Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '17

 
Kategori
Dünya
 

Modern zamanların Hz. Nuh'u Trump

Modern zamanların Hz. Nuh'u Trump
 

DÜNYA ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK


Siyasi açıdan dünyada büyük bir kırılmanın eşiğindeyiz. Ekonomik açıdan ise dünya kusursuz fırtınaya doğru yaklaşıyor. Pandora’nın kutusunu açansa İngiltere’yi AB’den çıkarıp, Donald Trump’ı da ABD’nin yeni başkanı yapan güçler. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak klişesi sanırım önümüzdeki 2 yıl içinde piyasaların mottosu olacak.  

Trump’tan başlayalım. Kendisi hakkında bazı saftiriklerin romantik hayalleri olsa da Savunma Bakanı olarak ekibine seçtiği ‘’Kuduz ya da Deli Köpek’’ lakaplı emekli general James Mattis’in kim olduğuna gelin birlikte bakalım.

ABD tarihindeki general kökenli 2. savunma bakanı olan ve halen 66 yaşında olan Mattis 2013 yılında emekliliğinden önce tam 44 yıl Amerikan Deniz Piyadeleri’nde görev yapmış bir general. 1991 yılında Körfez Savaşı’nda bir taburun komutanıydı. 2001 yılında Afganistan’da özel kuvvetlere komuta etti. 2003 yılındaki 2.Körfez Savaşı’nda ise Felluce kuşatmasında deniz piyadelerinin başındaydı.

Hayatını orduya adadığı için hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olmamış. Bu yüzden diğer bir lakabı da ‘Savaşçı Keşiş’. Obama yönetiminin Ortadoğu politikalarını ciddi şekilde eleştiren Mattis İran’ı Ortadoğu’daki istikrarın önündeki en büyük tehdit olarak görmekte. ABD’nin Ortadoğu’da daha aktif rol oynamasını istiyor. Rusya’yı ise ana tehdit olarak görüyor.

Donald Trump kendisine baş danışman olarak kızı Ivanka ile evli olan 36 yaşındaki Musevi damadı Jared Kushner’i atadı. ABD’de 1967 yılında çıkarılan bir yasa ile hükümet yetkililerinin akrabalarını yönetim kademelerinde işe almalarına izin vermiyor ama kanunda bazı boşluklar mevcut. Damat Jared ile ilgili diğer ilginç bir detay da Trump’ın kızı Ivanka’nın Hristiyanlığı bırakıp eşinin dini olan Museviliğe geçmesi. Trump’ın arkasındakileri şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur.

Dolayısıyla İsrail’le arası açık olan Obama yerine İsrail ile iyi ilişkileri olan Trump’ın gelmesi ile 8 yıldır sesi soluğu çıkmayan İsrail Ortadoğu’da yeniden ciddi gerginliklere neden olacak. Yakında Gazze ve Filistin’de çatışmalara hazır olun.

Tabi İran ile Obama yönetiminin imzaladığı anlaşmanın her an iptal olması ve İran’ın tekrar ambargo altına alınması kimseye sürpriz olmamalı. ABD’nin yokluğunda Ortadoğu’da hakim güç olmaya çalışan İran Suudi Arabistan’ı ciddi şekilde sıkıştırmakta. 6 şubat 2017 tarihinde çoğu kimsenin atladığı bir haber bence çok önemli kararların alınmasına yol açabilir. Biliyorsunuz Yemen’de hükümeti Araplar, isyancıları ise İran destekliyor. Yemen’de isyancılar İran’dan aldıkları 800 km. menzilli bir füze ile Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad yakınlarında bir askeri üssü 6 Şubat'ta vurdular.

Ortadoğu’da dengeler çatırdıyor. Batı Bloğu bir süredir kendine sorun çıkaran sünni İslam’ın yetiştirdiği terör odakları ile mücadelede yeni bir stratejiye geçti. Hem de İsrail’in bütün itirazlarına rağmen bir taşla iki kuş vurmayı amaçlıyorlar. İran’ın bölgedeki yoğun Şii nüfusa olan etkisini kendi yararına kullanmak ve İran’a uygulanan ambargoları kaldırıp bundan ekonomik olarak da fayda sağlamak.

