Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '15

 
Kategori
İnançlar
 

Misyoner olan bir kişi nasıl anlaşılır / İngiliz oyunları (3) Misyonerlik Faaliyetleri

Misyoner olan bir kişi nasıl anlaşılır / İngiliz oyunları (3) Misyonerlik Faaliyetleri
 

İngiltere ve Misyonerlik Faaliyetleri


Değerli okuyucu;

Misyon, bir kuruma, kuruluşa veya bir kimseye yapması için verilen özel görev demektir. Misyon kelimesinden türeyen, misyoner ise, bu verilen özel görevi uyugulayıcısıdır. Misyonerlik, başka dinden olanları kendi dinine kazandırmak için kurulan kuruluş ve derneklerdir. Özel manada ise, '' Hıristiyan olmayan ülkelerde Hıristiyanlığı yayma amacı olan kurumlar olarak tanımlanmıştır. Bu uğurda görev alan kişi veya kişilere misyoner denir. Kısaca misyonerlik, hırsitiyanlık dinini yaymak, İncili öğretmek, Hırsitiyan olmayanları bu dine kazandırmak, aynı zamanda İslam Dini' i, içten yıkmaktır. Misyoner olan kişiler bilerek veya bilmiyerek bu amaçlara hizmet ederler. İyilik hareketlerine, sözlerine asla ve kat' a inanılmamalıdır. Dinler arasında bu yola ilk önce Hıristiyanlık başvurmuştur. Misyonerlik hareketleri, inanç propagandası yapmak üzere din adamlarının çeşitli yerlere dini propaganda yapmak için kullanılan metodlardan sadece bir tanesidir. Siyasi güçler ve ticari ilişkiler bu propagandanın güçlü silahlarındandır. Buraya bir nokta koyalım ve devam edelim.

Osmanlı İmğaratorluğunuda bu siyasi bağlantıları yaparak ve ticari münasebetlerini artırarak bu şekilde devlete nufüz ettiler ve devşirdikleri ahmak idarecileri vasıtasıyla koskocaman bir imparatorluğu yıktılar. Sevgili okuyucu, büyük bir gemi batarken yanında bulunan bir sürü filikayı ve gemiyide etkiler. İşte aynen bu çöküş ile beraber, aralarında anlaşamadılar ve 1945 te 2. Dünya Savaşını başlattılar.

Ülkemizde 1935 yılında misyonerlerin faaliyeti yasaklanmıştır. 2. Dünya Savaşı sonrasında, 1945 senesinde çok partili sisteme geçişi ile beraber yakalanan hürriyet havası ile daha hızla yayılmaya başlamıştır. Türkiye' nin 1961 de Ankara Antlaşmasını imzalamasıyla Avrupaya hoşgörü zemini oluşturulmuş olup hızla yayılmaya başlamıştır. Daha sonra, ülkemizi Avrupa Birliği adı altında 1980 li yıllar, Sovyetler Birliğinin çöküşü ile beraber 1990 lı yıllar, küreselleşme naralarıyla büyük bir hız kazanarak ülkemizin her yerini sarmışlardır. Bir çok yerdedirler. İşin en entarasını içimizdeki ahmaklar sürüsüde onlara her türlü desteği bilerek ve bilmeyerek  vermektedir.

Bir de '' dinler arası diyalog '' safsatası ortaya atmışlardır. Bir çoğumuz bilir ki; bu Avrupa Birliği' nin belirlenmiş politikasıdır. Vatikan' da onlarla birlikte hareket etmektedir. Papa II. Jean Paul, 24 Aralık 1999’da yayınladığı yılbaşı mesajında; “birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hıristiyanlaştıralım” diyerek, Asya’yı Hıristiyanlaştırma politikalarının hedefine koymuştur. Ayrıca Vatikan tarafından, “Asya’nın Hıristiyanlaştırılmasında Türkiye merkez kabul edildi”, görüşlerine yer verilmesi, ülkemizin Asya’nın Hıristiyanlık için geçiş yolu üzerinde olması, günümüz misyonerlik faaliyetleri açısından ülkemizin ne derece büyük tehlikeler ile karşı karşıya kaldığını ortaya koymaktadır. Vatikan Katolik Kilisesi’nin misyonerlikte ortaya koyduğu yeni metodu; “dinler arası diyalog” çerçevesinde, Hıristiyanlık mezhepleri arasında diyalog ve işbirliği olmuştur. “ Düşman Kardeşler ” olarak bilinen Katolik ve Ortodokslar arasındaki yakınlaşma dikkati çekmektedir. Katolik Papa ve Fener Ortodoks Patriği İstanbul’da ilk defa bir araya gelmişlerdir. Fener Patriği bir atakla kendisini “Ekümen”, yani bütün dünya Ortodoksları’nın başı ilan etmiş, daha da ileri giderek, Fener’de Vatikan benzeri devletçik statüsü istemiştir. Bu gün ise Türkiye Cumhuriyeti toprakları Misyonerliğin hiç değişmeyen faaliyetleri devam etmektedir. Uyan kardeşim UYAN.

