Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '17

 
Kategori
Deneme
 

Başka Bir Aşk İstemez

Başka Bir Aşk İstemez
 

Aşkınla çarpar kalbimiz


Kurtulamıyorum.

Bu dertten kurtulamıyorum.

Kanser dahil bütün hastalıklardan kurtulmak mümkün, ama bu dertten...

Bağımlılıklardan ve ayrılık acısı dahil bütün acılardan kurtulmak mümkün, ama bu dertten...

Derdimizi söylersem...

Derdimi açmamla, pek azınız düşünecek, pek azınız duygulanacak; birçoğunuz da gülecek. İnşallah siz gülenlerden olursunuz. Düşünür veya duygulanırsanız benim hastalığım size de bulaşmış demektir. O zaman Allah (c.c) yardımcınız olsun.

Dert dert deyip duruyorum. Aslında ben bunu olağan olarak buluyordum taa sınıf arkadaşım teşhisi koyuncaya kadar.

1979’da, Ankara’da TODAİE giriş sınavlarında ilköğretmen okulu arkadaşım Mehmet Karaduman’la karşılaştık. 17 sene sonra buluşmamızın verdiği heyecanla hasret giderdik, gezdik, dolaştık; konuştuk ve düşündük. Konuşma arasında bana ne dediğini tahmin edemezsiniz:

“Sabahattin biz b...’u yedik. Öyle bir kozanın içindeyiz ki... Gerçi ben kozayı yırttım...”

Ben argo konuşmam hiç. Konuşanları da tasvip etmem. Çok iyi tanıdığım, okulu birincilikle bitiren samimi arkadaşım da böyle değildi; ama nasılsa böyle argo kullandı. Ben “Naneyi yedik” desem yine argo olur. Bu sözler de nenin nesi demeden anlatmaya başladı:

“Öğretmenlerimiz öylesine, vatan ve millet aşkıyla doldurdular ki bizi... Habire kozamızı büyütüyor ve kendimizi adıyoruz.” Doğru söze ne denir, gerçekten öyle. Şimdi rahmetli olan arkadaşım kozasını yırttığından söz etmişti. Biz hâlâ kozamızdayız. Biz hâlâ nakarattayız:

Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;

Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.

İsmail Hikmet ERTAYLAN, (Öğretmen Marşı nakarat kısmı)

Evet, Allah (c.c) kendilerinden razı olsun öğretmenlerimiz vatan ve millet aşkıyla fazla doldurdular bizi. Bunun da dozunu iyi ayarlamak gerekir. Öğretmenlerimiz dozunu ayarlıyorlardı belki, ama her öğretmen aynı uygulamayı yapınca doz fazlalaşıyordu. Ben de vatan millet aşkını işledim, ruhları bu aşkla süslemeye çalıştım; ama dozu da ayarlamaya çalıştım.

Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,

Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

Cemal EDHEM YEŞİL, MÜLKİYE MARŞI  (EY VATAN)’dan

Düşünüyorum. Şimdi düşünüyorum: Arkadaşım niye koza benzetmesini yaptı. Kıymetlidir de ondan diyelim. Niye “ben yırttım” dedi? Kozasından çıkan tırtıl kelebeğe dönüşür. Bilindiği gibi kelebeğin ömrü az olur. Öleceği malum mu olmuştu ona acaba? Allah bilir. Ruhu şad olsun.

Ben, en iyisi bu konulara girmeden halimi anlatayım:

Bilindiği üzere vücudumda isyan eden terörist hücrelere 3-4 hafta önce bir operasyon yapıldı.  Doktorlar yakında aynı yere ikinci operasyon hazırlığında. Vücudumdaki bazı hücreler tutuksuz yargılanacak. Her hafta çocuklarımın kontrolünden, her ay da doktorların kontrolünden geçecek.  Terör görüldüğü yerde derhal operasyon yapılacak.  Tabii bütün hücrelerim de teyakkuz halinde olacak. Vücut bize emanet tedbir bizden takdir Allah’tan. Tıpkı bunun gibi vatan da bize emanet, her türlü tedbiri almak zorundayız.

Ne derler “Kendi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayriye himmet ede!” Evet, katkım olamadığım için üzülüyorum. Kızıyorum da üstelik. Kime mi?

Akıl ve ruh sağlığı uzmanlarına kızıyorum. Yöneticilerimizin akla uymadığını teşhis edebilmeleri için daha ne kadar bekleyecekler.

Hukukçulara, eğitimcilere, ekonomistlere, ilahiyatçılara vb. kızıyorum. Kendi kendime diyorum ki “Bu millet sizleri yetiştirmek için neler çekti, ne fedakârlıklar yaptı. Şimdi susma zamanı mıdır? Şimdi yan gelip yatma zamanı mıdır? Düşünün biraz, insaf edin biraz. Şimdi katkınız olmayacaksa ne zaman olacak? İş başına, görev başına. Bu millet doğruları sizlerden dinlemek istiyor. Ajanlardan veya işbirlikçilerden değil.

Namık Kemal,

“Ölürsem görmeden millette ümit ettiğim feyzi

Yazılsın seng-i kabrimde vatan mahzun ben mahzun.”

diyordu. İnşallah biz de mahzun ölmeyiz. 

Kabirden açılınca aklıma geldi. Gerçekten, bizim dert acayip dert, hem düşündüren, hem duygulandıran çoğu zaman da güldüren dert.

Biliyor musunuz epey sene önce mezar taşıma yazılmasını istediğim bir dörtlük yazmıştım. Can çıkmayınca huy çıkmıyor. O dörtlükte de ders vermekten geri kalmıyorum. Bir kere, nerde, ne zaman, nasıl öleceğimizi Allah (c.c) bilir. Bırakın mezar taşını, mezarımız olup olmayacağını da Allah bilir. Buna rağmen cahillik edip yazdık:

Düşünmeden bakmayın bu mezar taşıma

Huzurda hesap vereceğim tek başıma

Fatiha okursan yazılır hesabına

Bilinçli ol ki düşme dünya tasasına.

Öğretmen

Sabahattin Gencal

28. 09. 1943- …

Bilinçli olalım ki ateş çemberinden kurtulalım.

Bilinçli olalım ki, hep birlikte  insanca yaşayalım.

 

Sabahattin Gencal, Hamidiye_Çekmeköy_İstanbul

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..