Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '13

 
Kategori
Anılar
 

Piknik

Piknik
 

top oynamayı bilmiyorsan,kalye de geçmeyeceksin.


Benim ergenlik dönemlerim Demetevler'de geçti. Ankara'yı bilen bilenir. 1. cad. oturduğumuz yerdi. Oturduğumuz diyorum çünkü baba tarafı diye adlandırılan tüm akrabalar o caddeye yerleşmiş durumdaydık. Halamlar, amcamlar, babaannemler, herkes o cadde üzerinde bir bina da oturuyordu. Sanki savaş çıkarıp Demetevler'i işgal edeceğiz o yüzden stratejik noktaları tutuyoruz..

Elbette şimdiki gibi teknoloji yok o dönemlerde, o yüzden komşuluk ilişkileri mükemmel. Bakkal, manav, pastane hatta taksi durağı bile tanıdık herkes birbirine isimleri ile hitap ediyor. Bakkalımız İzzet abiydi hiç unutmam kara kaplı defteri vardı. Tüm cadde o defterin peşindeydik. İyi bir insandı şimdi ki gross market çalışanları gibi değildi. Poşeti siz istemeden verirr, hatta ürünleri içine bile koyardı. Şimdiki gibi hamallığı sen yapmazdın.

Oh be ne ala hem saatlerce raflar arasında dolaş hepsini arabaya sığdıracam diye uğraş kasa önünde arabayı boşaltmaya çalış, kasiyer zaten sana gıcık, laylon toşetler daha da gıcık, sen daha birini açmaya çabalarken intikamcı kasiyer gözüne baka baka daha önce aldığın özenle dizdiğin ürünleri, sana doğru fırlatıyor; dıt, dıt, dıt, dıt, dıt, borcunuz anasının nikahı efendim.... Ben daha poşet açamadım sana dıt...

Neyse konumuza dönelim. O güzel zamanlarda benim ergenlikle boğuştuğum ve enerjimi bastırmak için tavanlarda avizelerde sallandığım dönemlerde bir baba tarafı geleneği olan pazar pikniğimiz vardı. Yahu çoçuğum ben o zaman ne anlarım piknikten, yemekten. Fast food henüz hayatımızda olmadığı için akşam dışarıda yemek yemek çok özeldi. Tüm aile bireyleri giyinir süslenir yemek yemeye giderdik. Hadi oturduk masaya, yemekler söylendi, geldi, yedik, e tamam be hadi eve, yok. İlla sohbet edecekler masada. Bir çocuk için o masa ne kadar sıkıcı size anlatamam. Çatallar uçak olur bardak havaalanı..

- Durr yapma evladım

- Ayy döktü suyu kırdı bardağı..

- Hay senin gibi çocuğun...

Hayır ne bekliyosun ki çoçuğum ben, bir şeylerle oynamam lazım.

İşte o muhteşem pikniklerden biri yine 3 araba doluşmuşuz çifliğe gidiyoruz. Sabahın kör vakti. Bu da anlamsız sabah kahvaltı orada, öğlen mangal orada, akşam yemek orada, hatta en son çay içilir güneş batarken eve dönülür.. Yahu zaten tombalak bir çoçukluğum oldu (şimdi öyle değilim ) yere serdiğiniz o klimlere nasıl oturayım? Ailemse genetik mücize. Hepsi bir Ninja kadar esnek. O yer sofrasında ne kadar rahatlar anlatamam.

Pikniğin en güzel tarafı o kahvaltı sonrası oyun arası verdiğimiz dönem. Nerdeyse beş yıldızlı tatil köylerindeki kadar aktivite var. Herkes hem Ninja hem Animatör. Erkek egemen bir sülaleyiz. O yüzden top oynamaya bayılırız.. Ben tombul olduğum için her zaman yerim kale dediğimiz 2 taşın arası. Olsun eğlenicez ya sorun yok yerde elinde ince belli çay bardağı ile yoga yapmaktan iyidir. Tam amçın en heyecanlı yeri, ortaya birden bire halam daldı. Tutturdu ben de oynayacağım. Yahu kadın başına sen ne anlarsın toptan. Bir iki mızmızlanma ama amcam küçük olduğu için halam ablalık gücüyle kendini kabul ettirdi. Maç heyecanlı ve çekışmeli, bizim takım bir kişi eksik (evet halam bizde o sebeple) ama ne hikmetse öndeyiz. Herkes bağırıyor Kadiik (halamın ismi) pas ver, Kadik orta yap, Kadik roveşata at  (yuh). Ben de çoçukluğumun ilk depresyonunu yaşıyorum. Ben tombul tombul kalede duruyorum, halam herkesi çalımlayıp kıvrak hareketlerle gol atıyor. Bir Alex değil tabi ama baya yetenekli. Neyse maç bitiyor kazanıyoruz. Halam sayesinde. Tebrikler falan ama halam çoştu durur mu alıyor topu ayak ucuna başlıyor sektirmeye.. Yahu ben o kadar sayamıyorum ki daha. O zaman bana onyuzbin kere falan saydırdı gibi geldi. Aslan halam..

Akşama doğru son yemek yendikten sonra demlenen çayla kendilerine geliyorlar. Bu sırada 5 yaşındaki kuzenim, kardeşimin bebek arabasını alıyor ve kardeşimi gezdirmeye götürüyor. Herkes gülüyor.

 -Aman da abla olmuş benim kızım...

Tabi herkes o kadar yemekten sonra uyuşuk, Kuzenim bu fırsattan yararlanıp gözden kayboluyor. Bu sefer merak ve panikle O'nu ve kardeşimi arıyoruz..

- Gökçeeeenn nerdesinnnn??

- Eliffff (Bu benim kardeşim daha bebek O'na niye bağırdılar bilmiyorum. Bence ebeveyn saçmalaması)

Neyse çok geçmeden Gökçen'i buluyoruz. O da ne araba boş Elif yok. Hiç bu kadar sevinmemiştim. Zaten tam da alışamadım kız kardeşe iyi oldu diye içimden geçirirken, bebek arabasına dokunuyorum. Evet hala sıcak fazla uzağa gitmiş olamaz...

Düşündüğünüz gibi değil. Kardeşimi çalıların arasın da bulduk. Hala çok sıkı bir akrabalık ilişkimiz var. Pazar piknikleri ise artık yerini pazar alışverişlerine bıraktı. Ne zaman ki alış veriş arabasına binmiş bir bebek görsem aklıma hep kardeşim gelir. O'nu o çalılarda bırakmalıydık.

Sağlıcakla kalın..

 

 

  

 
Toplam blog
: 3
: 647
Kayıt tarihi
: 21.11.12
 
 

Ankara Yükseliş Kolejini bitirdikten sonra uzunca bir sure sokaklarda gezgincilik oynadım. Sonra ..