Fakat bu plana ilginçtir İsrail ile beraber Suudi Arabistan, Katar ve ciddi bir Şii nüfusun yaşadığı Bahreyn karşı çıkıyorlar. Bu ülkeler ciddi manada sıkışmış durumdalar. Askeri açıdan İran ile başa çıkmaları mümkün değil. Zaten bu yüzden yıllardır ABD’nin korumasında yaşayıp onun sözünden dışarı çıkamıyorlar. Şimdi size soruyorum. İsrail Devleti yarın ne yapacağı belli olmayan ve en az İsrail kadar fanatikler tarafından yönetilen İran’ın mı bölgede söz sahibi olmasını ister yoksa ABD’nin korumasına muhtaç Suudiler ve körfez ülkelerinin mi?

ABD dünyada petrol fiyatlarını düşürerek bir taşla birkaç kuş vurma üzerine çalışmalarına devam ediyor. Güney Amerika’da kendisinin en azılı muhalifi olan ve ispatlanmış petrol rezervleri ile dünyada ilk sırada yer alan Venezuella’nın kanatlarını kırmıştır. Ülke şu an ekonomik krizin pençesinde ciddi karışıklık içindedir. Rusya’nın düşük petrol ve doğal gaz fiyatlarına ilaveten kendisine AB’nin uyguladığı ambargo yüzünden belini bir türlü doğrultamadığını görüyoruz. Hem ABD’nin koruması altında olup hem de Batı Medeniyeti’ne düşman terör örgütlerine örtülü maddi destek sunan Suudi Arabistan ve bazı körfez ülkelerinin de düşük petrol fiyatlarıyla cezalandırılarak ciddi ekonomik sıkıntılar içinde terbiye edilmeye çalışıldıklarını da görüyoruz. Çin’in döviz rezervlerinin 2011 yılından beri ilk defa 3 trilyon USD’ın altına düştüğü ve Çin’in elindeki ABD bonolarını sattığını görüyoruz. Anlayacağınız Çin’de tırmalıyor.

Yakın gelecekte Trump Türkiye’den de bir seçim yapmasını isteyebilir. Elinde hem Reza Zarrab’ın henüz açıklanmayan itirafları ve FETÖ’nün başı gibi kozlar mevcut. Sizce Türkiye’de ABD’nin isteklerine karşı gelebilecek kimse var mı? Bakın görün kısa zaman içinde ABD ile birden can ciğer kuzu sarması olduğumuz demeçler duyabilirsiniz. Kendi askerini sokmadan ve ciddi kayıplar vermeden yani Rakka’yı Türkiye olmadan alamayacağını ABD çok iyi biliyor. Bu yüzden elindeki kozların da etkisiyle hadi Mehmetçik El-Bab’dan sonra daha işin bitmedi diyebilir.

Gelelim dünyamızın bugünkü haline. Sanki büyük bir kırılmanın eşiğindeyiz gibi. Dedim ya Trump Pandora’nın kutusunu açtı diye. Dünyanın değişik yerlerinde bulunan Amerikan yatırımlarını başta fabrikalar olmak üzere anavatana dönmeye çağırdı. Gelmeyenlere de büyük vergiler getireceğini söyledi. Bu sayede ABD tarihinin işsizliği en düşük seviyesine indiren başkanı olarak anılmak istediğini kamuoyuyla paylaştı Trump. Bu yüzden dünya globalleşme karşıtı bir korumacılık sistemiyle karşılaşabilir. Seçimlere gidecek ülkelerdeki özellikle aşırı sağcı partiler benzer söylemler geliştirebilir.

Trump kendisi gibi popülist politikacıların ve vaatlerin önünü de Başkan olarak açtı. Şimdi 2017 yılında yapılacak seçimlerde en çok uykuları kaçan liderin açık ara Merkel olacağı belli. Bu yüzden Merkel seçim yılında sığınmacı anlaşması çöpe gitmesin diye iki de bir Türkiye’ye gelip dil döküyor. Merkel’in sinirini bozan diğer husus da Amerikan Ulusal Ticaret Konseyi başkanı Navarro’nun Almanya’yı düşük değerli euro’yu ticaret avantajı için kullanmakla suçlaması.

İngiltere ile çok özel bir ilişkisi olan ABD muhtemelen yakın zamanda Avrupa Birliği’nin dağılma sürecine gireceğini bilmesinden ya da bunun için elinden geleni yapacağından dolayı Brexit ile İngiltere’yi bu kaosun dışında tutmayı başardı. Şimdi sırada gözü açılan İtalya, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler var. Çok ilginçtir ki bu ülkelerde aşırı sağ partiler de seçimleri kazanırlarsa Avrupa Birliği’nden çıkmak için hemen referanduma gideceklerini daha şimdiden açıkladılar.

