Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '18

 
Kategori
Siyaset
 

Seçmen Beklentileri 1

Seçmen Beklentileri 1
 

Bildiğimiz üzere 24 Haziranda ülkemiz önemli bir seçim yapacak. Yapılacak olan bu seçimi birden çok sebeple önemli görebiliriz. Olağan zamanından önce yapılıyor oluşu ki yoğun olarak baskın bir seçim olduğu eleştirilerini almasından yola çıkılabilir, yeni bir sistemin ilk kez uygulanacağı veya hangi liderin iktidar olma hakkını kazanacağı gibi çeşitli olağan sebepler bulunabilir. Fakat bunlar çoğunlukla Anayasa Hukuku, Siyasi Partiler ve Seçim Hukuku, Siyaset Bilimi, İstatistik gibi konuları ilgilendiren ve aslında her gün gazete ve televizyonlarda istemediğiniz kadar sık işlenen konulardır. Doğal olarak tüm dünya gibi ülkemizdeki tüm siyasi parti ve hareketler belli puanları toplayıp iktidar olma hakkı kazanmayı istiyor. Fakat seçim mekanizmasına yalnızca matematiksel açıdan yaklaştığımızda ise seçim sistemlerinin amacı kırılmaya uğrayıp bir çeşit futbol maçına dönüşüyor. Rakibinizi bire karşı sıfır ile yendiğinizde bile şampiyon olabiliyorsunuz.

Siyasi partiler asındaki bu acımasız puan yarışı günü kurtarmayı öncelikli amaç olarak seçtiği için (ki sistemin ittiği doğal sonuç budur) önemsiz gibi görünen, toplumda hiç dillendirilmediği için de gündeme aktarılmayan ve oy pazarlığında kullanılmayan belli unsurlar maalesef hayatımıza giremiyor. Ben bu konuyu hiç değilse siz okurlarımla paylaşma fikri ile hem bir yazar ve hukukçu hem de bir seçmen olarak seçim beyannamelerinde eksik kaldığını düşündüğüm ayrıntıları siz değerli okurlarıma özet şeklinde aktarmak, aktarırken de yorumlamak istiyorum. Tek taraflı yapacağım bu sohbete çocukluğumdan beri aklımda olan bir başlıkla başlıyorum. Buyurun;

Tohum Bankası ve Yerli Tohumların Yaygınlaştırılması
Bu başlık aslında ünlü bir başlık olmasına karşın toplum tarafından çok da önemsenmeyen bir başlık olma özelliğinde. Ekonomimiz ve kültürümüz genel olarak tarım kaynaklı olduğu için tohum bulamama gibi bir korkuyu toplum olarak hiç yaşamadık. Aslına bakarsanız üzerinde bulunduğumuz verimli topraklar sayesinde ve tabi en uygun iklim şartlarına da sahip olduğumuz düşünülürse tohumları ıslah etme çabamızın olmaması da insanı çok şaşırtmıyor. Fakat bu bahsettiğim vaka belki 20 yıl önce hatırı sayılır bir savunma iken günümüzde hızla azalan tarım alanları ve kontrolsüzce alınan tohum ve zirai ilaçlar bence yerli bir tohum bankası ihtiyacını gün yüzüne çıkarıyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ekonomik kaynaklar itibariyle bu tip projeleri rahatlıkla karşılayabileceği gibi vatandaşları arasında yetişmiş eleman bulma sıkıntısı da çekmeyecektir. Dünyaca ünlü Norveç’te oluşturulan tohumlar için kıyamet sığınağı ve içerisine kurulan tohum deposunun bir benzeri ülkemizin doğu kısmındaki yüksek dağların sıcaklık değerlerinden faydalanılarak ekonomik biçimde işler şekilde tutulabilir. Ve bana sorarsanız bu kesinlikle gelecek nesillerimizi teminat altına almamız için elzem bir adımdır.

Akaryakıt Depolarının Yapılması ve Depolama İçin Para Fonunun Oluşturulması
Yine ülkemiz siyasi iktidarlarının çokça dile getirdiği ve fakat başarılı bir biçimde uygulanamayan bir proje olan dev akaryakıt depoları. Her ne kadar bu depo tesislerinin yapım maliyetleri ilk bakışta göze çok gelecek olsa da ülke geleceğimiz açısından bence oldukça önemli ve kritik bir hamle olacaktır. Dünya ekonomisinin en büyük değişkeni olan akaryakıt ülkemizde belli oran ve şartlarda depolanabilirse hızlı fiyat artış ve düşüşlerinde ciddi bir ekonomik dayanıklılığa sahip olunabileceği gibi bu depo tesislerle ekonomide güven ilkesinin mihenk taşı olabilecek bir hamle şansı kazanılabilir. Diğer taraftan akaryakıt gibi önemli enerji kaynaklarının depolanması ülkelerin kamu güvenliği ve ülke savunmasını açısından da belirleyicidir.  

