Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '18

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kuşların, Kavakların, Rüzgarın ve Ateşin Şairi; Metin Altıok..

Kuşların, Kavakların, Rüzgarın ve Ateşin Şairi; Metin Altıok..
 

Harflerini göğe bıraktı; rüzgarın yitik yerinden, ateşe karışırken..


 

Kendini yollara vurdun, değişen çevreye kandın bir zaman,
İçinde dönen başıbozuk sıkıntı, geçer sandın bir zaman..

Donmuş kentlerden geldin, sen bu kavruk yangın yerlerine,
Ürperen yalnız yüreğini, kızgın gurbete bandın bir zaman..

Düşündün geceler boyu, peşinden gelen tekinsiz geçmişini,
Gönlündeki göçük aşkın oduna, için için yandın bir zaman..

 

“Ne zaman bir dosta gitsem, evde yoklar” deyip, sonra dostlarıyla bir ateş cehennemindeyken “Yaşamak görevdir bu yangın yerinde / Yaşamak, insan kalarak” diyebilen, özlemi 25 yıldır içimizi kor ateşler ile yakan bir güzel insanı, Metin Altıok ’u yâd ettik, acemi kalemimizle..

Sonunda gide gide, adına uygun düşen, yalnızlığına kondun
Yorgun bedeninde zamana karşı, çırpınan candın bir zaman..

Üzülme Altıok Metin, hüzünlerle geçen tarazlanmış ömrüne
Sen yoğun sis içinde sesi duyulan, uzak çandın bir zaman..

{ Zamanlı Gazel }

.  .  .

Bergamalı ev hanımı Melahat Moral ile matbaa işçisi Süleyman Altıok ’un ilk çocukları olan Metin Altıok, 1941 yılında, İzmir Karşıyaka ’nın Alaybey mahallesinde doğar..

İlk ve orta öğrenimini İzmir Karşıyaka ’da tamamladıktan sonra Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde Felsefe okur.1966 yılında fakülteden sınıf arkadaşı Füsun Akatlı ile evlenir..

1960’lı yıllarda Metin Altıok sürekli resim yapar. Bir de kimselere göstermediği şiirler yazar. Şair yönünü kendisi dışında bilen hiç kimse yoktur; şiirlerini kimselere göstermez ve herkes onu ressam bilir; Çetin Sipahi, Orhan Taylan, Fahir Aksoy gibi ressamlarla karma sergilere katılır..

Şiirleri 70 ’li yıllarda yayımlanmasına karşın Metin Altıok, şiirlerinin kaynakları bakımından 60 ’lı yılların geç ürün veren şairlerinden biri olarak nitelendirilebilir..

İlk şiir kitabı Gezgin ’de Servet-i Fünun’dan, Ahmet Haşim ’den, Ahmet Muhip Dıranas’dan, İkinci Yeni ’ye, ve 60 ’lı yıllar şiirinin bazı ortak söyleyişlerine kadar çeşitli etkilenmeler bulunmaktadır. Bu kuşağın en romantik, duygucu şairleri arasında olan sanatçının dili yalındır. Benzetme yapmayı, anlaşılması güç olmayan simgeler kullanmayı sever.. Bu kitabında halk şiiri biçimlerinden de yararlanır.. Behçet Necatigil ’in söylediği gibi: “İlk kitabıyla şair olur..”

Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor zamanla.
Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
Anıların kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine..
Senin kim olduğunu bile bilmezken.
Sevgiden caydığım yerde darıl bana.

{ Sarıl Bana }

Annesiyle ilişkisinin iyi olmadığını bazı dizelerinde dile getirir şair.. “Kötü annem, beni komşunun oğlu kadar seven annem” der. Annesi ‘sevgisizliğin’ ilk imgesi olarak geçer şairin kişisel tarihine. Çocuklarıyla şefkat ilişkisi kurabilmiş bir kadın değildir Melahat Hanım: Eşinin yumuşak başlılığı karşısında otoriter tarafı ağır basan, aynı nedenle hırçınlaşan, maddi zorlukların getirdiği gelecek kaygıları içinde giderek katılaşan ve tüm bunların acısını biraz da çocuklarından çıkaran, zor bir kadındır..

