Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '17

     
    Kategori
    Sosyoloji
     

    Yaşayan "Transformers"larız

    Yaşayan "Transformers"larız
     

    Merhaba sevgili okur,
     
    Bugünden itibaren yazılarımla bu blogta sizlerle birlikte olmaya çalışacağım. İçimdeki yazma isteğini yeni keşfetmemiş, birçok şekilde yazmayı denemiş, birkaç yayın organında yazmış bir edebiyat öğrencisi olarak şu an Milliyet Blog'ta yazıyor olmam farklı bir his yüklemiş durumda.
     
    İlk yazı olarak belki biraz karamsar bir başlangıç olacak ama hayatın genel akışı içerisinde hangi konumda olduğumuza karar verecek tek merci yine biziz. Evet sevgili okur yüksek müsaadenizle...
     
    Hayat akıp gidiyor. Peki biz ne durumdayız? İyi bir eğitim, iyi bir iş, makam mevki derken yıpranıyoruz, kendimizi kaybediyoruz ve otobosün sağ camına bakarken sol camından kaçan güzellikleri görmüyoruz. Elimizde olanla yetinmek nedir bilmeyip her şeyin en iyisini istiyoruz. Telefonun, arabanın en son çıkanını, evin en genişini, en ferahını, dostlukların en sosyal, en gözde olanını, belki biraz toparlanıp düzelmemize yardım edecek bize güzel şeyler katacak kitapların bile kapağı güzel olanını tercih ediyoruz.
     
    Telefonun en akıllısının içinde kayboluyor, dışarıdaki o mis gibi güzelim havayı solumayı bırakıp iki adım ötedeki markete bile araba ile gidiyor, evlerin en genişinde birbirimize bir aile sohbetiyle sarılmayı bırakın iki kelam etmeyi çok görüyor, o aile sıcaklığını yaşayamıyoruz. Dostlukların sosyalliğinde, ait olduğu anlamın içini boşaltıyor, arkadaş kelimesinin ne manaya geldiğini unutuyoruz. Kısacası ruhumuzu kirletiyoruz azizim. İçimiz kirlenmiş  bizim, kötü söz söylemeye, düşmanlık edip iş çevirmeye bayılıyoruz. Bir araya geldiğimizde konuşulacak tek şeyin başka insanların yaşamları olduğu dayatılmış bize. Yaşamın bunca güzelliğini unutmuş zaman içinde yıllarca en iyisi üretilmeye, insana en çok benzeyeni yapılmaya çalışılan robotlara dönüşmüşüz. Yaşayan “Transformers”larız. Arada bir iyi yanımız tutuyorda içimizde yaşayan “Autobot”lara hayat verebiliyoruz. Tabii bu yanımız ne kadar güçlü bilinmez.
     
    Öyle bir hale gelmişiz ki, sistem bizi öyle bir hale getirmiş ki hayattan zevk almanın ne olduğunu unutmuşuz. Bir silkinip -denizci tabiriyle- “vira bismillah” demeye, üzerimizdeki ölü toprağını atmaya kalksak bu senin harcın mı der gibi indiriveriyor sistem balyozunu üzerimize. Peki nasıl olacak bu, ne yapacağız da kıracağız bu balyozu? Safları sıklaştıracağız azizim. Dönüşüme, değişime önce kendimizden başlayıp şikarımızı insanlığa çevireceğiz. İnsanı değiştirirsek dünya değişir. Unutmadan:
     
    “Bir çiçekle bahar gelmez ama her bahar bir çiçekle başlar.”(1)*
     
                
    *(1) Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
     
    Toplam blog
    : 1
    : 78
    Kayıt tarihi
    : 31.03.17
     
     

    Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni Yerel bir basın-yayın organında köşe yazarı   ..