Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '16

 
Kategori
Dünya
 

Batılılar, 300 yıldır Osmanlıyı, Cumhuriyetçileri ve İslam âlemini nasıl keklediler, işlettiler (5)

Batılılar, 300 yıldır Osmanlıyı, Cumhuriyetçileri ve İslam âlemini nasıl keklediler, işlettiler (5)
 

Batılaşmak, onları taklit etmek değil; onlar gibi, bilgiyi işlemek, yeni bir bilgi üretmektir. Bizim kavrayamadığımız budur.


Avrupa'da o dönem okuma bilmiyorsan, evlenemez, Kilisede toplu duaya katılamazsın. Eğer, İngiltere'de isen ve öldüğünde de İngiliz bezi ile sarılmamışsan, mezara defnedilmezsin. Bunlar ne şaka, ne de fıkradır. Batı, bu temel anlayışlarla uyanmış, ayağa kalmış ve ilerlemiştir.

İlginç olanı, onları uyandıran da İslam Alemi ve Müslümanların olmasıdır. Anladığımız, onları uyandırarak, kendimizin derin bir uykuya daldığıdır.

Batılı toplumların yazıya geçişini ölçüye vurmak mümkün mü? Tarihçiler mümkün olduğunu düşündüler ve bu amaçla, ismini yazıp imza atabilenlerle atamayanları birbirinden ayırmaya fırsat veren vergiyle ilgili, adli, noterliklere ve dini çevrelere ait bütün belgelerdeki imzaları saydılar.

Tereddütler ve tartışmalardan sonra, imza sahiplerinin yüzdesinin çok genel olarak belli bir toplumda yazıyla tanışıklığın derecesini gösterebileceği, fakat belli bir kültürel yetkinliğin doğrudan ölçütü olarak değerlendirilemeyeceği bugün artık kabul görüyor.

Gerçekten de, yazı eğitiminin ancak okuma eğitiminden sonra verildiği ve dolayısıyla sadece çocukların bir kısmı için geçerli olduğu Eski Rejim toplumlarında, imza atan herkes okuyorsa da, her okuyan kişi imza atamıyordu...

XVI. Ve XVIII. Yüzyıllar arasında, Avrupa’nın tamamındaki imza oranlarında güçlü bir ilerlemeye işaret ettiği açıktır (doğrudan doğruya okuma ve yazmayı bilen insan yüzdesini belirtmemesine rağmen bu orana “okuryazar oranı” diyebiliriz).

Öyleyse öncelikle, şehirler ve köyler dahil bütün ülke çapında geçerli oranları ortaya koymak için incelenen malzemelerin boyutça ve dağılım açısından ulusal olduğu üç örneği ele alalım. İskoçya’da 1638 National Covenant için toplanan ve ülkenin Presbiteryen birliğini onaylayan imzalar ve presbiteryanizm geldiği takdirde bu ilkini İngiliz Parlamentosu davasının berisine atacak olan 1643’teki Solemn League and Covenant için toplananlar, % 25Tik bir erkek okuryazar oranını gösteriyor.

Yüz yıl sonra, yani 1750’li yıllar içinde, İskoçların en yüksek adli kurumu olan High Court of Justiciary huzurunda sayılan tanıkların imza oranı erkekler için % 78, kadınlar için % 23’tür – bu sayılar, tanıklar grubunun  sosyal  yapısıyla  ülke nüfusunun bütünü arasındaki  fark hesaba katılarak sırasıyla % 65 ve % 15’lik ulusal oranları ileri sürmeye izin veriyor.

İngiltere’de, Protestation Oath (“reformdan geçmiş ve Protestan olan gerçek din”e biat) için 1641’de toplanan imzalar, 1643’teki Vow and Covenant (Parlamentoya sadakat sözü) ve (ülkeye presbiteryenizmi sokan) 1644’teki Solem League and Covenant, % 30’luk bir erkek okuryazar oranına işaret ediyor.

XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında, 1754’ten itibaren eşlerin ikisinin de imzasını şart koşan Church of England’ın evlilik kayıtları, yazarlık oranındaki artışa işaret ediyor: 1755’de olduğu gibi 1790’da da erkeklerin %60’ı imza atmış – kadınlar içinse sayı, 1755’te % 30, 1790’da % 40.

Nihayet Fransa’da, (1877’de rektör Maggiolo tarafından hemen hemen bütün departmanlardan toparlanan) yerel kayıtlara göre eşlerin imzaları bir yüzyılda net bir artış gösteriyor: 1686-1690’da erkeklerin sadece % 29’u ve kadınların % 14’ü imza atarken; 1786-1790’da durum erkekler için % 48, kadınlar içinse % 27’dir.

Dolayısıyla bu üç coğrafyada ve sadece erkek okuryazarlığı dikkate alındığında, yazının yaygınlaştığını görüyoruz: yüz ya da yüz elli yıl içerisinde, imzacıların (yani kesin okurların ve muhtemel yazarların) sayısındaki artış İskoçya’da % 40, İngiltere’de % 30 ve Fransa’da % 19’dur.

Ulusal bir oran vermenin henüz mümkün olmadığı diğer ülkelerde, şehirler ve bölgeler düzeyinde buna benzer gelişmeler mevcuttur. Örneğin evlilik sözleşmelerinin noter huzurunda gerçekleştiği Amsterdam’da, 1630’da erkeklerin % 57’si, kadınların % 32’si imzacı olurken 1780 yılında durum % 85’e % 64’tür.

Yine 1790’da erkeklerin % 83’ünün kadınların ise % 63’ünün evlilik sözleşmelerini imzaladığı Torino’da, 1710’daki durum % 71’re % 43’tür. Torino’nun taşrasında, yani şehre bağlı kırsaldaki gelişme daha da çarpıcıdır:

Erkek imzacıların oranı % 21’den % 65’e, kadınlarınki ise % 6’dan % 30’a yükselmiştir.

Aynı şekilde 1515-1600 yılları arasında Yeni Kastilya’da, Toledo Engizisyon Mahkemesi’nin kayıtlarına göre, tanık ve zanlıların (bunların onda sekizi erkek, ve hemen hemen yansı küçük ya da büyük soylu kişilerdi) ancak % 49’u iyi kötü imza atabiliyorken, 1651-1700 arası bu oran % 54, 1751-1817 arası ise % 76’dır.

Örnek vakaların terkibi her ne kadar Kastilya nüfusunun tamamı için söz konusu olan genel oranı belirlemezse de, yüzdelerdeki artış, okuryazarlıktaki süreğen ve düzenli artışa işaret eder.(1)

Yukarıda yazılanlar toparlanırsa:

-Batıda, önce okuma, sonra yazma eğitimi verildiği, teşvik edildiği, bunları zorlama adına da; Evlilik, Kilise ve mahkeme işlemlerinin kullanıldığı;

-Bu konuda, İskoçların, İngiliz ve Fransızların önünde olduğu, anlaşılmaktadır.

 

Devam edecek:

www.canmehmet.com

 

Kaynak: (1) ÖZEL HAYATIN TARİHİ  3, Rönesans’tan Aydınlanmaya, HAZIRLAYANLAR: PHILIPPE ARIES – GEORGES DUBY, YKY yayınları

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..