Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '08

 
Kategori
Futbol
 

Pamuk Duvar

Pamuk Duvar
 

Joe Cole ve küçük Kovaç hava topu mücadelesinde


PAMUK DUVAR


Prodüktörlüğünü Mladen Petric ve Steve McLaren’in yaptığı serinin 3. filmi, sahne gerisinden birkaç kez geçmiş bir adamın rol çalması ile sonuca bağlandı. Rising Croatian(Yükselen Hırvat), McLaren Crash(McLaren Kazası) ardından CottonWall(Pamuk Duvar) adını verebileceğim serinin bu 3. film, epeyce kurgulanmış olarak karşımızdaydı. Hakem gözlemcisinin Hugh Dallas olduğunu düşünürsek İngilizlerin iyi bir hazırlık yaptığını belirtelim. Maç dışında yine bir İngiliz taraftarın kafasında Western usulü şişe kırılması maç içinde de kan akmasını engellemeyecekti. Artık yeni jönümüzün Slaven Biliç olması da televizyon çekimlerinde kameramanların odaklama işini kolaylaştırmaya yetiyordu. Saha içine baktığımızda karşımıza savunmanın içine gömülmeyi iyice başaran İngiliz orta sahası gözümüze dikiliyordu ve bu duvarın geçtiğimiz maçtan beri için için yandığını söylemeye gerek yok…

David James’in artık Rowan Atkinson’a rakip bir aktör oluşunun garipsenecek bir tarafı kalmadı. Geri paslarda topluluğa şiir okuyan ilkokul çocuğu sendromuna sahip bir kaleci ve o anlarda (kağıda bakabilmek)topa elle değebilmek için bir kolunu vermek isteyeceğini düşünmek pek uzak bir ihtimal olamaz. İngiltere’nin bu problemine sonraki yazılarımızda değiniriz. İngilizler geridörtlü arkasına sadece bir kere adam kaçırdı; o da rakibi baskı altına aldıkları bir anda geliştirilen karşı atak sonucundaydı. Sahada İngilizler adına başka aksak bir taraf en azından 20 yıllık bir izleyicinin gözüne çarpmadı. Heskey’nin Leicester City performansına benzer bir oyun sergilemesi en azından nostalji açısından maça oldukça ırkçı bir renk kattı!..

Dario Srna dışında sahada sonucu değiştirebilecek futbolcunuz yoksa sistemini başarıyla uygulayan bir takıma karşı pek şansınız kalmıyor. Pranjic ve Corluka da defansif açıdan aşırı kötü oynayınca karşımıza 14 yıldır evinde yenilmemenin sonunu getiren faktörler çıkmış oldu. O zaman İngiltere’nin sahaya çıktığı yapı diğer takımlara Hırvatlar karşısında panzehir olabilir. Defanstan ayrılmayan 3durdurucu ve sol bekinize bazen ileri çıkma şansı tanınması(aslında tam tersidiziliş Hırvatları daha fazla kilitleyebilir), mücadeleden yılan orta saha oynatılmaması, özellikle iki hızlı kanat elemanı kullanılması, Hırvat defansının ortasındaki ikilinin cephe toplarını almasını engelleyecek güçlü bir uç elemanı(en basitinden Avrupa Şampiyonası’ndaki bizimle oynadıkları maçta soldan kadraja giren bir oyuncumuzun o ikiliyi yıkışını hatırlayalım) ve absürt yerlerden şut çekmekten kaçınmamak…

Özgüveni tavan yapmış teknik adamların ve taraftarlarının etkisinin maça nasıl yansıyabileceğini bir kez daha görmüş olduk. Biliç, Capello’nun işine karışacak hale gelmesinin faturasını epeyce pahalı ödedi ve sahada sonucu değiştirebilecek hiçbir şey üretememesi karizmasının yeniden ütülenmesiyle sonuçlanabilir. Diğer yandan Roma’ya oynattığı oyun dışında yaptıklarından zevk alamadığım Capello, oyuncularının bu niyette olduğu bir İngiltere’yi Güney Afrika’da final oynatacaktır. Efektif futbolun ne demek olduğunu maç esnasında bize iyicene gösteriyorlardı. Milli takımlar aslında böyle hocalar açısından hem risk hem de bir fırsat dünyası. Capello, Hırvatistan gibi kadrosunun 11 oyuncusunu bir çırpıda sayabileceğimiz takımlara karşı çok rahatlıkla maç senaryosu yazarken bizim gibi kast seçiminde çarpıklık olabilecek takımlar karşısında sürpriz yaşayıp bocalamaları, doğal sayılabilir. 6. gruptaki takımların oyuncu havuzlarının derin olmaması nedeniyle bu gruptan çok rahatlıkla çıkacaklarını düşünüyorum…


Maçın adamı ise Rooney iken, attığı üç golle rol çalmayı iyi beceren Theo günün kahramanı olmayı bildi. Aslında Simuniç’in sürekli gözdağı vermeye çabaladığ bu oyuncunun yılmaması en azından İngiltere maçlarının izlenme nedenlerini bir puan arttırmış durumda, Heskey yerine bulacakları -yine aynı karakterde ama son vuruşları iyi olan- bir adam ile Dünya Kupası’nda final oynamaları kaçınılmaz gözüküyorve de (Joe Cole kanlar içindeyken) Terry Butcher’ın 90 Dünya Kupası elemelerinde başına aldığı darbe sonucu verdiği unutulmaz poz da aklıma gelince, Arjantin-İngiltere finali için beklentilerimiz arttırıyor…

Aklımda cevabını bildiğim iki soru var:

Lubos, Kovac kardeşlerden küçüğüne Joe Cole’un kafasına dirsek atmasıyla direkt kırmızı kart gösterirken, bizim ligimizde Hasan Şaş’a yapılan aynı faulde nasıl sarı kart çıkar?

Maçın 60-65 dakikaları arası iki takımın topla oynama yüzdesi kaç olabilir?

 
Toplam blog
: 3
: 355
Kayıt tarihi
: 17.09.08
 
 

Kocaeli Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümünde okumaktayım. Milliyet gazetesi "Süper Taktik..