Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '17

 
Kategori
Sosyoloji
 

Liderlik üzerine makro ölçekte bir analiz: Hz.Muhammed, Adolf Hitler, Atatürk

Liderlik üzerine makro ölçekte bir analiz: Hz.Muhammed, Adolf Hitler, Atatürk
 

liderlik


İnsanlık var olduğu andan itibaren örgütler oluşturmuş ve o örgütlerle yaşama tutunmuştur. İnsan sosyal bir varlıktır. Değişik psikolojiler, kişilikler ve algılar insanlığın örgüt kültürü oluşturmasına engel olmamıştır. Her bir bireyin örgüte katkısı bulunmaktadır. Olumlu ya da olumsuz manada örgütler kendisini oluşturan insanlardan etkilenmektedir. Bir insan doğmasıyla beraber acziyetinden dolayı anne ve babalarına bağlı yaşamaktadır. İnsan psikolojisi anne karnında şekillenmeye başlar. Anne karnında yüz yirminci günde ruh üflenir ve o andan itibaren çevre duyarlılığı başlar. Bilinçaltı dediğimiz Pandora'nın kutusu anne karnından itibaren birikim yapmaktadır. Ve anne karnında anneye duyulan ihtiyaç, doğumdan sonra ebeveynlere duyulan ihtiyaca, yaş ilerledikçe arkadaşlık ve sosyalleşme ihtiyacına dönüşmektedir.
 
İnsan aslında sürekli çevresinden beslenen bir organizmadır. Bu bağlılık ve acziyet insanları örgüt oluşturma güdüsüne itmektedir. Her örgütünde bir lideri olmak zorundadır. Doğada canlıların oluşturduğu hiçbir örgüt lidersiz hareket edemez. Bunu hayvanlar aleminde gördüğümüz gibi irade sahibi düşünen, hayal edebilen duygusal varlıklar olan biz insanlarda da görmekteyiz. Bu sebeple örgüt başarısını etkileyen en önemli dinamik liderin etkinliği ve etkililiğidir.
 
Bu yazımda etkili ve etkin lider nasıl olunur konusuna değineceğim. Michael Hart’ın Dünya tarihine yön veren en etkin 100 kişi sıralamasın da birinci sırada olan Hz.Muhammed (s.a.v.) ile 39. sırada bulunan Adolf Hitlerin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kişilik özelliklerini, yaşadığı dönemlerin özelliklerini de baz alarak makro bakış açısıyla inceleyeceğim. Bu sayede etkin ve etkili bir lider nasıl olunur sorusunun cevabına kısmi olarak bir yanıt bulabiliriz. Kısmi deme nedenim; İnsanın farklı kişisel özellikleri farklı türde örgütleri doğurmaktadır. Farklı örgüt kültürleri ise asla genel geçer tanımlar için de kısıtlanamaz. Sosyal bilimlerin yaptığı en büyük hatalardan birisi de bu durumdur. Çünkü insan psikolojisi bulunduğu durumlara göre farklılık göstermekte, aynı insan aynı durumlara farklı çevresel koşullar içinde farklı tepkiler verebilmektedir. Sosyal bilimler enstitüsü işletme alanında stratejik karar alma davranışı, stratejik karar okulları gibi faktörlerle işletmeleri kısıtlı kavramlar içine soktuğu gibi örgütsel ve bireysel inceleme alanlarında da kavram kısıtları içine sokmaya çalışmaktadır. Oysa kavramlar insanları tanımlamak için var olan kısıtlı ifadelerdir. Asla bir kavram bir durumu net açıklayamaz ve evrensel değer haline getirilemez. Bu konu uzun ve detaylı bir konu bu sebeple bir başka yazımda buna değineceğim. 
 