Nükleer Santrallerin Yapımı ve Geliştirilmesi
Öncelikle yenilenebilir ve temiz enerjiyi destekleyen arkadaşları benim de desteklediğimi ve görüşlerine saygı duyduğumu buradan bir kez daha belirtmeliyim. Doğal ve temiz enerji elbette tüm insanlığın istediği bir ütopyadır. Fakat ülkemizin ekonomik koşulları ve enerji ihtiyacı gerçekçi bir şekilde masaya yatırıldığında, Türkiye’nin gelişimi için elinde bulundurduğu ham madde rezervleri de düşünüldüğünde tek çare nükleer enerji santrallerinin kurulması veya kurdurulmasıdır. Bu konu oldukça geniş olmakla birlikte nükleere karşı olan dostlarıma Amerikan Donanmasında halen hizmet vermekte olan içerisine küçük bir nükleer santral yerleştirilerek enerji ihtiyacını karşılayan ve 20 yıldır hiç yakıt ikmali yapmadan çalışan USS Virginia isimli nükleer denizaltına bir göz atmalarını tavsiye ederim.

Tarımsal Üretimin Artırılması ve Dışa Pazarlamada Tam Devlet Desteğinin Sunulması
Bu başlık çok da özel değil. Yıllardır tarım ve hayvancılıkla ayakta kalmış bir ülkede ortalama her birey tarımın ve hayvancılığın geliştirilmesi gerektiğini düşünür. Benim anlatmak istediğim farklı nokta ise sadece tarımın geliştirilmesi, ürünlerin kalitesinin artırılması ve ürün miktarının artırılması değil yeni Pazar alanlarının oluşturulmasıdır. Bu husus tarım ve hayvancılıkta gelişime vurulan en büyük kilit mekanizmasıdır. Üretici ürününü üretir ve fakat her zaman ki müşteriler siyasal ve/veya ekonomik sebeplerle ürün satın almayı bırakır. Böylece üretici büyük oranda zarar eder ve bir sonraki yıl üretimini düşürür. Bu senaryo size de tanıdık gelmiş olmalı. Her yıl Rusya ile yaşanan domates pazarlığı tam da bu örnekle ilişkili. Benim seçmen olarak beklediğim faaliyet devletin gücünü ve kaynaklarını kullanarak yeni ve alternatifli pazarlar bulması ve nispeten güçsüz konumda olan üreticiye mallarının satımı konusunda yardımcı olmasıdır. Tabi bunu yaparken fiyat ve miktar sınırlaması yapmasını kastetmiyorum. Örneğin Rusya’nın domateslerimizi almaktan vazgeçmesi üzerine daha önceden altyapısını kurduğumuz başka bir ülkeye ortalama aynı fiyatlarla satabilme hürriyetini elde etmek ancak bu uygulamalarla mümkün olabilecektir.

Yüzen Güneş Enerjisi Tarlalarının Uygulamaya Konması
Belki de en çok heyecan veren ve en spesifik başlık olma özelliğini taşıyan yüzen sera meselesinde ülkemizin konumunun ve ihtiyaçlarının tam anlamıyla çözüme kavuşması için iyi bir yöntem gibi duruyor. Yüzen güneş serası kavramını kısaca anlatmam gerekirse hepimizin bildiği güneş panellerini ve bataryalarının su geçirmez hale getirip yüzer pozisyonda denize bırakılmış hali diyebiliriz. Bu yöntem hem daha verimli ve ucuz olmasının yanı sıra kullanım biçiminden kaynaklı olarak topraklarımızı kullanmak yerine etkin şekilde kullanamadığımız deniz yüzeyini kullanmak metoduna göre düşünülmüş. İlginç bulan okurlarım varsa Çin Hükümeti yakın bir tarihte devasa bir yüzen güneş serası tesisi kurdu, inceleyebilirler.

Bir seçmen olarak şimdilik bunlar kafi deyip okuduğunuz için teşekkür ederim. Esen kalın …


Av. Muhammet Ali KURT


 

 
Toplam blog
: 13
: 242
Kayıt tarihi
: 07.09.13
 
 

Muhammet Ali Kurt; Kendi çapında hukuku ve insan haklarının üstünlüğünü savunan, doğayı seven fak..