52 yıllık yaşamında canı ölesiye yansa da bildiğinden şaşmayan bir Metin Altıok, 7’sinde neyse 70’inde de odur. (Ama yetmişinde olmasına izin verilmemiştir.) O yıllarda da, ileride tüm şiirine hakim olacak acı yanı başındadır Altıok’un. Hatta kimi zaman fiziksel boyutlarda…

Yakın arkadaşı Mehmet Taner ’e anlattığı trajik hikayede olduğu gibi.. Ki bu hikaye, şairin sonu düşünülerek okunduğunda söylenecek söz bırakmaz insana:

“Biliyor musun, beni kaynar kazanda kaynattılar” dedi Metin Altıok birden. Yüzü karmakarışıktı.. Küçücük bir çocukken, İzmir taraflarında, annesiyle babası tarladaki işleriyle meşgulken, bir ağacın altına bırakmışlar onu. O yaz sıcağında, bir akrep tarafından sokulmuş: Akrebin zehrini alsın diye, çevredekiler, ateşin üzerine koydukları bir kazan dolusu suya sokup, suyu kaynatmışlar.. Gözyaşlarına boğulmuştu, “Küçücük yahu, daha küçücük bir beden suda kaynatılıyor, düşünsene!..”

Neyse ki babası Süleyman Altıok, mutsuz ailenin ve şairin denge unsurudur. Eşi ne kadar sevgisizse, Süleyman Bey’in de bir o kadar sevgi fazlası vardır. Eksikliği ölüme eş olan… Zaten şiir de bunu işaret ederek sürer:

"Kötü annem,
Beni komşunun oğlu kadar seven,
Yok olan babamdı belki,
Ölüm tutkumu pekiştiren.."

Babasıyla nefes alan Metin Altıok, tavan arasındaki odasında, evdeki mutsuzluktan uzak bir dünya kurar kendine. İlk resimlerinin, ilk dizelerinin kağıtla buluştuğu yer olur odası. Tabaklara gül desenleri çizer. Odanın içinde dolaşarak yüksek sesle şiirlerini okur. Bazen çizgiyle bazen de şiirin, canının çektiği kelimenin arayışıyla saatler geçirir o odada. Belki de ustalık öncesine denk düştüğünden bu çocukluk ve gençlik saatleri, yıllar sonra ilk şiir kitabını çıkardığında “çıraklık dönemi olmayan şair” denecektir kendisine..

Ailenin “Altıok” soyadını almasına, Mustafa Kemal Atatürk ile karşılaştığında yakasında gördüğü altı oktan esinlenen, Süleyman Bey ’in babası karar verir. Bu kararda asıl neden ailenin Atatürk ’e duyduğu saygı ve sevgidir. Ancak ilerleyen yıllarda, bir dönem, bu soyadının “Altınok” olarak değiştirilmesi için aileye baskı yapılsa da Altıok ailesi bu konuda taviz vermez..

1960’lı yıllar.. Füsun-Metin Altıok ’un evleri hemen her gece yakın dostlarıyla dolar. O evde yeni bir dünyanın düşleri kurulur, edebiyat tartışmaları yapılır ve türküler söylenir her gece. Metin Altıok ’un sesi çok güzeldir. İstenir ki hep o söylesin. Ama Ruhi Su gelince hepsi susar; çünkü onun sazı ve sesine hepsi hayrandır. Ve hepsi harıl harıl kitap yazar, kitap çevirir, kitap basar o dönemde..

1970’li yıllar. Naifliğin yerini sertliğin aldığı bir dönem. Füsun Akatlı, Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde doçenttir. Denemeler yazar, eleştiriler yapar, kitaplar çıkarır. Metin Altıok da o süreçte ilk şiir kitabını yayınlar. Behçet Necatigil ’in söylediği gibi, “ilk kitabıyla şair olur.”

Türkiye’nin inişli çıkışlı yılları Ankara ‘daki evi de etkiler. İki sanatçının zorlu üretimleri, yaşam biçimleri evde sorun çıkarmaya başlar, gelgitler yaşanır.

Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden,
Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden.

Bir yüzük yaptım belli belirsiz,
Eski bir gramafon sesinden.
Bir yüzük serçe parmağın için,

Bulutsuz bir gecede kayan yıldız izinden.
Bir yüzük yaptım terli bir yüzük,
Avucumdan geçen ince hayat çizgisinden.
Yanmasını bilen bakır bir yüzük,
Evime akım taşıyan elektrik telinden.