Bir yandan İslam coğrafyasını, binbir türlü fitne ile altüst ediyorlar, mezhepçilik üzerine savaşlar çıkartıyorlar, ölen milyonların haddi hesabı yoktur. Diğer yandan da kendileri birleşiyorlar. Ortak politiklar belirleyerek, İslam dünyası ile dalga geçiyorlar. Geçtiklerini zannediyorlar. Dünya’da şu anda güvenilir verilere göre;  misyonerlere ait 250.000 kurum, misyonerleri eğiten, yetiştiren 198.000  enstitü, misyonerlik faaliyetlerinde çalışan mesleki misyoner 10.000.000 kişidir. Bu misyoner kurumlarında 165.000.000 bilgisayar, misyoner kurumlarında bir yıl içerisinde çıkarılan 160.000 adet kitap, misyonerlik hizmetlerinde faaliyet gösteren 4.000 radyo ve televizyon istasyonu vardır. Misyonerler, her yıl bedava 125.000.000 İncil dağıtmaktadır. Kilise okullarında okuyan 15.000.000 öğrenci, bu kiliselere ait 20.000 hastane, yine kiliselere ait  1260 huzurevi  16.000 tane civarında eczaneleri vardır. Hıristiyanlaştırma hizmet projelerinin bütçesi 250 milyar dolardan fazladır. Peki bu kaynak nereden geliyor. Yine İslam Dünyasının zenginliğinden geliyor. Tomi Blair ne dedi 2010 yılında. Mealen; Bu sömürge faaliyetleri artık oldukça pahalı olmaya başladı. Ya ne yapacağız. DİKKAT EDİN. AĞACIN DALIYLA, AĞACI DÖVECEĞİZ. Bu söz kraliçenin önünde söylenmiş bir sözdür. Dikkat et Müslüman evladı. O zaman ne oluyor. Bu faaliyetleri, Orta Asya için kurgulanan oyunların merkezi neresiydi...

TÜRKİYE. Ne ile vuracaklar...

Dalıyla...

Yani bizim içimizden devşirdikleri adamlar vasıtasıyla, yine bizi vuracaklar. İngiliz aklı işte. Peki müslüman evladı herkes misyoner, misyoner diyor lakin onları nasıl tanıyacağız. Merak edenler için bazılarını maddeler halinde belirtelim.

  • Amaç ne idi? Hıristiyanlık dini yaygınlaştırmak. Bunun için İslam dinini bozma faaliyetlerinin yanında Misyoner FIKIH alimi gibi davranıp, fetvalar verir.( Tavuktan kurban çıkarmaları gibi).
  • Diğer yandan, bütün dinler Semavi diyerek önce burdan girer, İslam dinine hiç laf söylemeden alttan alttan Hıristiyanlık dini propagandası yaparlar.
  • Değerlerini savunduğun için sana GERİCİ derler.
  • İslam adetlerini, örf ve ananelerimizi kötülemek ile beraber, bunları son derece çağdışı ve medeniyyet dışı olarak görürler.
  • Her seferinde 4 hak mezhebe saldırır, mezhepçilik üzerinden muhatap olduğu kişinin kafasında soru işaretleri bırakırlar.
  • Son derece iyi insan gibi tanınmak isterler ve öyle de bilinirler. Sosyal projelerde başı çekerler. Böylece insanların güvenini kazanarak, rahatlıkla görüşlerini empoze ederler.
  • Büyük Ehl- i Sünnet  İslam alimlerini sürekli yakışı kalmaz ifadeler ile kötülerler. 
  • Namaz ve Oruca riayet etmezler. Ehli gibi görünürler. Onlara göre önemli olan insan olmak ve kalbin temiz olmasıdır. Bu duyguyu çevresindeki herkese aşılamaya çalışırlar. ( Şimdi diyeceksiniz ki; birçok insan bu şekilde düşünüyor. İşte bu şekilde düşünenlerde onlardan etkilenenlerdir. )
  • Ülkenin, en saygı duyduğu kişi kurumların arkasına sığınarak faaliyetlerini devam ettirirler.
  • Kuran Kerim' den aldıkları ayetlere yanlış mana verirler.
  • Sahih veya sahih olmayan hadisleri, ravileriyle beraber söylemezler. 
  • Maddi sıkıntıları yoktur. ( Arkalarında 260 milyar dolar vardır ) Bir çoğu makam ve mevkii sahibidir.
  • Başı İngiltere hükümeti çektiği için, kendi kültürlerini ve dillerini, kurdukları dernek, özel okul v.b sistemler ile yaymaya çalışırlar. ( Amaç bu faaliyetleri kullanarak, ağacın dalını kendinden yapıp, ağacı dövmektir )

