Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '15

 
Kategori
İnançlar
 

Bayramda nefsini de kurban ettin mi?

Bayramda nefsini de kurban ettin mi?
 

Nefs mücadelesi


Kurban Bayramı geldi geçti ve inancın göstergesi olarak kurbanlar kesildi. Her kesilen kurban ile binlerce yıldır insanların yaptığı gibi Yüce Yaradan’a sığındı insanlar.

Peki bu Bayram’da acaba şekil ibadetinin ötesine geçebildik mi? Yoksa yine diğer bayramlar gibi kurbanlar kesilip, aileler ziyaret edilip yine şehir yaşamının koşturmacasına geri dönüldüğünde bildiklerimizi unutup edeb, adap, ahlak kurallarını bir kenara bırakıp, iyilik, doğruluk, güzellik, faydalılık için çabalamayı bırakacak mıyız?

“Hayır hep bu ışıklı yolda olacağız” denildiğini duyar gibiyim...

Umarım öyledir ve öyleyse sizleri kutlarım. Ancak 5 gün sonra, 10 gün sonra 30 gün sonra 100 gün sonra ve 1 yıl sonra bir sonraki Kurban Bayramı’nda da böyle davrandığınızı kendinize dürüst bir ayna tutarak söyleyebilirseniz, siz olmak yolunda ilerliyorsunuz demektir.

Ancak bu çoğumuz için maalesef sözde kalacak, özde değil. Çünkü kesilen sadece kurban olacak, nefs değil.

Hz.İbrahim’in hikayesi 3 Semavi Din’de de anlatılır. Oğlunu kurban edecek kadar Tanrı’ya teslim olmasının karşılığında ona imanının ödülü olarak bir kurbanlık indirilir.

Bu hikayenin öğretisi nefsini kurban etmektir. Kendi miracını yapmak için nefsini kurban etmek. Zülfikar kılıcının bir yanı düşmanı keserken diğer kısmı da kendi nefsini kesmek içinmiş. Yani hem şekil hem de mana anlamında nefs ile bir savaş var.

Bu, Hz.Peygamberin “küçük cihattan, büyük cihada geçiyoruz” dediği gibidir. Güzel Anadolumuzun Gnostik tarihinde yer altı mağaralarında Romalıların kıyımından saklanan eski Kilise Pederlerinin duvarlara çizdikleri ejderha resimlerinde de hep insanın nesfle mücadelesi teması anlatılır. Yani, büyük cihad, insanın kendisiyle savaşı, kendi nefsiyle savaşını anlatılır.

O yüzden nefsini kurban etmeyenin kestiği kurban da tam yerini bulmayacaktır.

Nefs dediğimiz şey psikolojinin “id” yani iç güdü dedikleri şey ile ego’nun birlikteliğidir. Ve duygularla beslenir. Toprak ile sembolize edilen nefs, insanı dünya hayatına bağlayan, ruhun enkarne olduğu bedende tekamül etmesini sağlayan şeydir. Hem kalıtsal hem de çevresel parametreleri olan kişilik dediğimiz yazılımın bir unsuru.

Ego denilince akla hemen kötü bir şey geliyor. Aslında amaç egoyu öldürmek değil, terbiye etmek. Egosunun kölesi olan zorba olur, egosunu yok eden ise pas pas olur. Amaç egoyu terbiye ederek hiçliğe varmaktır ki, O’nun varlığını idrak edebilelim. Her şeyin zıddı ile aşikar olduğu bu evrende O’nun varlığını hiç olmadan bilemeyiz.

Biliyorum kulağa efsanevi geliyor. Egoyu öldürmemek ama terbiye etmek...Egoyu terbiye edip korumak ama hiç olmak.

Terbiye edilen ego evcilleştirilmiş bir kısrağa benzetilebilir. Amaç kısrağı öldürüp yola yaya devam etmek değildir. Amaç kısrağı evcilleştirip bir varış noktasına sağ salim gitmektir. Zamanı gelince kısrak da bir kenara bırakılacaktır ki o da nirvana'dır. Her şey adım adım olacak, ışık kör gözlere alıştırıla alıştırıla verilecektir. Başka türlü olursa insan yanar, devrelerini yakar. Delilik ile deha arasındaki ince çizgidir bu.

Evet dostlarım...

Lütfen bu Bayram’da hep birlikte önce kendimize AYNA tutalım ve bakalım bize neler söyleyecek AYNA?

Kısıtlayıcı inançlarımız, cehaletimiz, dogmalarımız, taassuplarımız, travmalarımız, duygusal yüklerimiz, bağımlılıklarımız, korkularımız, öğrenilmiş çaresizliklerimiz, arzularımız, isteklerimiz, beklentilerimiz, batıl ve boş inançlarımız, dengeden saptığımız davranışlarımız...

Bakalım, kendi aynasına bakmaya cesaret edene AYNA neler söyleyecek?

Bakalım kaç kişi verilen mesajı alabilecek?

Bakalım kaç kişi bu mesajı içselleştirip aksiyona dökebilecek?

Bakalım kaç kişi plandan harekete geçecek?

Bakalım kaç kişi birkaç denemeden sonra bile iradeyle yoluna devam edebilecek?

Buyurun size nefsinizin derinliklerine inmeniz için birçok giriş kapıları....

Aynı Theseus’un Antik Yunan mitolojisinde labirentte öldürdüğü canavara çıkan labirentin yolları gibi. Bakın binlerce yıllık Yunan Mitolojisi bile bunu anlatmış.

Evet yollar her  zaman orada ve size açık. Sadece görmeniz yeterli.

Siz kendi tavşan deliğinize girmeye istekli olur bir kere göreceksiniz ki bu kapılar sizlere ne hazineler sunacaktır. Her şey istemek ve seçimle başlar.

Haydi hemen şimdi başlayalım.  Çünkü ŞİMDİ’den başka fırsat yok.

Sevgiler,

Kenan

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..