Hz.Muhammed (s.a.v.)’in doğduğu dönemi incelemek nasıl köklü bir dönüşüme sebep olduğunu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Bu dönem cahiliye dönemi olarak da isimlendirilmektedir. Şiir ve sanatın geliştiği bu dönemde insanlık değerleri ise kaybedilmiştir. Kız çocukların ve kadınların yaşam hakkı bulunmamaktadır. Köle kültürü bulunmakta ve sınıf farklılıkları gözlemlenmektedir. Aşiretlerin zenginliği güçlerini göstermektedir. Kız çocukları diri diri gömülmektedir. Köleler eziyet görmektedir. İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmakta ve cahiliye dönemin yaşam alışkınlıklarını değiştirilemeyecek bir dogma olarak görmektedir. Arap’ın ve zengin aşiretlerin üstün olduğu bu dönemde yaşam para,güç ve aşiret büyüklüğüne göre şekil almakta, gücü olmayanlar fakirlikte kalmakta veya köle edilmekteydi. Hz.Muhammed (s.a.v.) Muhammed-ül Emin olarak anılmaktadır. Sözüne güvenilen ve emanete sahip çıkan yapısıyla peygamberlik vazifesinden önce gönülleri fetih eden bir yapısı bulunmaktadır. Fiziksel özellikleriyse sahabelerin ve alimlerin tanımına göre kusursuzdur. Beşeri ilişkileri kuvvetli olan peygamberimiz çok iyi bir konuşmacı ve aynı zamanda çok iyi bir dinleyiciydi. Her bir varlığa merhamet etmekteydi. Selamı bol, insana değer veren bir yapıya sahipti. Peygamberlik görevi verildiği anda ona inanmayanlar tarafından sözlü ve fiili saldırıya uğramış olmasına rağmen onlara karşı en ufak incitici bir sözde veya harekette bulunmamıştır. Kendisi o kadar güvenilir birisiydi ki tebliğ görevini yaparken bile ona inanmayanlar emanet vermeye devam etmişlerdir. Çocuklara karşı aşırı merhametli bir yapısı bulunmaktaydı. Bir tebliğ sırasında taşlanmasına rağmen beddua da ve ya herhangi kötü bir sözde bulunmamış onların iyiliği için dua etmiştir. Kendisini insanlardan soyutlamamış son nefesine kadar ümmetim demiştir. Mekke’yi fetih ettiğinde orada bulunan farklı inançlardan insanlara ve kendisini öldürmeye çalışanlara saldırmamış, onları affetmiş ve İslam’a çağırmış, iradelerine karışmamıştır. Kadınların ve kız çocuklarının haklarına önem vermiş, veda hutbesinde bile kadın hakkından ve ırkçılığın yasaklanmasından bahsetmiştir. Köleliliği, alkole düşkünlüğü, putperestliği, kadınların aşağılanmasını, ırk’a, aşirete ve zenginliğe dayalı güç olgusunu çok kısa bir dönemde kırmış cahiliye dönemini aydınlanma dönemine çevirmiştir. Başta Yahudiler olmak üzere diğer dinlerde bulunanlara hoşgörüyle muamele etmiştir. İlime ve bilime önem vermiş, sürekli okumaya ve geliştirmeye teşvik etmiştir. Kısacası etkili ve etkin liderliğini özellikler manasında maddelersek: Hoşgörülü, insana değer veren, gelişime açık, vizyonu ve kişisel perspektifi geniş, ayrımcılığa karşı, kendisini üstün görmeyen, güzel ahlaklı, dinlemeyi iyi bilen, istişareye önem veren, konuşması ve hitabı güçlü olan, ötekileştirilmiş kişilere sahip çıkan, her insanı muhatabı olarak gören, sinirle ve nefretle hareket etmeyen, fiziksel özellikleri düzgün olan, adaletle yaklaşan, kalp kırmayan, çocuklara ve yetimlere ilgi gösteren bir yapısı bulunmaktadır. 
 
