Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '14

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Metro

    Dedim ya, bugün ilk yazımı yazacağım diye. Kendi halinde, mürekkep yalamış, konuştuğuna yazdığına dikkat eden genç bir insanım.

    İstanbulda' da yeniyim. Kara trafiğine girmekten nefret ediyorum. Raylı sistemi ve deniz ulaşımını çok severim. Kadıköye gitmek için mümkün olduğunca metroya biniyorum, bugün de bindim.

    Her zamanki gibi bugün de değişik karakterde insanları izledim. 7 kişilik sıralı oturma yerlerine birer aralıkla oturan 4 kişiyi bugün 15 dakikalık yolculuğumda keyifle izledim. 

    İlk başta oturan yüksek sesle müzik dinleyen 20li yaşlarda bir gençti. O kulaklıklar nasıl kulaklıktır ki ben karşı sırada oturmama rağmen net duyabildim. Yabancı şarkı dinliyordu o genç. Ben zaten bilmem o tarzi. Ben klasik türk müziği dinleyicisiyimdir. Sesim de biraz güzel olsa korolarda beni görürdünüz. Hatta solo bile okurdum. Zaten orda da ilk o aklıma geldi. Ben bu genç arkadaşım gibi yabancı müziğe heves etmedim, bana göre çok da kaliteli bir müziği dinliyorum. Bekir Sıtkı Sezgin, Aleaddin Yavaşça benim mp3 playerimda en çok bulacağınız isimler. O arkadaş bu isimleri acaba duymuş mudur? Duyması gerekir mi ya da? Eleştirecek halim yok, yabancı müzik dinlemek ayıp değil de, bizim müziğimiz hakkında da biraz da olsa bir insanın intibası oluşmalı diye düşünüyorum. 

    İkinci yolcumuz iş saatinde metroya katlı kravatlı bir şekilde binmiş bir kişiydi. Devlet memuru değildi belliydi. Kendim hiç sevemedim bu takım elbiseyi hayatım boyunca. İşim gereği de neyse ki giymeyeceğim pek. Beni darlıyor. Ama belli ki, o severek giyiyordu. 

    Üçüncü yolcumuz da 40'lı yaşlarda bakımlı bir kadın. Renkli mavi gözü, beyaz teni, topuz yaptığı saçı, kahverengi ojeli tırnakları ve fularlı kıyafetiyle beni çok etkiledi. Yaşına göre çok dikkatliydi, görüntüsüne özen gösteriyordu. Kadının o anda bakımsız halini de gözümün önüne getirmeye çalıştım. Yine de güzel görünürdü muhtemelen gözüme galiba. Gençken çok kişileri kendine aşık etmiştir belki de.

    Son yolcu iki aralık bırakarak oturan başka bir genç arkadaştı. Onun kitabı vardı elinde. Grange'ın Kurtlar İmparatorluğu kitabını neredeyse ortalamıştı. O kitabı okuyup sonra filmini izlemiştim ben on yıl kadar önce. Bir de türk oyuncu oynatmışlardı. Emre Kınay'dı o da yanılmıyorsam. Zaten kitaptaki türk karakteri oynamıştı o da. Ne yalan söyleyeyim, kitabı da unuttum, filmi de. nedense okudugum kitapları bir daha okumam gerekirmiş diye düşünüyorum zaman zaman. sınav yapsanız kalırım kitaptan. Hafıza sorunum mu var acaba bu genel bi durum mudur.Bilemiyorum.

    15 dakika geçti ve son durağa geldik artık. Metro yanaşıyor ve ben kapıya geliyorum. Tam çıkacaz ama girmek isteyenler müsade etmiyor. Hatta ilk defa bugün komik bir şey oldu, içeri girmek isteyen kız "Bir dakika, bi girelim" diye azarladı bizi. Şaşırdı heralde !

    Son durağa gelmek ve kapıdan çıkmakla hala bitmiyor. Sıra geliyor yürüyen merdivenlerden çıkmaya. Ne mümkün. Sıra var orda da yarı buçuk uyulan. Başlarda merdivenlerde bekleme yapmak isteyenler sol şeride geçmiyor. Bir kısım hızlı çıkıcılar soldan bastırıyor. Ama her zaman oldugu gibi 20-30 kişiden sonra sol bekleyiciler de alana teşrif ediyor. Ve yine her zamanki gibi onları bazen sert ses tonuyla bazen kibarca uyaran hızlı sol çıkıcılar gözüküyor. Ben her zaman sağ bekleyicisiyimdir. Planlı bir insan olduğum için erken gelirim, son dakika telaşla yukarı çıkmak isteyenlerden olmam.

    İki yüksek yürüyen merdiven çıktıktan sonra sıra geliyor turnikelerden çıkmaya. Dönen turnikeden mi çıkayım, yoksa engelli girişlerindeki o birazcık ağır olan kapıyı zorlayarak mı çıkayım. Bu ikilimde kaldığımda genelde dönen turnikelerden çıkarım. Eğer tahammül edilemez bir müzik varsa orda hemen kaçarım, halihazırda mırıldandığım ezgim kaçmadan. Ama bazen de hakikaten iyi bir müzisyen köşesindeki yerinde icraasını yapar. İşte o zaman ağırdan alırım, biraz dinlerim. Para vermek pek adetim değildir ama bazen hakeden de var. Bunu ayrı bir yazı konusu yapmak da isterim doğrusu.

    Neyse artık son merdiven kaldı. Çıkayım da siz de kurtulun : ) O son merdiven de çıkınca zaten deniz karşılıyor sizi. Solda da iskele , Beşiktaş'a ya da Adalar'a gitmek için. Tahmin etmişsinizdir zaten hangi metroyu kullandığımı. İster Vapura binin, İsterseniz bekleyin biraz önde Haydarpaşa, arkaya doğru biraz puslu tarihi yarımada silueti izleyin. 

    Vapur saatlerine de bakın belki binmek istersiniz.

    Bi dahaki yazımda da vapurda ne gördüm ne düşündüm onu yazmaya çalışacağım.

    Sağlıcakla..

     
    Toplam blog
    : 1
    : 62
    Kayıt tarihi
    : 15.04.14
     
     

    Aslında gencim, meraklıyım. Kimliğimi açıklamadan iyi yada kötü bişeyler karalamaya çalışacağım. ..