Hollanda’da Özgürlük Partisi Başkanı Geert Wilders AB’den çıkış referandumu bir yana ülkedeki bütün cami ve İslami okulları da kapatacağını açıkladı. Ülkeye göçmenlerin girişini yasaklayacağını ve çifte vatandaşlığı olan Müslümanları da Hollanda’dan göndereceğini söyledi. Peki ya kazanırsa?

Fransa’da Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marine Le Pen’de 23 Nisan 2017 tarihinde yapılacak başkanlık seçimlerini kazandığında AB ile yeniden müzakere masasına oturacaklarını gerekirse AB’den ayrılmak için Frexit referandumu yapabileceklerini söyledi. Hatta NATO’dan ayrılmayı bile ima etti. Trump’ın NAFTA ve Asya-Pasifik Birliği’ne karşı olması gibi kendilerinin de serbest ticaret anlaşmalarına sıcak bakmadıklarını, göçmenlerin Fransa’ya giremeyeceklerini, radikal İslamla mücadele edeceklerini ifade etti. 2 turlu yapılan Fransa başkanlık seçimlerinde ilk turda seçilmesine kesin gözüyle bakılan Marine Le Pen’in 2. turda kaybedeceği tahmin ediliyor.  Peki tahminleri yanıltıp ya kazanırsa? Bu yıl ki seçimlerden sonra Avrupa aynen 2.Dünya Savaşı öncesinin Avrupasına dönüşebilir. Ama ya 2 yıl sonra?

Aslında daha öncede ‘’Yaklaşan Pasifik Savaşı’’ yazımda da belirttiğim üzere AB’nin dağılmasıyla dünya sanki tam da 2.Dünya Savaşı öncesi bir görünüme dönüşecek. Ben şahsen AB’nin gizli kuruluş amacının çalışkan ve disiplinli bir millet olan Almanların 80 milyonluk nüfuslarıyla tekrar canlanıp 4.Reich’ı kurmasından korkularak oluşturulduğu düşüncesindeyim. Böylece Avrupa’nın tembel geri kalmış diğer ülkelerinin Almanya’ya takoz olarak kullanılıp onun şahlanmasına engel olunacaktı. O yüzden AB dağılırsa prangalarından kurtulmuş bir Almanya sadece Avrupa’nın değil Dünyanın kaderini elinde tutan birkaç ülkeden birisi olur.

Aslında Almanya her iki olasılıkta da kazanan taraf gibi gözüküyor. AB dağılsa 4.Reich geliyor. AB dağılmasa ama sürünse bu seferde düşük değerli Euro ile ihracata dayalı büyümeyi en avantajlı şekilde sürdürmeye devam ediyor.

Uzun lafın kısası eğer gizli bir ajandanız varsa ve bunu gerçekleştirmek için olağanüstü şeyler yapmayı planlıyorsanız ilk önce insanları, çevreyi ve koşulları olağanüstü hale getirmeniz gerekir ki amacınıza ulaşın. İşte Trump’ın Nuh’un gemisine yani anavatana çağırdığı Amerikan şirketlerine yaklaşan kıyamet öncesi uyarısını dikkate almak lazım. İngiltere’nin apar topar AB’den çıkmasına şaşırmamak lazım. Trump’ın yakın çevresindeki Musevi fanatiklere dikkat etmek lazım. ABD’nin, İsrail’in İran’a ait nükleer tesisleri bombalanmasına destek vermesine hadi canım dememek lazım.  Hazırlıkların başladığını düşünmek lazım. 2018 ya da 2019 yılında dünya bambaşka bir gezegene dönüşebilir. Nasıl mı? Şöyle hayal edin. 2.Dünya Savaş’nı NAZİ’lerin kazandığını düşünün.

Sevgi ve Saygılarımla,

Mehmet Ulusal SAĞ                                                                                                                                  

 

 
Toplam blog
: 27
: 2404
Kayıt tarihi
: 05.10.16
 
 

1971 Ankara doğumludur. 1997 yılında özel bir bankanın açmış olduğu teftiş kurulu sınavlarında başa..