Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '16

 
Kategori
TV Programları
 

Babam ve Ailesi izlemek için sebepler...

Babam ve Ailesi izlemek için sebepler...
 

19 Eylül Pazartesi sezonun başlamasıyla yeni dizilerden biri olan Babam ve Ailesi ilk bölümüyle görücüye çıkmıştı.

Başrollerini Bülent İnal, Ceyda Düvenci ve Ayça Bingöl’ün paylaştığı, kadrosunda Caner Şahin, Sercan Badur, Erdem Akakçe gibi başarılı oyuncuların yer aldığı yönetmenliğini Nihat Durak’ın yaptığı, senaryosunu Onur Uğraş, Murat Uyurkulak’ın yazdığı, yapımcılığını Faruk Turgut’un yaptığı Gold film imzalı Kanal D’nin yeni dizisi Babam ve Ailesi.

Daha önce de yazdığım gibi dizi çok başarılı bir ilk bölümle izleyici karşısına geldi.

Ancak aynı başarıyı reyting karnesine yansıtamadı.

Bunun sebebi dizinin işleyişinden çok kanalın yanlış stratejiyle alakalı olduğunu düşündüğümü ilk bölüm sonrası da belirtmiştim yine aynı düşüncedeyim.

 Show TV’nin İçerde dizisi ile aynı anda ekrana gelmesi en başından yanlıştı. Aynı gün geçen sezonun dizilerinden olan Paramparça ve Kırgın Çiçekler de yeni yayın dönemine başlarken izleyicinin seçim yapması çok da kolay değildi ki ekran tablosu da bunu doğruluyor.

O gün için en şanslı iş İçerde dizisiydi ve bunu da gösterdi. Çünkü pazartesi akşamının en büyük eksiği aksiyon işiydi bu boşluğu yakalayan, izleyiciyi de tavlayan pazartesinin galibi olurdu. Nitekim de öyle odu.

Geriye kalan iki iş önceki yılların yorgun işleri ve yeni izleyiciyle tanışan Babam ve Ailesi dizisiydi.

Her üç işte içerikleri üç aşağı beş yukarı birbirine yakın işler doğal olarak aynı izleyici grubuna hitap ediyorlar.

Bu anatomik benzerlikle aynı gün yayına vermek yerine keşke Kanal D diziyi 19 Eylül Pazartesi akşamından önce yayına verseydi.

O zaman izleyici diziyle daha kolay tanışmış olurdu.

Tabii pazartesi yerine pazar akşamları yayınlanıyor olsa çok daha yüksek sonuçlar alabilecek bir iş olurdu.

Yani özetle gün seçimi hem zamanlama hem de zorlu bir akşamda yer verilerek hatalı bir yol olmuş.

Onun dışında diğer bir yanlışta tanıtım ayağında. Dizi kendini başlamadan önce izleyiciye tanıtamamış başladıktan sonra da tekrarları sıkça yapılmadığı için belli bir reyting aralığına sıkışıp kaldı. Oysaki tekrarları sıklıkla verilseydi bugün aldığı reytinglerin daha da üstüne çıkacağı çok açık.

Reytinglere baktığımızda ilk haftadan sonra tablo inişli çıkışlı da olsa Babam ve Ailesi ilk onun içerisinde kendine yer edinmiş bir seyir izliyor.

Eğer tekrarları daha sık ekranda dönerse izleyici oranlarını bir miktar daha artırır. Paramparça ve Kırgın Çiçekler her geçen hafta biraz daha eriyor. Özellikle Paramparça ciddi bir kan kaybında. O Ses Türkiye ise önceki yılların çok gerisinde kaldı. Kemik izleyiciyle işi götürüyor. Yeni izleyici çekemedi.

Bu tabloda Babam ve Ailesi’nin her iki diziden de izleyici çektiği bariz bir şekilde görünüyor. Biraz daha sağlam asılırsa Kırgın Çiçekleri daha çok zorlayacağı açık.

Her şeyden önce taze bir iş.

Üstelik izleyiciyle arasında mesafe yok.

Hikâyesinden ötürü izleyicinin kendi hayatındaki benzerlikleri rahatlıkla arayabileceği bir iş.

Dizi karakterlerinin duygu karmaşası, iniş ve çıkışları çok güzel izleyiciye aktarıldığı için empati yelpazesi geniş.

Yani parçalanmış ailelerinin kadınından, erkeğine çocuğuna kadar herkesin kendisinden bir şeyler bulacağı bir iş.

Böyle olduğu için de karakterler izleyiciden uzak değil, fazlasıyla yakın.

Kocasının hayatında başka bir kadın ve çocukları olduğunu öğrenen asıl eşin hezeyanları.

Bu olay karşısında hayatları tepetaklak olan çocuklar.

