Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '17

 
Kategori
Anılar
 

Beni Amerikalı asker kızlara emanet edin

Beni Amerikalı asker kızlara emanet edin
 

Yer Belçika-Mons NATO karargâhı; zaman 1977
 
Zaman nasıl akıp geçti anlayamadım. Tezkereye birkaç ay kaldı. Her gün tam bir görev düzeni ve sorumlu bireysel özgürlük içinde şamata ve eğlenceyle kayıp gitti. Aylık tüketim sınırı bağlamında sigara ve içki kuponlarımızla ucuza alışveriş yapabiliyor, görev saatleri dışında sinema, bar, disko ve bovling salonlarında kafamıza göre takılabiliyoruz. İsteyen ve parası yeten hafta sonlarını komşu ülkeleri gezerek geçirebiliyor.
 
Dedikodulara göre Amerikan ordusu alkolik ve diğer madde bağımlısı askerlerini buraya sürgüne gönderiyormuş. Ancak benim tanıştığım Amerikan askerleri en fazla İngilizler kadar alkol tüketiyorlardı. Bazılarının esrarlı sarma sigara içtiğini gördüm; ancak bu Amerikan askerlerine özgü bir şey değildi. Esrar özellikle Hollanda’dan getiriliyordu. Orada belli miktarlarda serbest olduğunu söylüyorlardı.
 
Ben bir akşam ‘onbaşılar barında’ yalnız oturan iki Amerikalı kadın askerin masasına iliştim. Maksadım çapkınlık değildi; gerçekten de niyetim Amerika merakımla sohbet etmekti. Oturabileceğimi söylediler. Şarap içiyorlardı; hem de iyi kalite. Viskimi bitirdiğimi görünce, “İçer misin?” diye sordular. İçki deneyimi olmayan ben, viskinin üstüne şarap içilmeyeceğini bilemedim. “Bir şişe daha söyleyin, benden” dedim. Tanışma faslından sonra, kovboylardan girip uzay savaşlarına doğru yol aldık.
 
Viskinin üstüne içtiğim şarap beni hallaç gibi çırpa çırpa çarptı. Asker kızların gözlerine, saçlarına, kadınsı endamlarına ve beni arkadaş olarak kucaklayan cesur yüreklerine iltifatlar etmeye başladım. Koltukta otururken ben farkında değildim; ancak, içkinin sarhoşluk etkisiyle peltek ve buğulu bir vurguyla konuşuyor olmalıydım ki kızlar kıkır kıkır gülüyorlardı. Ben de çok ilginç şeylerden söz ettiğimi sanarak açıldıkça açılıyordum. Sonunda koltuktan kalkıp bir tuvalet arası verdiğimde kendi aslımı fark edebildim; yüzümü aynaya sabitleyemediğimi fark etmiştim. Asker kızların yanına yalpalayarak döndüm. Koltuğa çökünce kendimi daha iyi hissetmiş olsam da espriyle karışık hâlimi arz ettim. “Ben sarhoş oldum kızlar; artık beni evinize götürüp bir kahve yaparsınız” dedim. “Elbette neden olmasın!” dediler ve iki yanımdan koluma girip beni dışarı çıkardılar.
 
Yıldızların altında çimenlerin üstünde denizde dalgaya kapılmış şişe mantarı gibi yalpalayarak yürüyorduk. Aslında yalpalayan bendim; kızlar benim yalpamdan savruluyorlardı. Kızlar sadece çakır keyifti. Temiz hava ancak kusmamı önleyecek kadar iyi gelebildi. “Tüh be, hesabı ödemeyi de unuttum; barmen açık verecek” dediğimde kızları bir gülmedir aldı ki beni tutan güçleri tükendi ve hep birlikte sarmaş dolaş çimenlerin üstüne yığıldık. Gerisini hiç hatırlamıyorum.
 
Ertesi gün Pazar’dı. Öğlende uyandığımda, kendimi ne çayır çimende ne de kızların odasında buldum. Kendi yatağımdaydım. Arkadaşlarımın anlatmasına göre Amerikalı asker kızlar beni yatağıma kadar taşımışlar, ayakkabılarımı çıkartıp üstümü bile örtmüşlerdi. Helal olsun kızlara benim sarhoş ruhumu istismar etmemişler.
 
Muharrem Soyek
***
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..