Neden Mc Donald's

 

Neredeyse hepimiz McDonalds’a gidip bir şeyler yemişizdir. Dikkat çeken şeylere baktığımızda ne kadar aç olursak olalım oraya girdikten sonra mutlaka bir doygunluk hissi yer almaktadır. Öncelikle kurucu Ray Kroc’un isteği üzere en büyük boy alma hissini bir şekilde bize empoze ederler. Masalara baktığımızda aslında ne bir örtü ne de çatal,bıçak vardır. Bir yalınlık söz konusudur. Çalışanlar ise tezgahın diğer tarafında Taylorist yaklaşımla sadece bir noktada uzmanlaşmış ve o işi yaparken aslında başka bir şeyi düşünemeyecek bir durumda gözükmektedirler. Birisi burgerleri ızgarada çevirmekte,diğeri patatesleri kızarmakta ve bir diğeri ise kasada sipariş alır. Bunları yaparken yine Kroc’un 50 saniyede siparişi müşteriye sunma politikası vardır. Bakıldığında süreç artık otomatikleşmiş ve bireyler aslında tek bir noktada uzmanlaşmıştır. Ama diğer yandan bakıldığında, normalde makinelerin olmadığında 5 dakikada yapılması gereken iş 50 saniyede makilerin yardımıyla yapılarak aslında çalışanlara iş yükü vermiştir. Çünkü kalan zamanda diğer siparişler hazırlanıp müşteriye verilecektir. 

 

Dünyanın neresine gidersek gidelim aslında bu yapı aynıdır. Restoranın iç dizaynı,menüsü, sipariş alma şekli, üniformalar, masalar,paketler ve “gülümseyen hizmet” dünyanın 119 ülkesinde 30.000’i aşkın restoranda aynıdır.

           

McDonald’s aslında bakıldığında toplumu yönetme halindedir. Hamburger almak için bekleyen bizler, sanki kayan bir bant üzerinde hareket ederken, görevlerini tekrar eden çalışanlar bir montaj hattında robotlar gibiyiz. Sanırım bu ussallaştırma durumundan çıkmak oldukça güç. Sizce?