Yıllarca babası tarafından nüfusuna bile geçirilmemiş bir gencin ruhundaki çalkantılar.

Ve her iki çizginin içerisinde suçlanan bir adam. Bay Kemal.

Bu hikâyeyi benzerlerinden ayıran önemli bir ayrıntı da Bay Kemal’in gayri resmi ailesinin aileye sonradan sızan kadın olmaması.

Yani Bay Kemal evlendikten sonra yasak bir ilişki yaşamıyor, gençlik aşkına ailesinin baskısı yüzünden kavuşamadığı için evleniyor.

Kısacası dizi çarpık ilişkiler üzerine kurulu değil. Bu seçim de diziye bir seviye katmış, benzerlerinden ayırmış.

Başka bir değişle metres yerine eski sevgili çatışmasını izliyoruz.

Tabi tamamen bunun üzerinde asılı kalmıyor dizi. Birbirlerini hiç tanımayan kardeşlerin birbirleriyle çatışmalarını ve kendi ruhlarındaki karmaşayı da anlatıyor.

Özellikle baba sevgisini hiç tatmayan Kadir’in hayata ve herkese karşı öfkesini o kadar dozunda işlemişler ki Kadir’i oynayan oyuncu Caner Şahin’in de başarısı eklenince en çok o sahnelere kilitlenip kalıyor insan.

Doğruyu isterseniz beni bu diziye çeken de Kadir’in hikâyesi oldu.

Onun hikâyesini izlerken yaptıklarına kızamıyoruz nedenlerini anlıyoruz. Kadir’in yaralarını sarmak istiyor, onu ailemizin haşarı çocuğu yerine koyuyoruz.

Aynı şekilde Bay Kemal’in resmi eşi Suzan’ı da anlıyoruz kâh kızıyor kâh üzülüyoruz ama çokça anlıyoruz. Bunun en büyük sebebi de karaktere hayat veren Ceyda Düvenci’nin başarılı performansı.

Umarım ilerleyen bölümlerde Suzan karakterini canavarlaştırıp izleyiciden uzaklaştırmazlar. Ne kadar canavar o kadar reyting mantığına girdikleri anda izleyiciyle aralarına mesafe koyup dizinin gerçekliğini de yok ederler. Bu yolu seçmemelerini şimdiden belirtmekte fayda var.

Bay Kemal’e gelirsek onla henüz empati kuramadık ne yazık ki. Bence gelecek bölümlerde Bay Kemal karakteriyle izleyiciyi biraz yaklaştırmaları şart dizinin en önemli karakteri ama izleyiciden uzak.

Karaktere hayat veren Bülent İnal iyi bir seçim ancak Bay Kemal’in açılması şart bu haliyle duygularına, iç hesaplaşmalarına ulaşamıyor izleyici. Oysaki Bülent İnal bunu fazlasıyla yapabilecek bir oyuncu yazılırsa o da fazlasıyla oynayacaktır. Bu kadar durağan bir Bay Kemal doğrusu izleyiciyi zaman içinde sıkarak uzaklaştırır.

Eski sevgili Nilgün ise Ayça Bingöl’ün varlığı olmasa çok silik bir karakter olarak kalacak. Biraz daha dişileştirilirse son bölümdeki gibi izleyiciye daha çok dokunacaktır.

Suzan’ın oğlu Mert’e gelirsek Sercan Badur’un Güllerin Savaşı’ndaki performansını, oyunculuk başarısını biliyoruz. O dizideki karakterin içine sıkıştırılarak bu dizide de yer verilmesin ama o karakterden sıyıralım derken de minyatürleştirilmesin. Yani Mert özgürleştirilsin. Özgür bir Mert’i eminiz ki Sercan Badur daha izlenir ve anlaşılır halde bizlere izletecektir.

Bu minvalde birkaç ufak dokunuşla dizinin seyrinin daha da artacağını düşünüyorum. Zaten Bay Kemal Suzan’dan boşanıp Nilgün’e evlenme teklif ederek hikâyenin yeni bir dönemece girdiğini asıl şimdi gerçek olayların başlayacağının sinyallerini verdi son bölümde.

Bundan sonraki bölümleri bu eksende izleyeceğiz yani.

Geriye izleyicinin diziye sıkıca asılması kalıyor.

Dilerim kanal bolca tekrarlarıyla yeni izleyiciler çekerek diziyi hak ettiği yere ulaşmasını sağlar.

Herkesin kendisinden izler bulabileceği, ailelere hitap eden bir dizinin reyting mağduru olmamasını istiyorum.

Çünkü iş hem kadrosu hem de hikâyesiyle bunu hak etmiyor.

Önümüzdeki haftalarda izlenirliğinin artması dileği ile bol şanslar.

oyatekin@gmail.com                                         

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Oya Tekin/ Yaşadıkça.com köşe yazarı

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..