Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '17

 
Kategori
Güncel
 

Barış Yazgı'nın yazgısı...

Barış Yazgı'nın yazgısı...
 

Ah..Ah.. Fakirliğin gözü kör olsun. Bu anlatacağımız bir garip müzikçinin yazgısıdır, yani kaderidir… 
 
Barış Yazgı keman çalmak isteyen; keman çalmayı kendi kendine öğrenen bir garip Anadolu’lu musikişinas… Gariban her müzikçi gibi parasız, zil ama ileriye ilişkin umutları olan ve kemanı, keman çalmayı çok seven ; bu konuda kendisini geliştirmeyi çok isteyen genç bir adam.
 
Kimdir Barış Yazgı ?
 
Barış Yazgı, 22 yaşında Siirt’li kendisini müziğe, kemana kaptırmış, büyük bir virtüöz olmak isteyen; bunun da yolunun Belçika’da bulunan ağabeysinin yanına gidip, orada eğitim görmek isteyen genç bir insan. Bunun için defalarca Belçika elçiliğine başvurmuş; vize almak için yalvarmış yakarmış. “Eğitim için gitmek istiyorum…” demiş. Ama kimselere derdini anlatamamış. Bir türlü ne istediğini anlatamamış. Gerçi geçmişte Belçika’ya bir kez kaçak giriş yapmış ama Belçika polisi hemen onu yakalayıp sınır dışı etmiş. 
 
Barış, Elçilik kapılarında günlerce, aylarca beklemiş.. Bu arada para kazanmak için, sokaklarda, metroda her yerde keman çalıp biraz para kazanmış. 
 
Geçtiğimiz günlerde Midilli açıklarında batan mülteci botunda hayatını kaybeden Barış Yazgı’nın cansız bedeni yanı başında kemanı ve el yazısıyla notalarını karaladığı kendi besteleri ile birlikte bulundu. 
 
Meğer genç kemancı biriktirdiği bütün parayı, kendisini Midilli’ye götüreceğini umut ettiği botun sahibine vermiş, 25 kişinin bindiği bot ancak sahilden 4 km. kadar açılabilmiş ve sonra bot su alarak batmış ve sonuç felaket.  
 
Ağabeyi, Suat Yazgı kardeşinin böyle bir delice fikrinin olduğunu anlamış ama ne yaptıysa onu amacından vazgeçirememiş. Bot batınca Barış da botta bulunan 25 kişiyle beraber boğulup gitmiş; ve bütün o büyük kemancı olmak hayalleri de onunla birlikte Akdeniz’de kaybolmuş gitmiş.
 
Her ay böyle yüzlerce, binlerce insan Akdeniz’in sularında bir umut uğruna hayatını vermekte beis görmüyorlar. Binlerce kişi bir düş uğruna küçük bir bot içinde denize açılıyorlar ve ölüp gidiyorlar. 
 
Bunların hesabını acaba Allah’tan başka kim tutuyor?
 
Bunlara çürük çarık botlarını veren Allahsızlar kimler; bu insanlar nasıl, neden yol bulup denize açılıp, Yunanistan’ın, İtalya’nın kara sularına girmeden hayatlarını veriyorlar… Bu yolla kim bilir ne kadar paralarını bu ahlaksız insanlara kaptırıyorlar.
 
Barış Yazgı’nın ağabeysi Suat Yazgı, hikayeyi şöyle anlatıyor: Suat Yazgı, “Kardeşim daha önce yine kaçak olarak geçen yaz Belçika’ya geldi ve orada bir 7 ay kalma süreci yaşamıştı. Oranın eğitim şartlarını sosyal yaşantısını benimsemişti açıkçası. Bir de kemana çok yatkın bir çocuktu. Hayaliydi virtüöz olmak. Sokak müziği yapardı kendisi. Ekstra burada doğum günü partileri gibi günlerde gider çalardı. Bu hayaliyle bu 7 aylık süreçten sonra geri dönüş yaptı. Bir türlü uyum sağlayamadı  buraya…” (onedio.com)
 
Ağabeyi onu yanına aldırmak istemiş ama Belçika hükümetinin kurallarından dolayı onu aldırmayı bir türlü becerememiş.
 
Barış Yazgı da Belçika serüveninden sonra Türkiye’ye dönüşünde, buranın koşullarına bir türlü uyamamış ve ancak büyük bir virtüöz olmanın yolunun Belçika’dan geçtiğine inanmış, oraya dönmek için elinden geleni yapmış.
 
Ve onun son çabası da ne yazık ki hayatına mal olmuş.
 
Ufak bir botla Midilli’y gideceğim derken, sen Akdeniz’in sularında elinde kemanın ve içinde bestelerin bir garip kemancı olarak ölüp git…
 
Kim ağlamaz 22 yaşındaki, Siirt’li Barış Yazgı’nın yazısına… Sen kadere bak kadere… Hey canına yandığımın dünyası. 
 
Böyle nice geri kalmış ülke insanı daha iyi koşullara kavuşacağım; bir Avrupa ülkesine kendimi atacağım diye, Akdeniz’in sularında hayatını veriyor. Binlercesi.. Binlercesi böyle ölüp gittiler…
 
“Ey medeniyet denen tek dişi kalmış canavar..”
 
Yazıktır günahtır… Ey Avrupa ülkeleri, kültürlüyüz, medeniyiz, diyorsunuz… Ama bu insanların ne istediğine hiç mi hiç aldırmıyorsunuz. Bu insanları dinlemiyorsunuz. Tuttuğunuz zaman kamplara koyuyorsunuz.
 
Bu insanlar aç mı, susuz mu?
 
Ölümle mi karşı karşıyalar?
 
Ne koşullardan geliyorlar?
 
Ne gibi umutları, beklentileri var… Hiç aldırmıyorsunuz…
 
Aslında bu insanlar sizin günahınız…
 
Sizin acımaksızın sömürdüğünüz ülkelerin insanları. Şimdi şaşırmış durumdalar. O ülkelerde bu insanlar yaşam hakkı tanımadınız. Silah sattınız. Birbirini öldürttünüz. Acımadınız.
 
Şimdi Akdeniz’in buz gibi sularında ölüyorlar, karıncalar gibi… Yine acımıyorsunuz…
 
Bu mu uygarlık, batı kültürü, batı felsefesi…
 
Sizin insafınızın içine tüküreyim.
 
İnsanlık ha…
 
İnsanlık sizden ırak olsun.
 
Bir uygar insan varsa… O da kemanına sarılarak Akdeniz’in sularında boğulup ölen Barış Yazgı’dır. 
 
Gerisi laf-u güzaf…
 
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..