Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '18

 
Kategori
İnternet
 

Başparmak Nesli

Başparmak Nesli
 

Kurtarmak elimizde...


Onlara kızıyoruz ... Otobüste, yolda yürürken, orda burda hatta güzelim manzaralı deniz kenarında etrafa bakmak, olan bitenle ilgilenmek yerine;  başlarını ellerinde tuttukları cep telefonundan veya tabletten kaldırmayan başparmağı ile ekranı sürekli kaydırarak internette gezinti yapan ya da mesaj yazan gençler...

Başparmak nesli...  Onlara bu yakıştırmayı yapan, bu konuda araştırma yapan uzmana göre, ülkemiz ilk sırada...  

Gençler diyorum ama bizler yani tevellütü 50'li 60'lı  hatta70'liler... Onların anne-babaları olan  bizlerden,  onlar kadar olmasa da bu yeni oyuncağı kullanmada sınırı aşanlar az değil.

Sınır nedir ? Uzmanlar cep telefonu ve bilgisayar kullanımıyla ilgili günde iki üç saati, normal çizgi içine alıyor.

Tabiki işi gereği gün boyu bilgisayar karşısında olanlar bu kategorinin dışında.

İstatistiklere göre ülkemizde her 13 dakikada bir cep telefonuna bakmak gereğini duyuyormuş insanımız. Bizden sonra Norveç geliyormuş. Sıralamada en son Rusya varmış. Araştırmaya göre,gece yatmadan ve sabah kalkar kalkmaz mutlaka ekrana bakan insanlar sıralamasında da biz evelallah :) ilk sıradaymışız...

Nomofobi olarak adlandırılan; cep telefonu olmadan yaşayamayacağını söyleyip bu konuda yoksunluk hissi duyma rahatsızlığı,  hemen tüm genç kesimde mevcut  bu araştırmadan çıkan sonuca göre... 

İyi de... Suçlamak yerine onları yetiştiren bizler, her konuda olduğu gibi aynanın karşısına geçip kendimizi sorgulamamız gerekmiyor mu ...

 Kitap okumasını isteriz çocuklarımızdan ama kendimiz okumayız ... Arkadaşları kim, nerelere "takılıyor" ilgilenmeyiz ... Ya vaktimiz yoktur ya da gerek duymayız... Anne-baba sınırını bir türlü tutturamayız... Ya "arkadaş" olmayı yeğler, oğlumuz/kızımız,  sınırı kötüye kullandığında da ilişkileri daha da yokuşa süreriz. Ya da kendi ana/babamızdan gördüğümüz o "çocuksun sen sus" modundan belki bi gıdımcık daha esnek kıvamda bir annelik/babalık sergileriz...

Sezen Aksu'nun şarkısındaki gibi "Masum değiliz hiçbirimiz"...  Kusursuz insan olamayacağı gibi kusursuz anne/baba da yoktur elbette...

 Demem o ki... Günümüz gençlerine; duyarsız, ülke sorunları ile ilgilenmek şöyle dursun ekranda bir kez olsun haber dinlemeye tahammülleri yok,ev işlerine en ufak katkıda bulunmuyor, bakkala ekmek almaya bile giderken söyleniyorlar, odalarına kapanıyor iki kelime konuşamıyorsun diyoruz ya...

Bu gençler uzaydan mı geldi, bunlar nasıl bir ortamda yetiştiler , biz  bunlara ne verdik de ne bekliyoruz diye sormak,sorgulamak aklımıza geliyor mu acaba?

Çoğu kez ekonomik zorlukların yüzünden ayrılan eşlerin, ya da ayrılmasalar da aynı nedenden dolayı her gün evde kavga edilen bir ortamda yetişen  çocuklarının, o çok bilinen söylemle hayata ; 1-0 atılacağı bir gerçektir... Yani hayat daha ilk  zamanlarda golünü atmıştır onlara ...

Ya pamuklara sarılıp büyütülenler...

Onlar da her şeye sahip olmanın ya da her istediğinin kanun gibi yapılmasının verdiği aşırı rahatlık dolayısı ile, kendilerini dünyanın merkezi sanan gençlerimiz... En ufak bir olumsuzluğa ,yoksunluğa,sıcağa,soğuğa hele hele parasızlığa tahammülleri yoktur. Onların lûgatında "YOK" diye bir sözcük bulunmaz. Etrafındaki herkesin,  herşeyin kendilerine hizmet etmekle ya da işlerini görmekle yükümlü olduğu gibi sabit fikirleri vardır...

Sözün kısası; gençleri yargılayalım,  evet  ... Ama  onları insaflı , anlayışlı, geniş bir perspektif  çerçevesinde sorgulayalım ... Olabildiği kadar , başarabildiğimiz ölçüde anlamaya çalışalım onları...

Öylesine zor bir dönemden geçiyoruz ki , herkes herkesle sorunlu ; hepimiz "anlaşılamadığımızdan" dertliyiz.

Kim haklı, kim haksız ya da ne kadarında bizim yanlışımız var. Durup düşünen insan sayısı ne kadar azaldı... Sorgulama, düşünme adeta buhar olmuş... Varsa yoksa "günü kurtarmak" ... Ayağımıza basılmadan, başkalarının yaşadıkları bizi çok ilgilendirmiyor ...

Yemek,içmek, gezmek... Hayattan olabildiğince bir şeyler koparmak...  Elinde avucunda olmasa da ne önemi var, gelsin kredi kartları... Alalım tüketelim ha bire... Daha üç kuruş para kazanmaya yeni başlamış, hemen ev alalım, araba alalım; bunun derdinde insanlar... 

Ülke panaroması bu...  E, gel sen şimdi gençliği suçla ... Kafasını kaldırsa etraf toz duman... O da ne yapsın;  kuma yani cep telefonuna gömüyor, o çok karışık! kafasını ... 

Başparmaklarını ... Kitap sayfası çevirmek, bir çalgı çalmak, resim yapmak veya bir zanaat öğrenmek uğraşı için  interneti de kendini geliştirmek amacıyla kullanan gençlerin; kendilerine daha önce de onları yetiştiren ana/babalarına selam olsun...

Ülkemizin beklenen aydınlık yolunu onlar açacaklar...

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 307
: 1382
Kayıt tarihi
: 08.08.07
 
 

Emekli Türkçe öğretmeniyim.Şimdi Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan, Atatürk Eğitim Enstitüsü ..