Adolf Hitler popülist liderliğin dünya üzerinde ki en açık ve en keskin örneğidir. Toplumların baskı altında kalması, zor günler geçirmesi, tehditler ve riskler içeren zamanlardan geçmesi veya hor görülmesi popülist liderlerin doğuşunu sağlamaktadır. Cahil toplumların popülist liderler tarafından yönlendirilmesi ve yönetilmesi kolaydır. Ancak gelişmiş toplumlarda popülist liderlik geniş çaplı propaganda ağı ve kitle iletişim araçlarıyla toplumun kodlanarak yönlendirilmesiyle olur. Hitlerin hayatı popülist liderliğin toplumları nereye kadar sürükleyeceğinin en açık örneğidir. Bir toplumu arı ırk ve benzeri birçok hayale inandırmak ve o yolda kendilerini feda etmelerini sağlamak çok sağlam propaganda ve gelişmiş zeka gerektirir. Birinci dünya savaşının verdiği hezimet ve büyük buhran sonucu Alman milletinin yaşadığı toplumsal çöküntü popülist liderliğin etkin olmasına olanak sağlayacak bir ortam olmasına rağmen bu hayallerin peşinden koşmalarını sağlamak takdir edilecek bir harekettir. Oysa lider olduğu dönem katliamlardan ve ölümlerden oluşan kara bir delik gibidir. Ancak etki düzeyinin önemi burada kendini çok açık bir şekilde göstermektedir. Propagandanın ve inandırılmışlığın gücünün insanlara yaptırılamayacak bir şey olmadığını bir kez daha görmüş olduk. Adolf Hitler hitabı güçlü birisiydi. Yakın çevresi zeki kişilerden oluşmaktaydı. Mühendislik ve teknolojik manada yaptığı çalışmalar ve projeler göz önüne alınırsa vizyonu geniş birisidir. Aynı zamanda hedeflerini göz önünde bulundurursak hayalci bir yapıda olduğu ve düşündüklerine önce kendisinin kayıtsızca inandığını görmekteyiz. Bir insanın önce kendisini inandırması çok önemli bir başarıdır. Propaganda gücü ve örgütlenme başarısını göz önünde bulundurursak popülist liderlikte ki başarısı kadar yöneticilikte de başarılı olduğunu görmekteyiz. Toplum önünde Alman milleti için fedakar gözükmesi ve dışarıya çok gaddar bir yapıda gözükmesi kitlelerin hayranlığını kazanmasını sağlamıştır. Popülist liderler radikal kararlar alan ve kitlelere bunu kabul ettiren yapısıyla bilinmektedir. Toplum popülist liderleri bir kurtarıcı olarak görmesinden dolayı radikal değişime açık bir yapıya bürünmektedir. Kısaca öne çıkan özelliklerini değerlendirirsek; Gelişmiş vizyon ve hayal gücü, güçlü propaganda ve örgüt yönetimi, örgüt için fedakar, dış çevre için gaddar oluşu, hitap gücü ve fırsatları değerlendirme yapısı popülist liderliğini başarıya ulaştırmaktadır.
 
