- Kategori
- Anılar
Babaanne Özlemi
Canımın canı SILA'm
Sılam; Babaannesini canından çok seven, yaşı küçük olsa da yüreği dağlar kadar büyük olan canımın canı.
Benim de gözümün nuru. O küçücük yüreğinde öyle duygu yüklü ki! Sevdikleri için kimsenin kötü söz söylemesini istemez. Hele de söz konusu ben ve dedesi olursa şakasına bile tahammül edemez. Evimin neşesi babaannen seni canından çok seviyor.
Kader diyelim, Sılam dan ayrılmak zorunda kalmam , hem onun dünyasını hem benim dünyamı değiştirdi. Böyle büyük sevginin arasına mesafeler girse de sevgi bağları daha da güçlendi. Aradan yıllar geçti. Benim küçük Sıla'm büyüdü okumayı yazmayı öğrendi. O , sevgi dolu yüreğinin verdiği babaanne hasretiyle bana kendince mektup yazmış, yazdığı mektupları bana geleceği güne kadar kimseye göstermeden saklamış. Canım kuzum benim. O da benim kadar yazmayı , resim yapmayı seviyor. Derslerinde her dönem takdir alan küçük meleğim , senin özlediğin kadar ben de seni özlüyorum.
Okul tatile girmişti. Onların gelecek olması beni okadar sevindirmişti ki! Zaman geçmek bilmiyordu. Ben melek kuzumu görmeyeli üç sene olmuştu. Onları otobüsten inerken gördüğüm an kalbim yerinden çıkarcasına çarpıyor elim ayağım titriyordu. Evet benim küçük meleğim Sılam gelmişti. Ben heyecanımı bell ietmemek için sakin görünmeye çalışsam da kolay olmadı. Kuzuma sarılıp koklamak o kadar güzeldi ki! Bu duyguyu kelimelerle anlatmak yetersiz kalır.
Ben Sıla'ma sarılırken hiç görmediğim , bir küçücük canımın canı daha vardı, Asya'm pembe yanaklı ablasının küçüklüğü gibi yumuk yumuk elleri zeytin karası gözleriyle şaşkın bakışlar içindeydi. O'nu da kucağıma alıp sarıldım öptüm kokladım. Hasretlik bu kolay değildi benim gibi çocuk sevgisi taşıyan biri için, yılların özlemi vardı.
Otogardan eve geldik. Biraz daha sarılıp koklaştıkdan sonra, Sıla elinde bir zarfla yanıma geldi. ''Babaanne bunları sana yazmıştım. Benim sana yazdığım mektuplar. Fakat şimdi açıp okuma. Biz gittikden sonra okursun.'' dedi. Ben de tamam dedim. Birlikteliğimiz bir ay kadar sürdü. Gezdik ,eylendik ve ben onların gelmesi ile yeniden doğmuşcasına hayatım anlam kazanmıştı.
Evlat sevgisi başka olsa da, Torun sevgisi ondan daha başka. Gitme vakti gelmişti. Küçük meleğimin okulu açılacaktı. Üzgündüm. Fakat gene belli etmemek için uğraşıyordum. Sıla'mın okadar hassas ruhu vardı ki gözümün içine bakıyor , ağlarım diye üzülüyordu. O gün kuzum odaya kapanmış birşeyler yazıyordu. Biz de annesiyle konuşuyorduk. Vakit gelmiş otobüse binmişlerdi ki! içimde kasırgalar koptu gene ayrılık ve yanlızlık geride bende kalan.
Kader işte, insan diyecek söz bulamıyor. Ve ben bu gün kuzumun yazmış olduğu mektupları okuyorum. O küçücük ellerin ve dağ gibi büyük yüreğin yazmış olduğu, babaanne özlemi taşıyan satırları.
İlk yazmayı öğrendiğinde yazmış olduğu mektup , büyük harflerle yazılmış.
''BABAANNE SENİ ÖZLEDİM. NE OLUR GEL. BURA SENSİZ NEŞELİ OLMUYOR. BÜTÜN HERKES SENİ SORUYOR VE BEN SENİ NE KADAR ÖZLEDİM. GEL ARTIK SENİ ÖZLÜYORUM'' ve altına atmış olduğu kalbin içinde ki imzası ''SILA KAPLAN''
O bu sözleri yazarken hepsi büyük harf ve birleşikti. Duygulanmamak mümkün mü?
Diğer mektupta yazılar daha düzgün ve okunaklıydı. Artık benim kuzum iyice öğrenmişti. En son yazdığı mektup da ,
''Babaanneciğim
Seni çok özleyeceğimi biliyorum. Ama gitmem gerekiyor. Trabzon'da okulum , kuzenlerim, teyzem var. Onları da özledim. Biliyorum beni çok özleyeceksin. Olsun telefonlar var konuşuruz. Kendini yanlız hissetme. Herkes seni çok seviyor. Tabii ki ben de. Senden birşey istiyorum. Lütfen bu notu okurken ağlama. Çünkü beni çok üzersin. BENİM PRENSESİM. BENİM BABAANNEM. HAYATIN EN İYİ BABAANNESİ.''
İşte sevginin yüceliğini saf ve temiz duyguları ile anlatan benim kendisi küçük, yüreği dağ kadar büyük canımın canı ,meleğim SILA'mın babaanne özlemini anlatan satırları.
Ben de seni seviyorum ve özlüyorum, bu satırları okurken ağlamadım kuzum. Bu sevgi karşısında ağlanmaz meleğim. Senin gibi meleğe sahip olduğum için gururluyum.
Sevgiler ve mutluluklar Tüm meleklerimin olsun.
Hatice Büyükarı...
''