Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '17

 
Kategori
Anılar
 

Assos yolu

Assos yolu
 

ben çektim


2004 Eylül 
 
 
Pazar. Ellialtı aradı. Aslında adı Hikmet. Biz onu Darüşşafaka numarasıyla çağırmayı gelenek yaptık. Kavacık'taymış. Yanında eski Daçkalı Mithat Abi varmış. "Beykoz'a geliyoruz, vaktin varsa buluşalım" dedi.
 
Kozz Kafe'de istavrit tava yedik. Mithat Abi Ahmet Mithat'ın torunlarındanmış. Kendisi emekli noter.
 
Çaylarımızı içerken 56 hafta sonunu Assos'ta geçireceğini söyledi. "Mami seni de götürelim, ha ne dersin?" dedi. “Mami” de benim takma adım.
 
-Bilmem ki, neden olmasın, olur be! Oraları hep merak ediyorum zaten.
-Perşembe akşamı bende kalırsın, sabah erken bineceğiz feribota.
-Tamam geliyorum.
Perşembe sabahı eşim Huriye’nin teyzesi aradı. Köye gidiyormuş. "Sen de gel kız, biraz gezeriz" dedi. Huriye önce kem küm etti ama ben “git ya kafanı dinlendirirsin” deyince, " Tamam teyze ben de geliyorum" dedi.
 
İkimiz de 24 yıldır İstanbul’dan çıkabilmiş değildik. Eşim köye, ben de Assos’a… İyi denk geldi valla.
 
Bostancı deniz otobüsleri iskelesinde 56 ile buluştuk; sahilde çay içip konuştuk. Turgay da geliyormuş. Sonra beni evine götürdü.
 
Haşlama brokoli, yeşil fasulye, enginar ve bir dilim biftek ten sonra karpuz yedik. Müzik dinledik, sohbet ettik; televizyonu hiç açmadık.
 
Gece on birde Turgay'ı aradık. “Gelsene oğlum yatıp dinleneceğiz biz!” dedi 56. Turgay da, "Siz yatın; toplantı sonrası arkadaşlarla yemek yiyoruz. Ben geç de olsa gelirim; anahtarım da var" diye yanıt verdi.
 
56 Telefonu kapatınca, "Bak," dedi, "Bu gene aynısını yapacak içip içip evine gidecek, yatıp sızacak; sabahleyin de telefonları açmayacak" 
"Olur mu ya, çocuk buraya geleceğini söyledi!"
"Sen bilmezsin onu; üstünü değişmek için evine uğrayacak ve yıkılıp kalacak. Daha önce de böyle ekmişti beni. Bu sefer fena bozulurum; biletleri almışım, yerleri ayırtmışım..."
 
Sabah dört otuzda kalktık. Turgay gelmemişti. Hem giyindik hem Turgay'ı telefonla aradık. Çaldı çaldı, açan eden olmadı. Çıktık arabaya bindik, son kez aradık. Cevap alamadık. Sonra 56'nın annesini almaya gittik, oradan da doğru feri bota. Feri botta su böreğiyle güzel bir kahvaltı ettik.
 
Bandırma'da Adnan Pulaş'ı arayıp dönüşte ona uğrayacağımızı bildirdik.
 
Ayvacık'ta mola verdik. Belediye otelinde arkadaşımız Behçet, hanımı ve oğlu ile bizi bekliyordu. Onlar bir haftadır geziyorlarmış. Çanakkale ve Truva'yı anlattılar. 56 arazisini satın aldığı Alaaddin ile buluştu; fikir alışverişi yaptılar. İnşaat malzemesi temini, kadastro falan...
 
Paşaköy'de Turgay'ın yaptırmakta olduğu taş eve baktık. Behram Kale'ye çıktık. Behram Köyü’nde avcı böreği yedik. Assos'a inip, Assos Hotel'e yerleştik. Turgay'ın daha önce telefonla ayırtmış olduğu ağaç kulübeli pansiyonu beğenmedik. Çünkü hava geceleri soğuk oluyordu.
 
Akşam hava karardıktan sonra, biz akşam yemeği yerken Turgay çıka geldi. "Hadi benim ayırttığım yere geçelim, prestijim sarsılmasın" deyince 56 hiddetlendi ve Turgay'ın tekrarladığı adam ekme ayıbını kızarak yüzüne vurdu.
 
Gezdik. Özellikle 56'nın ev yapmayı planladığı yeri çok beğendim. Kısmet olursa ben de kendi köyüme bir kulübe yapmak isterim. Dönüşte kekik ve zeytinyağı aldık; Ezine'den beyaz peynir de aldık.
 
Bandırma'da 56'nın annesi Melahat Teyze'yi bir akrabasına bıraktık, biz de arkadaşımız Adnan Pulaş ile buluştuk. Limanda balık yedik rakı içtik. Liseli ergenler gibi sohbet ettik. Adnan evlilik ve iş yaşamından dert yanmaya başlamıştı. Biz de dert yanmaya başlayınca. "Tamam tamam siz de anlatmayın ben de " dedi. Rahata erdik. Neyse ki işleri yoluna girmeye başlamış.
 
Fırından çıkmış sıcak helvalarımızı yerken 56 ile Turgay tartışmaya başladılar. Ben Turgay’a dönüp, "Yahu seni sevdiği için değişmeni, daha sözüne güvenilir olmanı istiyor anlasana!" deyince Turgay'ın suratı düştü, ağlamaklı oldu. "Sen de Mami 56'nın şakşakçısı oldun; ben her sözümü tutmuşumdur. Özür diledik ya! Bu yaştan sonra Turgay'ı mı değiştireceksiniz?" diye diklendi.
 
56'nın bir annesi var şeker mi şeker! 75 yaşlarında olmasına rağmen kadın bizim ayağımıza uydu, hiç mızmızlanmadı. Gereksiz yere de hiç konuşmadı. Öyle eskilerden anlatayım, gençlere öğüt vereyim falan derdine düşmedi. Açılan konu ne ise onun üzerine söyleyecek bir şeyleri hep vardı amma asla bilgiçlik taslamıyordu. Kadının ruhu genç; bizim ruhlarımızın ortalamasından çok daha genç... Onunla dünya seyahatine çıkılır da geri dönüldüğünde "Aa! Ne çabuk bitti!" denir.
 
56 bana para harcatmadı. Sağ olsun. Dönüş yolunda feribotta otururken bana okumayı bitirdiği bir kitabı hediye etti. Soner Yalçın'ın EFENDİ adlı bir araştırma kitabıydı. Konusu hakkında sohbet ederek İstanbul’a döndük. Çok mutlu oldum. Her şey için teşekkürler Elli Altı...
 
Muharrem Soyek
 
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..