Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '17

 
Kategori
Eğitim
 

Özür dilerim

Yıllardır uygulanan yaz saati ve kış saati uygulaması bakanlar kurulunun 2016/8589 sayılı kararı ile kaldırılmıştı. Yarar-zarar tartışmasına gerek yok, seçtiklerimize inanalım ve güvenelim yeter.
 
Sahi her yıl dünya ile uyumlu olmak adına uygulanan saat ayarı bu yıl neden olmadı? (a)Sabah namazını duyalım diye. (b)Türk insanının üzerine güneş doğmasın, tembelliği anlaşılmasın diye. (c) Ben ülkenin karar vericisiyim diyebilmek için. (d) Bağımsız bir ülkeyiz biz demek için. İyi de; sabah namazı okunurken çoluk çocuk okul yollarına diziliyoruz. Yazık günah değil mi?
 
Geçen yıl 2-3 hafta sonrasında dünyaya uyum sağlanmıştı da kötü düşünceliler; “seçim var ve hile programı yeni saate uygun yapılmadığından saatlerin ayarı seçim sonrasına bırakıldı” diye nifak tohumları salmıştı topluma.
 
Denebilir ki; zamanı mı şimdi “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün kaldırılmasının? Eğitim sistemi; cehaleti sağlıyor, Sağlık sistemi; insanları hasta yapıyor, Ekonomik sistem; % 5’i zenginleştiriyor, Adalet sistemi, alt tabakayı ve hak arayanı hapsediyor…
 
Kısacası kepaze hayatı sürüklemekten yorulurken birde başkanlık tartışması yapmaktayız. Ne deniyor? Büyüyen, güçlenen ülkemizi Gezi’deki isyan, 15 Temmuz darbe girişimi ile durduramayan dış güçler ve yerli işbirlikçileri yedi düvelde yetiştirdikleri terör örgütlerini üzerimize saldıkları yetmezmiş gibi şimdi de ekonomi ile saldırıyorlar.
‘Çok’tan ‘Tek’e doğru hızla giden yurdumda, ekonomik saldırı ile karşı karşıyayız ve ben “bozdoları” kampanyasına katılamıyorum! Özürüm bu nedenledir.
 
Malum ülkemiz bir kez daha zor günler yaşıyor! Ama dolarım yok. Oysa ülkemi çok seviyorum. O kadar çok seviyorum ki; yoksulluk sınırının bile altında olan asgari ücrete razı oldum. TÜİK’in bile itiraf ettiği hayat pahalılığına karşı sessizliğimi koruyorum. Oğlum işten atıldı ses çıkarmadım. Kızım sendikalı diye ihraç edildi, bir şey demedim ve kızıma kızdım; ne işin var onun sendika mendikada, illa sendikaya gireceksen devletin sendikasına gir dedim. “Beka”mız için her şeyi yaparız biz. Bunu da aşacağız; yeter ki Başkan’ın ardında saf olalım.
 
Doları olmayıp da bozduramayan ve ülke ekonomisine katkı yapamayan biri olarak evde “bozdolabı” kampanyası yaptım. Ama hanım ile ayrılma noktasına geldik. Neden; çünkü dolabı bozup yenisini alacam ki ekonomiye katkım olsun dedim, dolapsız kaldık. Ocak ayında çok zam gelecek diye okudum, iktidara yakın gazetelerin ekonomistlerinden, biraz da buna güvenmiştim. Şimdi bekliyorum. Ama 1300 lira olan asgari ücretin 2017 için 1350-1500 arasında olacağını duyunca hanım haklı çıkacak gibi ve yeni dolap alamam. Yönetenlerden ricam asgari ücret ve dolayısıyla maaşları biraz yükseltsinler ki ben 2. el de olsa dolabı yenileyeyim veya tamir ettirebileyim.
 
Bu arada dolarımın olmamasından dolayı birçok şeyden mahrum kaldım. Örneğin 200 dolar bozdursaydım 6 metrekare halıyı bedava alacaktım, Çiğ köfte ve ayranı bedava yiyecektim. 250 dolar bozdurabilseydim öğle yemeğini ücretsiz yiyecektim. Saç sakalımı da erkek kuaföründen 300 dolar bozdurduğumda bedavaya getirecektim. Ama cinsiyet ayrımcılığı yaptığı için kızdım kuaföre; kadınlara hizmet etmiyor çünkü. Adil olmak gerek, kadın erkek ayrımı olmamalı!
 
500 dolar bozdursaydım 10 liralık alışveriş yapabilecektim. Pasta bile bedavaya gelecekti Pastanede, Cafede gün boyu çaylarda bedava olacaktı. Bedava bıçak bile alabilirdim bıçakçıdan. Hele 600 dolarımı bozdurabilseydim balıkçıdan hamsi, salata, su olarak iki menü kazanacaktım. 1500 dolar bozdurabileydim perdeleri bedava yenileyecektim. Dolarım olup da memleket sevdası için bozdoları kampanyasına katılabilseydim; ciğerciden ciğeri, tatlıcıdan tatlıları bedavadan yiyebilecektim.
 
Valla dolarım olmadığından kampanyaya katılamadığıma üzülüyorum da şu; “ülkene sahip çık” sloganı beni kahrediyor! Bende dolar yoksa ne yapayım? Sadece doları olanlar mı ülkeye sahip çıkabiliyor yani? Kırıcı bir slogan ve benim gibileri rencide ediyor!
Beni rencide eden başka şeyler de var. Doların artmaya başladığı günlerde Başbakanımız; “Dolardan bize ne, dolsa ne olur dolmasa ne olur, biz kasaya dolana bakalım. Her şeyi getirip dolara bağlamanın anlamı yok” dedi ya işte o günden sonra “oligark-emperyalist-kapitalist”ler çok kızdı. Başbakanımızın çıkışı haklıydı belki ama biraz alttan alabilir, sessiz ve derinden mücadele edebilirdik. Atalarımız ne demiş; sesiz yürü ki düşman uyanmasın. Sonuca bakalım başbakanım sonuca…!
 
Bir özür de eğitimci olduğumdan mı dilesem? Binlerce yıl öncesinden Platon demiş ya; “Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama halkın kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi bir eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi otokrasiye geçebilir. Çünkü halk övülmeyi sevdiği için güzel sözlü ama kötü demogoglar idarenin başına geçebilir. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği sanılır, ama demokrasi ile eğitim ikiz kardeştirler. O nedenle eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse o idare oligarşi olur.” Biz bunu neden anlayamadık?
 
Laf ebeliğinden sonra doğru lafa gelirsek Sabahattin Ali yazmış zaten; “Göklerde kartal / gibiydim. / Kanatlarımdan vuruldum; /Mor çiçekli dal gibiydim, /Bahar vaktinde kırıldım./ Coşkundum pınarlar gibi, / Sarhoştum rüzgârlar gibi; / İhtiyar çınarlar gibi /Bir gün içinde devrildim./ …” (Hapishane Şarkısı-1)
Saatleri ayarlı, ekonomisi tutarlı, insanı duyarlı ülkemde nice yıllar mutlu yaşamak dileğimle…
 
Toplam blog
: 16
: 84
Kayıt tarihi
: 17.03.15
 
 

1957 Poyralı (Kırklareli-Pınarhisar) doğumluyum. 1976 yılı Kepirtepe Öğretmen Okulu mezunuyum. 20..