Geçmişte misyonerler faaliyetlerini, belki daha gizli olarak yürütüyorlardı. Talas’ta, Tarsus’ta, Merzifon’da, Harput’ta, İstanbul’da okulları vardı. Ama, günümüzde birçok televizyon programı, yahut gazete ve dergi yayınıyla, hatta özel broşürler ile kendi düşüncelerini propaganda edebilmektedirler. Bunlara karşı en etkin mücadele, kendi kültür kaynaklarımızı ve değer yargılarımızı müslüman kardeşlerimize , gençlerimize en akılcı ve bilimsel bir yöntemle öğretmektir. Millî ve ahlâkî değerlerimizi kazandırmaktır. Günümüzde misyonerler, ülkemizi sömürge haline getirebilmek için sevgi, dostluk, barış, özgürlük ve kardeşlik gibi, güzel kavramları kullanarak, bu tür faaliyetlerini ülkemizin her yerinde, şehir şehir yaymaktadırlar. Bu faaliyetlerin hepsinin başını İngiltere hükümeti çekmektedir. Onlar bu sistemden beslenirler. Rahip Samuel Zwemer, misyonerler için yaptığı bir konuşmada şöyle demektedir: Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayııp durmayalım. Başka yollar, başka çareler deniyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara hıristiyan adetlerini, hıristiyan bayramlarını, hıristiyan kültürünü, hıristiyan ahlakını aşılıyalım...

Rahip Samuel ayrıca bu yöntem sayesinde şu anda binlerce Müslümanın kalplerimnden İslam imanını çıkardığını ve hıristiyan dinine gizlice iman ettiğinide iddia etmektedir.

Peki bunlar ile nasıl baş edeceğiz. Öncelikle dinimizi en iyi şekilde öğreneceğiz ve yaşamaya gayret sarf edeceğiz. Bu sadece bunlar ile mücadele için değil, hem dünya hemde ahiret saadetini elde edeceğiz. Ehl-i Sünnet itikadını iyi bileceğiz. Güzel dinimizi hem öğrenecek ve öğretmeye gayret sarf edeceğiz. Deniyor ki :

'' Müslümanlar din cahili kaldıkça İslam dininden uzaklaşır, hıristiyanlar ise din alimi oldukça hıristiyanlık dininden uzaklaşır'' 

Son olarak, yazdığım bu yazı, çok sevdiğim dinim, vatanım ve milletim aleyhine çalışan, çeşitli, vaatler ile gençliğimizi kültüründen ve dininden koparmak isteyen hıristiyan misyonerler ile ilgilidir. Yoksa kendi aleminde kendi dinini yaşamaya çalışan hıristiyan vatandaşlarımızı rencide etmek için değildir. Dinimiz hoşgörü dinidir. 

Bazı şer odakların yaptığı bu faaliyetler, biz müslümanların daha da güçlenmesine sebep olacaktır. Doğruyu görüpte, daha sonra yanlışı görenin ayırt etme gücü artar. Tekrar doğruya döndüğünde bu sefer hiç bir güç onu dininden koparamayacaktır. Tazim edilmesi emredilen birşeyi tahkir etmek hiç uygun değildir, lakin tahkir edilmesi gereken bir meseleyi tazim etmekte hiç uygun değildir. Bu ince çizgiyi anlamak birçok şeyi anlamak olacaktır.

Sevgilerimle,

Ercan Hatipoğlu

 
Toplam blog
: 19
: 385
Kayıt tarihi
: 04.05.15
 
 

Elektronik Mühendisi, İşletme ve İlahiyat  bölümlerini okudum. Uzun zamandan beri, Türkçe Dili, T..