Mustafa Kemal Atatürk Türk toplumu için yakın tarihinin en etkili lideridir. Aynı zamanda bulunduğu dönemde bir çok İslam ülkesi için de itici güç olmuş ve milletleri kendine hayran bırakmış etkin bir liderdir. Atatürk çocukluk çağlarından itibaren zekasıyla öne çıkmıştır. Güçlü bir kişiliği bulunmakta ve sürekli vizyonunu genişletme çabasında bulunmaktadır. İnatçı kişiliği askeri okula girme çabasıyla kendisini göstermiştir. Sürekli araştıran ve okuyan bir yapısı bulunmaktadır. Liderlik etmeyi çocukluk döneminde deneyimlemeye başlamıştır. Kişisel gelişimi boyunca her ideolojiyi okumuş yaşamış ve sentezleyerek kendi düşünce yapısını oluşturmuştur. Fedakarlık ve millete bağlılık özellikleriyle sürekli ön planda bulunmuştur. Çanakkale’de Alman komutanla inatlaşması, kendi bildiğini yapması ve emrinde ki askerlerle canlarını milleti için hiçe sayması asker kimliğinin, lider yapısının ve baskın karakterinin göstergesidir. Pes etmemesi ve sürekli idealleri peşinde koşması kitleleri de peşinden sürüklemesini sağlamıştır. Hitabı güçlüdür ve fiziksel özellikleriyle dikkat çekicidir. Bulunduğu dönem popülist lidere toplumun açık bir halde bulunmasına olanak sağlamasına rağmen bulunduğu toplumun kültürünü bilen, sınırını aşmayan ve hayaller peşinde koşmayan yapısıyla Atatürk popülist liderlikten bir çok bakımdan ayrılmaktadır. Aslında Çanakkale savaşı ve Kurtuluş savaşı dönemini kısıtlı popülist liderlik olarak belirleyebiliriz. Atatürk toplumunun bir parçası olduğunu hiçbir zaman unutmamış üstünlük iddia etmemiş, toplumunun her bir ferdiyle sık sık muhatap olmuştur. Geometri kitabı, tarih çalışmaları, mühendislik çizimleri, dil çalışmaları, askeri alanda uzmanlığı, iyi bir yönetici olması, ideolojik kültürü ve dünya milletlerine olan yaklaşımını da göz önünde bulundurulacak olursak liderliği sadece kendi milleti üzerinde değil dünya genelinde hayranlık uyandırmıştır. 
 
Tarihte dönüşümlere sebep olan bu üç lider aslında liderliğin ortak özellikleri olduğunu gösterdiği gibi çevresel koşullar gereği farklı özellikler de gerektirdiğini bize göstermektedir. Yazımın makro düzeyde kaldığını göz önünde bulundurursak mikro düzeyde çıkabilecek farklılıklar ve benzerlikler aslında liderlik tanımının hem global hem de yerel manada olabileceğini göstermektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.) yaşadığı dönemde çok büyük coğrafi alanda köklü değişiklikler sağlamıştır ayrıca bu değişim durmamıştır, günümüzde de hızla etki alanını genişletmektedir. Dünya’da en hızla yaygınlaşan din, kimilerine göre de düşünce akımıdır. Bu durum liderin etkisinin vefat etmesi durumunda da devam edebileceğinin göstergesidir. 
 
Ancak unutulmamalıdır ki Hz.Muhammed (s.a.v.) inananlar için son peygamberdir. O Allah’ın en sevdiği kuludur ve bizlerden farklı olması bu sebeple yadsınamayacak bir durumdur. Bu sebeple Hitler’i ve Atatürk’ü baz alırsak liderleri ön plana çıkaran örgütlerin olduğunu görmekteyiz. Hitlerin gençliği ve çocukluğu hakkında elde edilen bilgilerin güvenilirliğinden emin olmamam sebebiyle Atatürk’ün çocukluğunu baz alırsak liderlik sonradan kazanılan değil doğuştan var olan bir yetenektir. Ancak yaşam boyunca her türlü deneyim liderlik özelliğinin gelişmesini sağlamaktadır. Bu sebeple her insan lider olamaz. Ben insanları liderler, yöneticiler, yönetilenler ve uyumsuzlar olarak sınıflandırmaktayım. Birçok kulüp, dernek ve siyasi örgüt için de bulunmam sebebiyle gözlemlerim sonucu insanları örgütün kolonları olarak bu dört sınıfa ayırmaktayım. Fakat yazımın başında belirttiğim gibi kavramlar kısıtlardır. Kavramlar mikro ölçekte tanımlamakta başarısızlardır. Aynı zamanda kavramlar evrensellikten de uzaktır. Çünkü bireysel manada birçok farklılıklar taşımaktayız. Bu farklılıkları da bir kavramla ifade etmek gözümüzü gerçekliğe kapatmaktır.    
 
Saygılarımla,                                                                                                                    
 
Berkant Uslan 
 
Toplam blog
: 14
: 273
Kayıt tarihi
: 20.04.17
 
 

Lisans dönemimde üç okul kulübünde aktif rol aldım. Bir kulüpte denetim kurulu üyeliğinde bulundu..