Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '14

 
Kategori
Anılar
 

Avda topuk kırığı (1)

Avda topuk kırığı (1)
 

1980 'li yılların bir sonbaharında, av için iple çektiğim haftasonu nihayet gelmişti. Karsın bu uzak dağ köyünde ava rastlamak her zaman mümkün.

Ama bu hafta uzaklara, çok uzaklardaki Horozöttü Köyü civarında geyik avlamak istiyorum. Tek başımayım ve benimle gidecek arkadaşım bile yok. Olmasın, ne farkeder elimdeki çifte zehir gibi. Bazıları oralarda karşına ayı çıkar dikkat et, dese de aldırmıyorum.

Hatta kimisi terörist olabilir aman dikkat, oraları tekin değil, diyordu. Gençlik bu kim dinler öğüdü.

Ayağıma çektiğim beyaz spor ayakkabısı tam da basketbol ayakkabısı. Yolda rahat yürüyorum. Ayağımın altında sanki teker var, gencim ve bana yol dayanmıyor." Avlanırım, av da bulamazsam köye dönerken  Kura Nehrine olta atarak balık yakalarım."  umudundayım.

Birbuçuk iki saat içinde tam da tasarladığım ormanın içindeyim. Korkunç bir sessizlik ve uçsuz bucaksız orman. Hayret ne bir tavşan ne de başka bir av hayvanı var. Saatlerce o dere senin bu dere benim tırmanıp duruyorum. Vakit ikindi oldu. Horozöttü Köyü yukarda olmalı, köpek sesleri geliyor. Eyimli bir yamaçta yürürken birden bir grup kekliğin karşı yamaçlardan öttüğünü duydum. Karşı yamaçlar dik, ve ben oraya nasıl yetişmeliyim, diye gözüm karşılarda yürüyorum. Önümdeki eyim arttı. Ağaçlar seyrelmişti. Mevsim sonbahar olmasına rağmen otlar yemyeşil. Birden, ne olduğunu anlamadan sağ ayağımı yere basmamla, ayağımın altındaki otlar "Vıjjjjjjjjjt !" diye kayıp beni kıç üstü oturtmasın mı?

İşte kaymaya, aşağılara biryerlere doğru hızla kaymaya başladım. Elimde tüfeğim, iki ayağım  aşağıya doğru bitişik vaziyette ama gittikçe hızlanıyorum. Hayret ve şaşkınlıkla on metre kadar öylece kayınca ağaçlar ve otlar bitti, kendimi boşlukta buldum. Saçlarım rüzgarda uçuşuyor. Aşağıda şırıldayan bir dere. 4-5 metre de öylece uçunca sol ayağım derenin kumları üzerine, sağ ayağım ise düz bir kayaya gelecek şekilde kendimi yerde buldum. Önce ayaklarım üzerine hızla yere düşüp sonra da kıçüstü oturdum. Meğer altı düz spor ayakkabısı böyle yerde tam da size düşmanmış!

Sağ ayağımda müthiş bir acı. Sert kayaya düşer düşmez acıyı hissetmiştim.Kıç üstü otururken de sağ elimdeki tüfeğin namlusu  alnımın sağına çarmış olmalı ki sağ kaşımın üzeri de ağrıyor. Ama bereket versin kendimdeyim. Hemen pantolonu çekip ayağıma baktım. Aman Allahım ! Sağ topuğum yani sağdaki aşık kemiği denilen yer dört parmak kadar yukarda gözüküyor. Ayrıca topuğumun tam altı şiddetle ağrıyor. Ayakkabım ayağımda ve ben ayağımı hemen oradaki iki kaya arasına sıkıştırarak dizimi yukarıya doğru hızla çektim. Biraz rahatlamıştım ama ayağımın bilekten aşağısı  aynı anda balon gibi şişti kalktı.    "Acaba kırıldı mı? İnşallah çıkmıştır." diye dua ediyorum. Ama buradan bu derenin içinden yukarılara, gözükecek biryerlere çıkmalıyım. Vakit akşama yaklaşıyor. Gece bu ormanda kalmam imkansız. Böylece dipçiği kırılan tüfeğimi sırtıma çapraz asarak ve sağ dizimi ayak gibi kullanarak tekrar yukarılara düştüğüm yere dikkatle tırmandım. 5-10 dakika içinde nefes nefese ağaçlık yere ulaştım ve ağaçlardan tutuna tutuna aşağıları, köy yolunu görecek şekilde kendime bir yer edindim. Yaşım 29 ve kırık için "Her yaşa bir gün gerek." lafı aklıma geliyor. Gözyaşı içinde acıyla kahkaha atıyorum. Sesim ormanda yankılanıyor . "29 gün nasıl dayanabilirim? " diye düşünüyorum ama sağ kaldığım için de içimde bir sevinç...

Bu arada av bıçağımla çatallı bir dal keserek beni taşıyacak bir dayak yaptım. Bu dayağı kullanarak köye çıkan patikaya ulaşmalıydım. Ama ne mümkün. Bir yandan da patikanın alt taraflarına doğru sürekli gelen giden var mı yok mu, diye bakıyordum.

Ohh, nihayet aşağıdan yukarılara doğru eşeğiyle bir adamın geldiğini gördüm. İşte şimdi bu adamın geldiği yere yetişmeliydim ki bana yardımcı olsun. Ama bu gidişle ona yetişmem imkansız. Acaba sesimi duyurabilir miyim?

Neyse hizama yaklaşınca bağırmaya başladım. "Hey, hemşerim! Ben avda ayağımı kırdım. Bana yardım edebilir misin ? "

Adam beni duyuyor ama çıt ses yok. Eşeğini hızla sürmeye devam ediyor. Bir kaç kez böyle bağırdım ama adamın bana aldırış ettiği bile yok. Öyle ya belki de korkuyor. Koca ormanın içi.

İyice yaklaşınca tekrar ve son gücümle bağırdım.

"Hey hemşerim, seni görüyorum. Ben avcıyım ve yaralıyım. Elimde zehir gibi tüfek var. Yanıma gelmezsen seni vururum ona göre! "

 

 

 
Toplam blog
: 123
: 1874
Kayıt tarihi
: 02.07.12
 
 

68 kuşağındakileri iyi bilirim. Çalışmam ziraat üzerine. İnsanların ana dilleri ile konuşmalarını..