Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '18

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Asiye'nin Fendi Assos'u Yendi

Asiye'nin Fendi Assos'u Yendi
 

Yaz güneşi tepede, sabah erken saatler olmasına rağmen sıcak dayanılır gibi değil.
Assos’a doğru iki yanı alabildiğine zeytin ağacı, kekik kokan yolda ilerliyoruz.

Yol boyu ekili tarlaları, çiçekleri, güneşi selamlayan günebakanları, hasat zamanı gelmiş mısırları, buğdayları, domatesleri, patlıcan ve biberleri görünce mutlu oluyorum.

Çocukluğumda okuduğum masum hikaye kitaplarındaki resimlere benzeyen  manzarayı izleyerek, hatıralarımdaki çimen, çiçek ve yabani ot kokularını hissederek yol alıyoruz.
Umut doluyorum.

Assos’a ilk kez 2006 baharında gelmiştim. Elbette çok değişmiş, daha kalabalık örneğin.
Konaklama fiyatları artmış, Alaçatı-Bodrum ile yarışır halde.

Antik Liman'daki balık restoranları Boğaz’daki restoranlar ile benzer fiyatlarda.Tek iyi yanı ise, aynı mekanda yemek yediğimiz Nuri Bilge ve Ebru Ceylan ile tanışmak oluyor.

Hemen her koya, deniz üstünde tahta iskeleler kurulmuş. Çakıl taşlı dar plajları böylece daha çok kullanılır hale getirmişler.
Yani daha çok insan, daha çok müşteri, daha kalabalık … Şezlong, şemsiye hepsi ücretli.
Plaj restoranlarının fiyatları yüksek ama kalite  düşük.

Yerel işletmelerin ortak özellikleri; müşteri odaklı değil kendi odaklı olmaları. Kısa yaz sezonunda olabildiğince kazanmak, bu uğurda tatil sevinci ile harcamaya meyilli müşteriyi suistimal etmek. Ama bu durum Assos’a özgü değil, tüm tatil beldelerinde aynı, hem de yıllardır….

Böylesine kızgın olmama, taş konak görünümündeki bir otele yüksek bir fiyat ödeyip, sıcaktan uyuyamamak ta neden oldu sanırım. Otel, tüm öğleden sonra güneşi çekip iyice ısınmış, taş fırına dönüşmüştü.  Çözüm olarak sunulan vantilatör işe yaramayınca gece boyu dönüp duruyor havanın aydınlanması ile beraber köye çıkıyoruz. Bir önceki gece iki bardak çaydan sonra mekanı kapatan köy kahvesi erkenden açılır diye umut ediyoruz ama nafile.

Zombi gibi köy içinde bir aşağı bir yukarı turlarken, bahçe hortumuyla etrafı sulayan bir teyze dikkatimizi çekiyor. Gözleme, mantı, zeytinyağlı vb… yöresel yemekler yapan küçük bir restoranın avlusundayız. Çay soruyoruz, "var " diye cevap veriyor. İlk etapta çok sevimli görünmeyen teyze içeri gidip şipşak gözleme, domates, salatalık, peynir ve çaydan oluşan kahvaltı getiriyor.

Sonradan isminin Asiye olduğunu öğrendiğim bu tatlı kadına hayran oluyorum. Tüm köy uyurken o, sabah namazı ile kalkıp dükkanını açıyor, etrafı temizleyip öğle yemeği hazırlıklarına başlıyor. İstanbul’dan gelenlere karşı haklı bir tepkisi var. "Entelköy Efeköy’e Karşı" filminde anlatıldığı gibi, İstanbul’dan gelenler köylünün tarlasını, bahçesini, taş evlerini satın almışlar. "Köylü artık  üretemiyor, şehirden gelenlerin yanında çalışıp, kendi mekanlarında hizmetkar oluyorlar" diyor.

Asiye Teyze, bu düzene karşı, tarlasını, bahçesini, zeytinliğini, evini korumaya çalışıyor. Çocukları ve torunları ile beraber, onlara kol kanat gererek, bir arada tutarak; çalışıyor. 65 yaşında köşesine çekilmesi gerekirken sabah ezanından yatsıya dek ayakta , fiilen, aktif olarak çalışıyor. Kışın zeytinleri ile, yazın bahçesiyle restoranı ile ilgileniyor. Ailesini korumak için tırnaklarını çıkaran ama aslında  sevecen, iyi kalpli bir kedi gibi. Güvendiklerine karşı anaç, sevgi dolu, paylaşan.

Asiye teyze ile tesadüfen başlayan iletişimimiz, sabah aynı sofrada kahvaltı ederken son buldu. Veda vakti geldiğinde birbirimize sarıldık, ufak tefek hediyeler verildi. Assos beni çok etkiledi, doğayı, havayı, denizi bir kenara bırakalım, bir yeri vazgeçilmez yapan insanlarıdır fikrini pekiştirdi.

Asiye Teyze gibi, güçlü, kararlı, bilinçli kadınlar varsa;  umut vardır…
 

 
Toplam blog
: 18
: 254
Kayıt tarihi
: 09.05.18
 
 

Hayatımın 20 yılı sıradan bir beyaz yakalı olarak geçti.Ev, çocuk, eş, iş, toplantılar, sunumlar, t..