Bir yüzük yaptım, bir yüzük ki;
Yıllardır dinmeyen ormanların gümbürtüsünden..

{ Ormanların Gümbürtüsünden }

1979’da, Metin ve Füsun Altıok çiftinin yolları tamamen ayrılır. Füsun Akatlı onu yolcu ederken Altıok’un yanında giysileri dışında sadece şiir kitapları vardır: “Bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden / Bir yüzük bükerek hoşça kal sözcüğünden”

Kız kardeşi Meral Altıok’a “On taneden fazla şiir kitabı çıkarmayacağım, elli yaşından fazla yaşamayacağım, ölümüm yatağımda sıradan bir ölüm olmayacak.” demiştir Metin Altıok. Dediklerinin hepsi de çıkar ne yazık ki. Metin Altıok bilir gibidir başına gelecekleri. Sadece bu sözüyle değil, şiirleriyle de anlatır, kendisini bekleyen sonu..

Bingöl’de felsefe öğretmenliği yaparken Metin Hoca ’nın öğrencilerine öğüdü ise kendini özetler gibidir: “Çocuklar; sorgulayın, irdeleyin, sorun, sürekli sorun, sakın susmayın, günlük yaşamdan kopmuşsanız, hayattan da kopmuşsunuz demektir.”

Bingöl’deyken sınıfın penceresinden, Çapakçur Deresi ’nin etrafındaki kavak ağaçlarına dalar sık sık: “Ah kavaklar, acı düştü peşime ardımdan ıslak çalar”. Aklından ille Zeynep geçer; varsa Zeynep, yoksa yine o! Yokluğu acı, kavak ağaçlarına dert yanılan. Öğrencilerine en çok anlattığı da yine Zeynep ’tir. Kızını yâd edişlerini ise şöyle tamamlar kimi zaman: “Bingöl’ün karı, dağı, balı meşhur ama benim gönlümde kızımdan daha önemli hiçbir kimse olamaz.”

Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar…

Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.

Ah kavaklar, kavaklar..
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar..

{ Öndeyiş - Kavaklar }


Metin Altıok ’un “erken olmuş yemişim, dalımın yaralısı..” dediği kızı Zeynep Altıok anlatıyor:

“Babamla yürüyüşlerimizin uzun molalarını alırdık. Çankaya ’daki evimizden çıkar Botanik bahçesine yürür ve mutlaka ben çok seviyorum diye yolu biraz uzatır, Vapur evin önünden geçer öyle dönerdik. Yol boyunca mevsime göre sonbahar yaprakları ya da akşamsefası tohumları toplardık. İzmir ’de ise Bostanlı ’dan çıkar Karşıyaka ’ya inmek için otobüs beklerdik. Bir oyunumuz vardı: Babam bir sigara yakar ve “Sigaram bittiğinde otobüs gelecek!” derdi. Nasıl olurdu bilmiyorum, ama otobüs hep o sigara bittiğinde gelirdi..”

1993’te dördüncüsü kutlanacak Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas ’a gitmek üzere davet alır. Aydınlık’a yedek yazılarını yazıp bırakır. Akşam, evde, o güne dek hiç yapmadığı bir şey yapar. Bütün şiir kitaplarını tek tek imzalar eşi Nebahat Çetin’e.. Giderken masanın üzerine kendi resmini çizdiği bir kağıt bırakır; eşine döner, “Yandığımın resmidir” der.

Bu Yangın Yerinde
Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek

Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak..

Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak
Savunmak gerçeği, çoğu kez
Yalnızlığını bilerek..

Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak
Toplanıyor ölü arkadaşlar
Her biri bir yerden gelerek..

Kiminin boynunda ilmeği
Kimi kanını silerek
Kucaklıyor beni Metin Altıok
“Aldırma” diyor gülerek..

“Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak”

{ Ataol Behramoğlu – Yangın Yeri }

2 Temmuz 1993 ’te Sivas Madımak Oteli’nde, yangın öncesi bekleyiş sırasında; gözleri dönmüş, ağzından salyalar akıtan katiller tarafından üzerlerine binlerce taş yağarken; 
“Sevgili Altıok; Burada ölürsek geride kalanlar ne yazar hakkımızda?” diye sorar biri.
Metin Altıok şu cevabı verir:

“Şiir Yazarlar!…”


08.Ocak.2018
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..