Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '18

 
Kategori
Bilim
 

Paradigma Erozyonu

Paradigma Erozyonu
 

Geçen ay katıldığım bir “Multidisipliner Kongre”de fen bilimleri, sosyal bilimler, sağlık bilimleri, spor bilimleri uzmanları olan katılımcıların aynı oturumda yer almaları ve oturum sonunda hem şaşırtıcı hem de keşif yapmışçasına sevindirici biçimde sonuç bildirgelerinde ortak paydalarda buluşmaları bana bu yazıyı yazdırdı ve “Zamanın ruhu böyle bir şey…” diye de düşündürdü.

1997 yılına gidelim. Federico Mayor ve Augusto Forti’nin “Bilim ve İktidar” adlı eserine Nobel kimya ödüllü Ilya Prigogine tarafından yazılan “Önsöz”e…

“İçerisinde bulunduğumuz yüzyılın bitmesine az bir süre kala, hem bilimle hem de iktidarla ilintili ideolojilerin krize girdiklerini görüyoruz. Tuhaf bir şekilde bu kriz, fen bilimleriyle toplum bilimlerini birbirine daha da yakınlaştırıyor. Artık devasa bir saat olarak betimlenen dünya imgesine inanmıyoruz. Kesinliklerin sona erdiğini görüyoruz. Gözlemin tüm düzeylerinde doğanın bir anlatı öğesi taşıdığını keşfettik. Her yerde istikrarsızlığın ve dalgalanmaların egemen olduğunu keşfettik. Sistemlerin doğrusal olmayan yasalar uyarınca çalıştıklarını ve apansız geçişler, durumların çok türlülüğü, kendi kendini örgütleme ve öngörülemezlik biçimleri altında karmaşık davranışlar sergilediklerini fark etmemizin sonucu olarak, bakış açımızda kökten bir değişiklik olmaya başladı. Aslında, evrimsel karmaşık sistemlerden hareketle önerilen yeni kavramsal çerçeveler toplum bilimlerine tutarlı bir düşünce kümesi sunuyor. Bu düşünceler, önümüzdeki 20 yıl içerisinde insanlığın karşılaşacağı meydan okumaları kavramamız ve karar alıcılara yeni araçlar sunmamız açısından önem taşıyor.”

Prigogine, egemen paradigmanın “kriz” dönemine dikkat çekiyordu 20 yıl öncesinden.

Paradigma…

Sözcük Yunanca kökenli olup model, algı, varsayım, referans anlamlarına geliyor. Kavrama bilimsel popülarite kazandıran, 1962’de yayımlanan “The Structure of Scientific Revolutions” (Bilimsel Devrimlerin Yapısı) adlı çalışmasıyla ABD’li bilim felsefecisi Thomas Kuhn.

Kuhn’a göre paradigmanın iki temel kullanımı var: Yaygın olan kullanıma göre paradigma; bir bilim koluna özgü çerçeve ya da kalıp, “disipliner matriks”. Diğer bir kullanıma göre ise, “örnek”. Çünkü bilim insanları problemleri, daha önceki problem çözümlerini örnek alarak çözümlüyorlar.

Özgün tanımı aşmakla birlikte paradigma; belirli bir zaman dilimi içinde bir topluluğun düşünme biçimi ve davranışlarını belirleyen algı dayanağı, izlenceler bütünü, perspektif, model ya da algılama, yorumlama, bilme süreçleriyle ilgili etkenlerin yarattığı örtülü ve dinamik bir düşünsel sistem olarak da tanımlanıyor.

Ve her paradigmanın dört aşamadan oluşan bir yaşam eğrisi bulunuyor: Doğum, normal dönem, kriz ve dönüşüm.

Kuhn’a göre paradigmanın erozyona uğradığı zeminlerde aykırılıklar yeşeriyor. Ve paradigma ne kadar geniş kapsamlı ve kesinse, aykırılıkların göstergeleri de o kadar belirgin oluyor. Bu nedenle yeni paradigmalar ancak aksaklıkları görebilen ve ne istediğini bilen kişiler için var olabiliyor.

“Bilimsel düşüncede paradigma erozyonunun belirtileri neler olabilir?” sorusu takılıyor akla.

Egemen bir paradigma, kendi kapsamındaki sorunlara çözüm getirmede yetersizliğe düşmedikçe bilim, ilerlemesini hızlı ve etkin bir biçimde sürdürüyor. Ancak zaman içinde egemen paradigma din gibi alternatifsiz ve sorgulanamaz hale geliyor. Bütün gerçeklik bu paradigmanın sınırları içinde anlaşılmaya başlanıyor. Problem çözme sırasında ortaya çıkan beklenmedik sonuçlar, tutarsızlık ve uyumsuzluklar, paradigmanın kendisinden kaynaklanan hatalardan çok problem çözme ve yöntem hatalarına atfediliyor. Giderek yığılan ve çözülemeyen sorunlar demetine yeni sorunların sürekli olarak eklenmesiyle, egemen paradigma erozyona uğruyor.

Bu dönemde alternatif paradigma arayışlarına yönelip, oyunu alışılmamış yeni kurallarla oynamaya başlayan azınlık, aykırı ve bilim dışı kabul ediliyor. Ancak bu alışılmamış yeni yöntem birikmiş sorunlardan bir kısmına etkili çözümler bulmaya başladığında, yavaş yavaş bu alandaki diğer bireylerin de ilgisini çekmeye başlıyor. Bu yolla artan taraftar sayısı ile daha çok sorun yeni paradigmanın ilkeleriyle çözülmeye başlanıyor ve çözülen problem sayısı arttıkça, yeni paradigmaya üyelik de artıyor. Böylece, yeni paradigma bir süre sonra o alanda tam egemenlik kurmaya başlıyor.

Sözün sonunu yazının başlangıcına, bizim “Multidisipliner Kongre”de farklı disiplinlerden uzmanların oturum sonunda ortak paydalarda buluşmalarına bağlayalım. Schwartz ve Ogilvy tarafından 1979’da çizilen yükselen bilimsel paradigma resminin bir bölümü de şöyleydi:

“Evren, holografiktir. Her şey birbiriyle ilintilidir, her parça bütünün bilgisini taşır.”

Yâni aynı bütüne aitiz ve paramparça…

 

  • Kaynaklar:
  • Kuhn, T., S. (1995). Bilimsel Devrimlerin Yapısı.
  • Prigogine, I. (1997). Önsöz. Mayor, F., Forti, A., Bilim ve İktidar.
  • Şimşek, H. (1997). Paradigmalar Savaşı – Kaostaki Türkiye. 

 

 
Toplam blog
: 10
: 222
Kayıt tarihi
: 07.12.17
 
 

Kimya Mühendisi, Yönetim Doktoru ..