Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Unuttuk İnsanlığımızı

‘‘İnsan olmak, savaşta ve barışta insan olduğunu, insanca yaşamak ve ölmek gerektiğini unutmamaktı.’’ Demişti Sâmiha AYVERDİ.


 ‘‘Unuttuk mu acaba insanlığımızı.’’ düşüncesi  ile kalakaldım bu sözü okuduğumda. Kendi iç savaşlarımızın ve nefsi kavgalarımızın arasında kayıp gitti mi acaba ellerimizin arasından. Birden fazla cephede bu denli güçlü bir savaşı nasıl verdik anlam veremiyorum. 


Ben bu sözü birden fazla kere okudum. Üzerine bir şeyler yazacak kadar güçlü müsün, diye sordum aynı zamanda. Kelimeleri kendi içimde sıraya dizmeye çalışırken aklıma ilk önce cansız bedeni Bodrum’da kıyıya vuran 3 yaşındaki Aylan Kurdi geldi. Ailesi ile birlikte medeniyet denen tek dişi kalmış canavarın başlattığı bir savaştan kaçıyordu. Herkesten ve her şeyden habersizdi Aylan. Ne mezhep çatışmaları, ne iktidar mücadelesi, ne Akdeniz’in serin suları, ne siyasi dengeleri düşünemeyecek bir yaştaydı.  Küçüktü, daha insanca yaşamak ve ölmek gerektiğini anlatamayacağımız kadar küçüktü. Bir savaşa merhaba demişti  üç yaşında. Koşacağı, top oynayacağı, bedeninden ağır çantasını omuzlayıp okula gideceği sokaklardan kaçmak zorunda kalmıştı. Kaçtığından bile habersizdi Aylan bebek. Ailesinin savaştan uzak sakin bir ülkeye gitme umudu ile başlattığı yolculuk Aylan için cennette son bulmuştu. Anlatamamıştık insan olmanın ne demek olduğunu.


Klasik sabahlar yaşıyorum aslında. Tek düzede diyebiliriz veya doktorun yoğun bakımdaki hastası için ailesine durum stabil dediği konumdayım. Yüzümü yıkayıp telefonumla olan mesaimi başlatarak oturuyorum kahvaltıya. Annemin sırf kendimi iyi hissetmem için özendiği bir masa ile karşılanıyorum mutfakta. Beyaz masamın üstündeki saman kağıdından yapılmış dergimi elime alıyorum. Sayfalar arası gezinirken çayımdan aldığım ilk yudumda zarif bir kadınla tanışıyorum ve bu tanışma etkileyici bir söz ile şeref buluyor nazarımda: "İnsan olmak, savaşta ve barışta insan olduğunu, insanca yaşamak ve ölmek gerektiğini unutmamaktı.’’ Sonra kahvaltı çay ile sınırlı kalıyor zaten.


Sahi Bordum’da kıyıya vuran neydi? 3 yaşında arkadaşları ile huzur içinde oyunlar oynaması gereken bir çocuk muydu yoksa  siyasetin çirkin yüzünden, silah baronlarından,  insan suretine bürünmüş ölüm makinalarından kaçarak insanlığını kurtarmaya çalışan yığınların temsili miydi? Büyümüş de küçülmüş deriz bazı çocuklar için. Yaptıkları, konuşmaları veya bir durum karşısında verdikleri tepkilerle şaşırtırlar bizi. Bir tebessümle dökülür dilimizden bu söz. Aylan için aynı tebessümü konduramayız belki yüzümüze ancak şu aşikar bir gerçek ki yaşından büyük anlamlar yükleyerek gitti Aylan ve niceleri.


Bir bardak sıcak çay ve saman kağıdından yapılmış bir dergiydi hepsi bir de Gökyüzü…


Hasretle…

 

 
Toplam blog
: 4
: 72
Kayıt tarihi
: 30.08.19
 
 

Stj. Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ..