Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '17

 
Kategori
Öykü
 

Ateş Ve Sanat

MÜJDAT GEZEN VE FALANCA BİR ADAM

   Adı her neyse işte… Bilmem nerede doğup büyümüş. Güneyli ya da kuzeyli, dünyanın içinde kayıp bir beden… Ateşli sıvılara merak salmış! Yakmış. Yakacak. Ama yanmamış kıvılcımında onun, yananların onda biri kadar… Bir tek sudan nefret etmiş: suyun bilgeliğinden… Korkmuş boğulmaktan. Korkmuş kaybolmaktan. Ama korkmamış boğmaktan ve de yakmaktan.

   Belli ki okumuş iki satırını üç beş kelamın! Ama okuduklarından pek bir şey anlamamış. Eline aldığı her kitabı (mutlak dokunmuştur onlardan bir kaçına) “Nece yazıyor bu yahu” deyip yıllarca düşünmüş durmuş. Düşünmek! Dilimize yabancı bir kelime! Sonunda düşünmeye değer bir şey olmadığına karar verip atıvermiş bir kenara. Kenar! Çöplük. Ateş!

   Bu adam falancanın kapı komşusu; öğrencisi, iş arkadaşı, çalışanı… Falancanın filancası işte! Türkçede tam karşılığı yok. Birilerinin bir şeyi olan bu adam, bir gün almış eline bir bidon benzini düşmüş yola. Kafaya koymuş yani, yakacak bir yerleri. Ama kafaya, salt kendi kendine koymuş bu kundaklama işini. En nihayetinde kafa bu, içine bir şeyler koymasan da çalışır, iyi düzenek, tanrı işi! Yani birileri kafasına girmemiş. Adamı değilmiş birilerinin! Öğütlenmemiş ve denmemiş ki: “Git ulan kundakla şu p...zevengin binasını. Olur olmaz konuşup duruyor. Gerçi epeyce susturduk, uzaklaştırdık televizyondan ama sesi hala boru gibi çıkıyor. Üstüne üstlük Atatürkçü! Bir adam Atatürkçüyse (o aynı zamanda cumhuriyetçidir de) bizim gibi olamaz. Bizim gibi olmak kolay iş mi? Bizim gibiler sanat sevmez. Hem nedir ki sanat? Dinden imandan çıkartan bir insan icadı! Git kundakla ki ne olacak görelim.” Kimsenin böyle bir şey dediği yokmuş. Laf çıkartmayın bir de. Ama kafaya koymuş bir kez, yakacak bir yerleri.

   Elinde bidon aylak aylak gezinip dururken (gecenin birinde) “Müjdat Gezen Sanat Kültür Ve Eğitim Vakfı” gelmiş aklına. Bu kadar uzununa da yeni denk gelmiş. Durup dökerken! Hayırdır inşallah! Sanat! Ulan, demiş, o sanat bu sanat olmaya? Vay babanın şarap çanağına! Kıvırmış dümeni sanata. Durmaksızın. Zaten hemen üst sokakta! Tesadüf!

   Müjdat Gezen. İstanbul Üniversitesinde ders verirmiş bir zamanlar. Bir öğrencisi okulu bırakacak. Parasızlıktan… Duymuş bunu. Bu da söylenmez ya, atmış elini cebine, keyifli keyifli şıngırdıyor para. Nereye gideceğini sezmiş. Çıkartıp vermiş çocuğa parayı. Niye mi yapmış bunu? Okusun diye tabii ki. Ve o gün anlamış ki bedava bir okul gerek bu yurda. Bir değil binlercesi gerek ya,  açan yok. Bir okul, bir ateş demekmiş! Ateş ki bilgece olanından, diri diri yakmayan, kül etmeyeninden… Yani bu ahvalde açılmış bu okul. İşte adam bu okulu yakmaya gidiyor. Adamın haberi yok bütün bunlardan. Haberi olsa yine de gider miydi oraya? Kıymette pahalı bir soru!

   Vakfa geldiğinde şöyle bir kolaçan etmiş etrafı. Kimsecikler yok. Yanaşmış götün götün. Bakmış bir Atatürk büstü. Kapının sağında hemen, yola doğru bakıyor. Nasılsa yüz yüze değiller, yüzleşmeyecekler, aldırmamış. Dökmüş benzini çalmış ateşi. “Sanata ölüm! Yaşasın bizim gibi olanlar!” Ateş aç bir kurt gibi sarmış sanatı. Ateş bu, yakmaz olur mu hiç? Nereye atarsan orayı yakar. Her zaman yoksulun kazanını kaynatacak değil ya! Biraz da sanatı yaksın! Bir zaman seyretmiş. Seyretmiş seyretmesine ya, bir dalga var bu işte! Ulan, demiş, bu ne? Ateş, bir türlü giremiyor eşikten içeriye. Korkmuş adam! Yaa korkmuş, ne sandın? Ateşin de sanatın da bir bekçisi var. Kapının sağında duruyor hemen. Gel de inanma! İlahi değil, tamamen dünyevi. Ama işte sokmuyor içeriye ateşi.

   Böyle böyle olmuş dostlar. Bakmayın siz adamın cahilliğine. Sanata bakın, koruyucusuna bakın. Hep oraya, oradaki manaya bakın. Ateş bu, her şeyi yakar. İnsanı da yakar, taştan heykelleri de yakar, sanatkârı da yakar. Ama sanatı yakamaz. Çünkü ateş sanatın içindedir. Ancak onun aleviyle aydınlanır karanlıklar. Cehaletin sanattan korkması da bu yüzdendir. Ölümsüzlüğü istiyordunuz, alın size ölümsüzlük. Ateşin ateşi yakmaya gücü yeter mi hiç?     

 Günay Aktürk

21.02.2017

Ankara

 
Toplam blog
: 25
: 106
Kayıt tarihi
: 09.06.16
 
 

Düşünen bir madde! Edebiyat, felsefe, bilim ve evrim meraklısı bir kitap kurdu. Bilim ve sanat! İ..