akat. Siz istediğiniz kadar, kamuoyunu yanıltmak ve halkı kandırmak için “Hamdolsun!” edebiyatı yapın!

Temel sektörlerdeki ihracat gerilemesi krizin ve durgunluğun işareti

Krizin çetin yüzü ihracat alanında da kendini göstermektedir.

Gene TÜİK rakamlarına başvurursak, sanayi emtiası ihracatı kapsamında Ekim ayında yüzde 7, genel ihracatımız ise yüzde 5 oranında gerileme içinde görünmektedir. Tekstil ihracatı yüzde 12, konfeksiyon ihracatı yüzde 18, taşıt araçları ihracatı yüzde 26, elektrik ve elektronik ihracatı yüzde 9 oranında gerileme içinde görülmektedir. Bu dört temel sektör ihracatta “başı çeken” sektörlerdir.

İhracat rakamlarındaki bu müthiş gerilemenin, hiç kuşkusuz yılsonu itibariyle 63, 5 milyar dolar olarak tahmin edilen dış ticaret açığının daha da büyümesine neden olacağı aşikârdır.

2009’daki 11, 5 milyar dolarlık dış borç ödemesi, kriz kabusunun artı ağırlık merkezidir.

Bütün bu işaretlere ve etkenlere bağlı olarak iktidarı zora sokacak bir başka gelişme dış borç ödemeleridir. Önümüzdeki dönemde yıllara yayılmış dış borç ödemelerinin en ağırı 2009 yılındaki 11, 5 milyar dolardır.

Bu bağlamda, bir dış gücün yaptığı incelemede saptanan listede gösterilen rakama göre, önümüzdeki dönemde hükümete 90 milyar dolar gerekmektedir, kaçan sıcak para yerine açığı döndürebilmek için. Aksi takdirde krizin körçıkmazlarında perişan olmak işten bile değildir. Bu 90 milyar dolar Haçlı irticanın kâbusudur. Daha doğrucası kriz kâbusunu bir kat artıran karabasandır.

Ancak krizin körçıkmazlarından, plan yapan bir ekonomi modeliyle milli bir hükümet Türkiye’nin çıkışı olacaktır. Küçük Amerika süreci boyunca ilk kez sağ bir hükümet, krizin enkazı altında kalacağa benzemektedir.

Kör çıkmazlardan her zaman bir çıkış bulunur.

Her labirentin bir çözümü vardır.

9–11 Kasım 2008, Torbalı
www.fatihozcan.org

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..