Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Saatleri ayarlamamak enstitüsü

Saatleri ayarlamamak enstitüsü
 

Tanıdık bir kalabalığın içinde yalnız kaldığınız olur mu hiç? Oradaki meşgalelerin hiçbirini yapmayı istemediğinizden konuşmalara veyahut ‘şey’lere katılmadığınız zamanlar olur mu hiç? Mesela kalabalık bir düğünde insanlar yalay çekip horon teperken, uzaklarda, henüz kimselerin keşfetmediği bir kentte ıssızca yaşayan küçük bir kız çocuğunun elini tutup,çamura batıp çıkan ayaklarına eşlik etmek istediniz mi hiç? Ya da bir futbol maçını izlerken trübin kalabalığı gözlerinizden silinip,formaların içindeki bedenler kaybolup sahada koşanın sadece isimler olduğunu hayal ettiniz mi hiç? Ya da kalabalık bayram yemekleri öncesi kesilen kurbanlığı izlerken,canının bedenden ayrılışına,kanının diğer maddeler üzerinde akışına tanıklık ettiniz mi hiç? Ya da ,eğer öğretmenseniz, okul zümre toplantılarında sürekli tekrar eden kalıplaşmış kurallara isyan edercesine, bulutlar  üzerinde uçuşan sıralarda ayakta duran öğrencilerinize sevgiyi anlatmayı hayal ettiniz mi hiç? Ya da ,eğer doktorsanız, hastalarınıza neşterlerinizi vurduğunuz esnada sadece gülümsemeyle iyi olan veya bir öpücükle ayağa kalkabilecek hastaların özlemini duydunuz mu hiç? Ya da bir mühendisseniz, fizik kurallarını şaşırtacak bir ev yapmayı düşlediniz mi hiç? Ya da ve en önemlisi siz bir aşıksanız; sevgilinin elini tutmak, kulağına fısıldamak ve omzuna yaslanmak gibi mutluluklar yerine çok daha fazlasını hayal ettiniz mi hiç?

  Mesela, büyük bir şehrin sokak ve caddelerinde saatlerce el ele dolaşmak yerine sabahın köründe birbirini kaybedip buluncaya kadar aramak gibi. Mesela, uzaklara giden bir trenin aynı odasında oturmak yerine karşılıklı odalarda oturup günlerce gözlerle anlaşmak gibi. Mesela, uzunca toprak bir yolda ele tutuşmak yerine aranıza aldığınız bir çocuğun ellerinden gün batımına kadar tutmak gibi. Mesela, telefonunuz çaldığında saatlerce konuşmak yerine saatlerce açmamak gibi. Mesela, kentlerin sahillerini döven dalgaları, iç ürpertici şiddetle yağan yağmurları, gün batımını, ayın aldığı tatlı şekilleri, geceye parıldayan yıldızları aynı pencereden izlemek yerine farklı pencerelerden duyduklarınızı mesajla paylaşmak gibi. Mesela, hergün etlerle öpüşmek yerine kelimelerle sevişmek gibi. Mesela, aldığınız bir hediyeyi bulmacayla ulaştırmak gibi. (Mesela) yani mesele aslında biraz da birbirine tesadüf edebilmek gibi. Mesela, saatleri hiçbir zaman kurmamak gibi. Mesela, yarın buluşulacak yeri tespit ederken vakti ayarlamamak gibi. Mesela, aynı minibüse binmek yerine minibüsten inince sevgiliye rastlayabilmek gibi.

 
Toplam blog
: 3
: 811
Kayıt tarihi
: 04.09.12
 
 

Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Rize ilinde edebiyat ..